Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '17

 
Kategori
Arkeoloji
 

Pioxit yaşam

Pioxit yaşam
 

Hayatlar öylesine göründüğü gibi değildi. Doğada bilinmeyen yaşamlarda vardı. Bu yaşamları görmek biraz hayal, biraz metafizik kurgu gerektiriyordu.

Her şey Veli yolda giderken aklına birde gelmesi ile oldu. Veli Çatal höyük müzesine her sene aksatmadan bir defa bisikleti ile gider gelirdi. Oraya gide gele kazı alanındaki toprak altı hayatlar ona da bulaşmıştı. Veli bu temasta tarih öncesi insanlara yaklaşmış, hayatlarını öğrenmiş, hatta ne düşündüklerini bilmişti.

Ayrıntılardan gitti. Mutlaka günümüze kadar gelen o insanların his türünden bir bağlantıları olmalıydı. Veli derinlere inildikçe şekillerin hisleri, binlerce yıl bünyelerinde taşıdığını buldu.

Veli o an yolda giderken bir yerlerden çıkarılıp dökülen toprak yığınını gördü. Yığın bir yol inşaatına aitti. Koskoca toprak tepe atılacak yer olmadığı için oraya bırakılıvermişti.

Toprak yığınının arasında ufak tefek taşlarda vardı. Veli kendi kendine “Neden olmasın. Pioxit varlıkları diriltebilirim” diye düşündü. Toprak yığınının üzerine çıktı. Dikkat çekici bir taş aramaya başladı. Tepede dolaştı durdu. Nihayet tepenin eteğinde beyaz ve kahverengi renklerinde bir taş buldu. Onu eline aldı. Düşündüğü yine olmuştu. Veli o taşa bakınca anlamda birden geliverdi. Taş bir geyiğin toynağına benziyordu. Veli biliyordu. Doğada ki serbest tüm küçük taşlar birer hayvan fosiliydi. Onları bulmak taşa biraz anlam katmakla alakalıydı. Veli elinde taşı ile evinin yolunu tuttu.

Taşı önce güzelce çeşmede su ile yıkadı. Kuruladı. Artık temiz bir bebeği olmuştu. Şimdi onu inceleme ve keşfetme zamanıydı. Odasındaki masaya oturup Taşı önüne koydu. Bir süre taşa öylece baktı.  Sonra taşın üzerindeki şekillere konsantre oldu. Bazı şekillere bulmaya başladı. Şekillerin küçük insancıklar olduğunu gördü. Sanki canlı gibiydiler. Şekiller tarihi bir resim hiyeroglifi gibi cezp ediciydi.

Veli o an taştaki şekillerin yaşamına konsantre oldu. İnsancıklar ona sesleniyor gibiydi. Veli kulak kabarttı. İnsancıklar bir kurbandan bahsediyordu. Kurban sonrası şenlikler oldu. İnsancıkların inancı vardı. Adeta inanç onların hayatlarıydı. Ve kurban ettikleri şey onları hayatta tutuyordu.

Çok vahşiceydi. Veli onların arasına girip konuşmayı denedi. Olmadı. Onlar sadece kendilerinin dinlenilmesine izin veriyordu. İnsancıklar bir ara sustu. Sonra bir araya gelip konuşmaya başladılar.

Veli ürperdi. “Acaba bunlar bana tuzak mı hazırlıyorlar.” Diye düşündü.

Çünkü Veli on binlerce yıl uyuyan bir yaşamı uyandırmıştı. Ve o insancıkların bir hayvan değil insan kurban ettiklerini gördü.  Veli gözünü taştan kaldırıp biraz geri çekildi. Düşündü. “Böyle bir yaşam varsa bu yaşamın ismi de olmalı.” Durdu. “Pioxit yaşam” dedi. Kelimenin arkaik çağrışımları taştaki yaşama uyuyordu. Kelime uyduruktu. Ama arkaikti.

Veli bu sefer taşı eline alıp koklamaya başladı. Tuhaf. Taşta kemik kokusu vardı. Kokuyu daha da belirginleştirmek için onu ateşe tutmayı düşündü. Mutfağa geçti. Ocağı ateşledi. Sonra taşı ateşin üzerine tuttu. Haklı çıkmıştı. Taş mis gibi kızarmış et kokuyordu. Taş alevde siyaha büründü. Veli bu sefer lavaboya geçip taşı yıkadı. Kuruladı. Sonra yine odasına geçti

Veli taşa baktıkça zevk duyuyordu. Birden aklına şekiller geldi. Yazının metafizik bir yaşamı vardı. Bünyesinde ses dahil hisleri barındırırdı. Neden binlerce yıl önce taşta oluşmuş şekiller böyle bir özelliğe sahip olmasın.

Veli önüne boş bir kağıt koydu. Eline kalemi aldı. Gözlerini taşa iyice yaklaştırdı. Sonra taştaki görülebilecek en küçük şekilleri çizmeye başladı. Veli bazen şekli görebilmek için derinlere iniyordu. O zaman konsantrenin verdiği bir ileti ile aklına gelen şekli çiziyordu. Bu ise görülebilenden daha da küçük olanlar içindi.

Nihayet sayfa doldu. Şekillere baktı. Şimdi artık övünebilirdi. Çünkü kimsenin görmediği şekiller kağıdın üzerindeydi. Bu müthiş bir şeydi. Artık çizdiği şekiller hislerinde ve ruhunda işlenecekti. Belki bu başkalarına da etki ederdi. Çünkü binlerce yıllık şekiller yazı kabul edilirse tesiri de o kadar büyük olacaktı. Zaten yazı da böyle bulunmuştu. İnsanoğlu bulduğu bir şekilden etkilenmiş, aynı etki sonrada yaşanınca şeklin ruh taşıdığını düşünmüştü. Daha sonraları ise şekil yazıya dönüşmüş. Yazı da bilgileri avlayan bir avcı olmuştu.

Pioxit parçalanma pioxit yaşamı başlatandır.

Olot: Milyonlarca yıl önce yaşamış dinazorlardan arta kalan ve o dönemlerde toprağa karışmış diğer hayvanların (özellikle küçük kabukluların) evimizdeki duvarın kireç badanalı kum sıvasında bakıp düşündüğümüzde o hayvanların artıklarından gelen nurun hiç kaybolmayacağı için hislerini de taşır. Ve biz bunu yaşayabilir ve zamanda bir kapı açabiliriz.

Tuna M. Yaşar

 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..