Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Türkiyeyi Etkileyen iç ve dış politika sorunları

http://blog.milliyet.com.tr/sakin02

08 Mayıs '12

 
Kategori
Öykü
 

Portreler, memur

Portreler, memur
 

Siyaset ve siyasetçilerden çok ama çok sıkıldım. Başbakan Erdoğanın sonu gelmez gündem değiştirme çabaları, özellikle bunu dış gezilerinde yapması, CHP deki bitmez tükenmez kayıkçı kavgası, MHP Genel Başkanının,  gündemde başka hiç bir önemli konu yokmuşcasına özel arabasından bahsetmesi beni boğmaya başladı. Bir süre onları boykot edip Ülkemden insan manzaraları yazacağım. Doğal olarak hepsinin bir ismi var ancak gerçekte o adı taşıyan biri yok.Tamamen sanal anlıyacağınız. İşte ilki ; Memur AHMET.

Memur Ahmet, heryerde gördüğümüz sıradan devlet memurlarından birisidir. Hani, öğle tatillerinde çok ışıklı AVM lerde dolaşan, ancak bir şey alamayıp sadece vitrinlere bakan,  yemeğini de büyük olasılıkla çalıştığı işyerinde ücretsiz olarak yiyen, mutlaka gravat takan, yanlış beslenme yüzünden oldukça kalıplı, dudak uçlarını taşmayan bıyıkları ve onbeşgünde bir çalıştığı yerdeki berbere olduğu trşı,  en ucuza aldığı şampuanlar nedeniyle dökülmüş saçları ile, öylesine ve sadece dikkatli gözlerin fark edebileceği bir adam.

Tüm dar ve sabit gelirliler gibi, memur Ahmet de ciddi parasal sorunlarla boğuşmaktadır. Hükümetin biz memuru ezdirmiyoruz, onlara enflasyon üzerinde zam veriyoruz iddialarına karşı, ne hikmetse bir türlü ay sonunu getirememektedir. Büyüklerinin söylediğini yapıp üç çocuk sahibi olmuştur ve herşeyi televizyonlarda görüp isteyen, almaya yetişilemediğinde kimi zaman ağlayıp kimi zaman küsüp içine kapanan bu üç canavarın üçü de okumaktadır.

Ahmet, günün köşe yazarlarının moda deyimiyle, kırsal kökenlidir. Doğduğu köyde çok çocuk her zaman tercih edilir ve bu durum sanıldığının aksine kalabalık aile özlemi veya aşırı çocuk sevgisi değildir. Köyde herkesin iyi kötü kıraç veya bazen sulak ,ekip biçtiği bir arazisi vardır ve burası için ucuz iş gücü gerekir. Ahmetlerinde iki dönümlük kıraç toprağı  ve adı huysuza çıkmış, ara sıra süt veren çoğu zaman çifte koşulan iki ineği vardır. Rahmetli babası, anlaşılamayan bir nedenle, belki de ondaki büyük adam, memur falan olma  azmini görmüş olacak ki okumasını çok istemiş ve onu bu konuda hep desteklemiştir. Ancak imkanlar kısıtlıdır. Ahmet , ilk okulu köyünde, orta okulu ise yakındaki kasabada bitirdikten sonra liseye gitmek istemiş,  o zaman taşımalı eğitim ve yatılı bölge okulları olmadığından, uzak ildeki liseye yazılmıştır. Azimlidir Ahmet , yol parasını genelde denkleştiremediğinden her gün okula gitmek için sekiz kilometre gitmekte ve ayni yolu dönmektedir. Baharda ve kışın güzel havalarda soğukta olsa bu iş kolaydır ancak kar yağdığında hayata çok zorlaşmaktadır. Durumu gören babası çözüm bulmak ihtiyacı ile kendince radikal bir karar vermiş ve huysuz iki inekten biri ortadan kaybolmuştur. Bu  durum Ahmeti tüm yaşamı boyunca çok üzmüş, babasına ineğin birine ne olduğunu hiç soramamıştır.

Lise bittikten sonra, ve artık okuyamayacağı ortaya çıktığında memur imtahanlarına hazırlanmış ve kazanmıştır da. Genelde olmayan şansı bu sefer yardım etmiş, yakın kasabadaki bir kamu kuruluşuna yerleştirilmiştir. Ancak askerlik gelmiş çatmış bu arada çok lazımmış gibi eşi Zehrayı görüp abayı yakmıştır. Askerliğini rahat bir yerde yapacağını düşlerken  dağıtımda önce Foçaya oradan da Şırnağa  gitmiş moda deyimle yan gelip yatmamıştır. Defalarca çatışmaya girmiş her seferinde sağ dönmeyi başarmış ve vatan görevini yapmanın huzuru ile köyüne dönüp Zehra ile evlenmiş ve eski işine başlamıştır.

Bu arada çoçukları olmuş, lise talebesi iken yürüyerek gittiği İle tayinini istemiş ve kendi deyimiyle yeni bir düzen kurmuştur.

Çalıştığı ilde bir ev kiralamışlardır. Doğal olarak ve aldığı maaşla bağlantılı olarak, evleri şehrin kenar mahallerinden birindedir. Çalıştığı yere ise hergün yürüyerek  gitmektedir. Memurlara öğle yemeği vermek henüz gündemde değildir ve Zehra her gün sefer tasında yemeğini yanına vermektedir, çaycıyı her gün  kandıramadığından yemekleri genelde soğuk yemektedir.

Aslında çalışkan adamdır. Verilen işleri zamanında ve eksiksiz yapar. Ancak her sene bazılarına verilen bir maaş tutarındaki ikramiyeyi hiç alamamıştır. Son yıllarda çalıştığı kuruluşta tuhaf uygulamalar başlamıştır. Örneğin şefi bulduğu veya yarattığı her fırsatta  cumayı hangi camide kıldığını öğrenmek istemekte bütün çalışanları sık sık toparlayıp dini konuları tartışmaya açmaktadır. Ahmet bu işten bir şey anlamamkta üstelik girmesi açıktan teşvik edilen tarikat hakkında hiç bir şey bilmemektedir.

Doğal olarak şefi, onun yaklaşımında tutarsızlık olduğunu düşündüğünden bir maaş ikramiye kendisine yakın hep ayni iki kişiye verilmektedir.Memur Ahmet artık bu duruma üzülmekten vazgeçmiştir. Maaşıda hiç ay sonunu getiremediğinden ek iş aramaya başlamış önce pazarda satıcılık daha sonra da taksi şöförlüğü yapmaya başlamıştır. Çok yorulmaktadır ancak paraya da ihtiyacı vardır. Çalıştığı yerde hiç bir zaman şef olamıyacağını, ikramiye alamıyacağını bilmektedir. Şefi onun ek işte çalıştığını bilir ancak bunun karşılığını istemek için uygun zamanı kollamaktadır, ve bir gün o zaman gelir ,memurunundan açıkça kendininde gidip geldiği topluluğa katılmasını ister. Bunu yapmadığı takdirde müdüre ek işte çalıştığını söyleyecektir.

Memur Ahmetin ne yaptığını, neye karar verdiğini yazmayacağım. Sizce ne yapmıştır ve hayatı nasıl değişmiştir. Karar ve yorum sizin ...

 
Toplam blog
: 89
: 321
Kayıt tarihi
: 27.07.09
 
 

ODTÜ 1970 Kimya Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatımın bir bölümü kamuda bir bölümü ise özel sektörd..