Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

08 Haziran '07

 
Kategori
Günübirlik Turlar
 

Poyrazlar Gölü'nden Maşukiye'ye

Poyrazlar Gölü'nden Maşukiye'ye
 

23 Nisan’daki 3 günlük tatili fırsat bilen ablam bize ziyarete geldi. Pazar günü için aklıma gelen iki alternatifi paylaştım bizimkilerle. Biri ablamın tutkunu olduğu ve kaçırmadan izlediği, o hafta sonu İstanbul’da yapılacak Moto GP yarışlarına gitmek. Diğeri ise şöyle bir piknik sepeti hazırlayıp çayır çimen yayılmak. Gönlüm her ne kadar piknikten yana olsa da etkilememek için mümkün olduğunca nötr bir ifade ile dile getirdim alternatifleri. Bir yandan da içimden ne olur pikniği seçin diyorum.

Sonunda karar çıktı pikniğe gideceğiz. Aklımda seyahat yazılarından birinde okuduğum Poyrazlar Gölü var. Hazırlıklarımızı yapıp sabah kahvaltısının ardından çıktık yola. Otoyoldan Adapazarı çıkışından çıkıp, Karasu yönüne doğru devam ettik yolumuza. Poyrazlar Gölü tabelasından dönerek Milli Park alanına girdik. Erkenciyiz derken bizden daha erken gelip de ufaktan mangal muhabbetine başlayanlar bile vardı.

Kahvaltıdan sonra acıkacak kadar zaman geçmediği için arabayı bir ağaç altına park edip, göl çevresinde yürümeye karar verdik. Yürüdükçe gölün güzelliği, baharın mis gibi kokusu, ağaçlar ve çiçeklerin rengarenk capcanlı görüntüleri dışında adım başında hazırlanan sofralar da göz doyuruyordu. Bir yandan mangallar yakılmaya çalışılırken diğer yandan özene bezene piknik için yapılan dolmalar, börekler, kahvaltılıklar yerini alıyordu sofralarda. Bizim piknik sepetimiz gayet mütevazı idi. Mönümüz ablam gelirken annemin yolladığı güzelim kalem gibi sarmalar ile nefis ıspanaklı börekten oluşuyordu. Annem de olmasa piknik için yanımıza ne alırdık bilmem. Göl etrafında yürüdükçe susadık ve açıktık. İskele kenarına kurulan bir büfede büyük umutlarla mola verdik. Karşımıza sadece çay ve üçü bir arada kahve çıktı. Silah icat oldu mertlik bozuldu hesabı üçü bir arada çıktı kahve bozuldu diyenlerdenim. Eee mecburen çay ile yetinmek zorunda kaldık. (Aklımız Türk Kahvesinde kalarak)

Acıkmaya başladığımızda rotamızı dönüş yoluna çevirdik. Yürüdükçe daha da acıktık.

Arabayı park ettiğimiz yere ulaştığımız da artık her yer dolmuş, huzur ve sakinlik bulmaya geldiğimiz yer Anadolu yakasındaki Bostancı-Kartal arası sahil yoluna dönmüştü. Yemek yiyebileceğimiz sakin bir yer için attığımız turda elimiz boş dönünce üçümüz birbirimize baktık. Karar verilmişti biraz daha sabredecek ve yemeğimizi başka bir yerde yiyecektik. Poyrazlar Gölünden ayrılarak Maşukiye tarafına doğru çevirdik rotamızı.

Poyrazlar gölü görülmesi gereken güzel Milli Parklardan biri, ama siz siz olun buraya hafta sonu bu kadar kalabalık zamanlarda gitmeyin.

Maşukiye’ye hep İstanbul tarafından gittiğimiz için bildiğimiz yol otoyoldan Sapanca-Arifiye ayrımından çık devam et şeklinde idi. Adapazarı yönünden gelirken yol bizim için karıştı. Durup sorduk evet doğru yoldaymışız. Yolumuzu Maşukiye’ye çevirdiğimizde tüm yemek planlarımızı da ona göre değiştirmiş olduk, kiremitte balık, peynir ve mantar yiyecektik. Önce Poyrazlar gölü sonra Maşukiye derken saat de epeyce ilerlemiş dolayısı ile önünden geçtiğimiz her lokanta inanılmaz kalabalıklaşmıştı.

Hala kuşkumuz var burası Maşukiye mi diye? Daha önce gelmediğimiz bir tarafı anlaşılan. Dere kenarı bir yer gördük, diğer yerlere göre hayli sakin. Vazgeçerek kiremite balıktan varsın mangal yapalım dedik.

Daha yeni açmışlar sadece mangal veriyorlarmış, pişirilecek malzeme sizden yani. Ahhh hayal kırıklığı!!! Mangal hevesimiz kursağımızda kaldı. Döndük yine başa, siz bize çay verin biz açalım sepetlerimizi yiyelim sarmalarımızı, böreklerimizi.

Of su ne güzelde akıyor. Duyduğumuz ses sadece su ve kendi konuşmalarımız. Etraftaki insanların sadece görüntüsü var anlayacağınız.

Yüzümüzdeki hayal kırıklığından mıdır bilmem bir tabakta tavuk kanat getirdiler hazır bir güzel mangalda pişmiş. Kendilerine yaptıklarından bir tabak da bize. Doymuş olduğumuz için geri çevirmek zorunda kaldık tavukları. Yemiş kadar olduk, misafirperverlikleri hoş bir tat bıraktı damağımızda. Biz de büyük bir keyifle sarmalarımızı paylaştık onlarla. Çayın yanında getirdikleri domates, biber ve salatalıkları da unutmamak lazım.

Mangal yapamadık belki ama henüz her şeye para gözüyle bakmayan bir işletmede güzel bir piknik yaptık. Sanırım yola çıkarken çok içten dilemişim piknik yapmayı. Dileğim gerçek oldu.

Karnımız nefis yemeklerle gözümüz de muhteşem manzaralarla doymuş olarak, keyifli bir günün huzurlu yorgunluğu ile evimize döndük.

 
Toplam blog
: 67
: 1640
Kayıt tarihi
: 18.10.06
 
 

Biz Tiryaki ailesi gezmeyi ve gördüğümüz yerlerin fotograflarını çekmeyi çok seviyoruz. Blogumuzda, ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara