- Kategori
- Dünya Şehirleri
Prag gezisi notları
Prag
Prag, 11 Milyon nüfuslu Çek Cumhuriyeti’nin başkenti ve 1,2 milyon nüfusuyla en büyük şehridir. Ülkenin fert başına düşen milli geliri 15.000 dolar civarındadır. Ortasından Moldau(Vitava) nehri geçen Prag, “Altın şehir” “ Masal Şehir” “Avrupa’nın kalbi” gibi isimlerle anılmakta ve dünyanın en güzel şehirlerinden biri sayılmaktadır.
Prag’da kalacağımız otel, şehir merkezinde Wenzel meydanına bakıyor. Önümüzdeki caddede oteller, işyerleri, lokanta, sinema ve tiyatrolar ile karşımızda Millî Müze(National Museum) var. Müzenin bahçesinde Çek tarihinin kahramanlarından Wenzel’in atlı heykeli ve ayrıca kaidenin 4 tarafında ülke tarihinin 4 önemli figürünün heykelleri yer alıyor. Prag sanki turizmle yaşıyor. Her yer turistik eşya satan dükkânlarla dolu ve turist kaynıyor.
Kral yolunda gezinti
Prag’da ikinci günümüzde gezintimize Cumhuriyet Meydanı’nda Pulver Tor’dan başlayıp Karl Köprüsü’ne doğru yürüdük. Bu cadde eskiden Bohemya krallarının taç giyme merasiminde geçtikleri yol imiş. Eski şehir kısmında Almanya’daki Noel pazarlarındaki gibi küçük baraka dükkânlarda sanatkârlar el ürünlerini satıyordu. Caddenin sağ ve solunda dikkat çeken eski, güzel binalar 2.Dünya Savaşı’nda zarar görmeyen gotik, barok ve rokoko tarzı yapılardı. Bu güzergâhta ayrıca ev müzeler, kiliseler, saat kulesi var. 14.asırda yapımına başlanmış 520 metre uzunluk ve 10 metre genişliğindeki ünlü Karl Köprüsü şehrin sembollerinden biri. Köprünün sağ ve sol korkuluk tarafı boyunca Hristiyanlık ve Çek tarihi ile ilgili şahısların heykelleri ve önemli târihî olayları hatırlatan levhalar duruyor. Köprünün eski şehir tarafında 15.yüzyıldan gotik kule, Kleinseite tarafında Kleinseitner Kulesi var. Bu kuleye çıkıp Prag’ı seyrettik. Bugünkü gezintimizde son olarak Prag doğumlu ünlü yazar Franz Kafka’nın evini ve kralların taç giydikleri Veit Katedrali’ni gördük.
Moldau’da gemi ile gezinti
Prag’da 3.günümüzde bir gemi ile Moldau üzerinde bir gezinti yapmak üzere bilet alıp, minibüsle geminin olduğu yere geldik. Gemide fazla sayıda turist vardı. Güneşli, açık havada geminin güvertesinden sağ ve sol taraftaki ünlü yapılara bakarken, ünlü besteci Smentana’nın bu nehirden ilham alarak yaptığı Moldau isimli muhteşem eserinin melodileri aklıma geldi. Karl Köprüsü’ne yakın eski şehir kısmında inip, Yahudi Mahallesi’ne yürüdük. Burada Yahudi Mezarlığı’nı ve Snegog’u gezdik. Prag’da 10.yüzyıldan itibaren önemli bir Yahudi cemaati olmuş. Şimdi Yahudi nüfusu azalmış. Dar bir alandaki Yahudi mezarlığında üst üste gömülmüş 100 bin civarında ölü olduğu tahmin ediliyor. Bu bölgede ayrıca barok tarzındaki süslü Nikolaus kilisesini ve yolumuz üzerinde Çek millî kahramanı Jan Hus adına yapılmış anıtı gördük. Jan Hus 1415 yılında Katolik kilisesinin bazı uygulamalarını protesto ettiği ve Çek dilinde ibadeti savunduğu için kitaplarıyla birlikte yakılıp, külleri nehre atılmış.
Eski şehirde Belediye Binası’nın (Rathaus) olduğu meydana geldik. Burada turistler 15. yüzyılda yapılmış büyük astronomik duvar saatinde her yarım saate Aziz Pol ile 11 havarinin kuklalarının çıkışını görmek için bekliyor. Bu saati 15. yüzyılda Hanuş isimli bir saat ustası yapmış. Gösteriyi saatin sağ üst tarafında ölümü veya hayata isteksizliği sembolize eden iskelet elindeki ipi çekerek başlatıyor, pencere açılıyor ve havariler çıkıyor. Sonra horoz ötüyor ve saat gongu çalıyor. İskeletin yanında nefs veya kötülüğün simgesi Türk giyimli kuklanın elinde bir müzik aleti var ve başını sallıyor. Avrupa’nın bu şehrinde de olumsuz Türk imajını görüyoruz. Saatin sol tarafında üstte cimriliğin sembolü tefeci Yahudi kuklası var. Onun yanında elinde ayna ile kendini beğenmişliği temsil eden bir kukla var. Saatin üst tarafındaki bu dört küçük kukla insanoğlunun istenmeyen bu özelliklerini, saatin altındaki takvim sayfasının sağ ve solundaki dört kukla da insanda istenen özellikleri; bilim, adalet, astronomi ve eğitim olarak simgeliyor. Saati yapan Hanuş Usta devrinde çok meşhur olmuş. Efsaneye göre; devrin kralı bu eseri başkalarına yapmasın diye gözlerine mil çektirmiş. O da buna dayanamamış ve bozma amacıyla kendini saatin yelkovanına asarak hayatına son vermiş. Uzun yıllar çalışmayan saat sonunda bir usta bulunarak tamir ettirilebilmiş ve yeniden çalışması sağlanmış. Meydanda beklerken Türkiye’den gelen doktorlarla karşılaştık. Bir tıp kongresi için Prag’a gelen grupta Kayseri’den bir arkadaşımızı görüp, konuştuk.
Petrin Parkı’nda gezinti
Prag’da dördüncü günümüzde tramvay ve metroda geçerli Prag kartı aldık. Bununla tramvaya binerek Petrin Parkı’na geldik. Buradaki fenikülerle tepeye çıktık; aynalı kiliseyi gördük. Tepede Eyfel Kulesi’nin biraz küçük benzeri kulenin önüne geldik. Durduğumuz yerden Prag’ın görüntüsü güzeldi. Dinlendikten sonra Strahov Manastırı’na kadar yürüdük. Orada da panoramayı seyrettik. Prag Kalesi’ne giderek, hükümet binaları, kilise, galeri ve evlere baktık. Kale girişinde askerler bale gösterisi gibi nöbet değiştiriyordu. Kapıdaki heykeller de mitolojiden devlerin savaş sahneleri canlandırılmıştı. Çek cumhurbaşkanlığı sarayının olduğu bu yerde kapı önünde 3 genç müzik yapıyordu. Gotik kilise pek ilgimizi çekmedi. Gezimizi bitirdikten sonra merdivenlerden inip otobüs durağına gelip, yakında bir kahvede oturduk.
Vysehrad’da gezinti
Bugünkü gezimizi Çek krallarının ilk ikametgâhı Vysehrad’a ayırdık. Metro ile gittiğimiz bu yerde en aşağı 10.yüzyıldan beri yerleşim olmuş. Bu zaman içinde saray yapıları yenilenmiş. Kale savunma amaçlı yapılmış. Duvarları restore edilen kaleye iki kapısından geçerek girdik. Habsburglu kral Leopold’un kapısı 17.yüzyılda yapılmış. Habsburglar 1526’dan 1918’e kadar buraya hâkim olmuşlar. Kale duvarı üzerinden Moldau ve Prag’a baktık. Aziz Peter ve Paul kiliseleri ilk defa 11.yüzyılda yapılmış, neo gotik tarzında 19.yüzyılda yeniden inşa edilmiş. Kilisenin yanındaki mezarlığı gezdik. Burada Çeklerin ünlü kültür ve sanat adamları yatıyor. Ünlü besteciler Dvorak ve Smetana’nın mezarlarını gördük. Öğle molamızı nehre bakan terasta yaptık. Gençlerin çimenlerin üzerine yayıldığı, ağaçların çiçek açtığı bu güzel Vysehrad Parkı’nda hemen ilerimizde bir film çekiliyordu. Gelinle damadın evlenme töreni sahnesinin filme alınışını uzaktan izledik. Parkta uzun bir yürüyüş yaparak metro istasyonuna geldik ve Rathaus (Belediye) yakınlarında indik. Meydanda turistik paytonlardan birine binerek Prag şehir turu yaptık.
Prag kalesinde ünlü ressamların tabloları
Prag’da 6.günümüzde Wenzel Meydanı’ndan yürüyerek tramvay durağına geldik. Çekler ciddi yüzleriyle bir yerlere giderken, etraf hastahane sessizliğinde idi. Gerçi bütün Avrupa şehirlerinde manzara böyledir. Türkiye şehirlerinde mutlaka bir yerden müzik sesi gelir. Millî Müze’nin önünde bazı insanlar Avrupa Birliği karşıtı protesto eylemi yapıyordu. Çekler bizden çok sonra başvurmalarına rağmen Türkiye’den önce Avrupa Birliği’ne girdi. Biz 50 yıldır AB kapısı önünde beklerken Çekler, Polonya, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Hırvatistan gibi eski Demirperde ülkeleri bir bir AB’ye alındılar. Buna rağmen Çeklerden de Avrupa Birliği’ne girdikleri için memnun olmayan insanlar vardı.
Tramvayla Prag kalesine geldik. Millî resim galerisine girdik. Burada Avrupa’nın 14. yüzyıldan itibaren en önemli ressamlarının eserlerini gördük. Özellikle El Greko,Tzian, Rubens, Rembrandt, Bruegel gibi büyük ressamların ve Alman, Avusturya, Flaman, Hollandalı,İspanyol, İtalyan diğer ressamların eserleri dikkat çekiyor. Rubens’in büyük boy eserleri etkileyici idi. Müzenin bahçesinde dinlendikten sonra tramvayla son durağa kadar giderek şehri daha iyi tanıdık.
Prag’da son gün
Öğleden önce otelimizin en yakınında olduğu için en sona bıraktığımız Millî Müze’ye girdik. Bina, güzel bir yapı. Zemin kat, toplantı ve sergiler için, birinci kat taş ve tarih öncesi dönemlere ayrılmış. Burada çeşitli ülkelerin madalyaları var. İkinci kat ise bir tabiat müzesi; burada kelebeklerden yılanlara kadar dondurulmuş hayvanlar var. Müze gezimizden sonra belediye meydanına gittik. Akşam Moldau’ya bakan bir lokantada Prag’a veda ettik.
Ocak / 2014
www.zekionsoz.com