- Kategori
- Resim
Pygmalion' un günümüze uzanan beklentisi
Pygmalion ve Galatea
Resimle az çok ilgilenen çoğu insanın sevdiği bir tablodur Pygmalion. Resim sanatının görsellik dışında psikolojik ve sosyolojik etkilerini de yansıtan tablolardan biridir. Birçok sanatçının yanı sıra özellikle Fransız oryantalist ressam Jean- Leon Gerome’ un gerek tuval gerekse heykel çalışması olarak defalarca işlediği bir konudur.
Günümüzde edebiyat, psikoloji, sosyoloji ve müzik dünyası gibi pek çok alanda iz bırakmış bir hikâyeye sahip Pygmalion, bir olguya dönüşmüştür ve kökleri aslında heykel sanatına ve mitolojiye dayanır.
Antik Çağ yazarlarından Ovidius’un anlattığına göre Kıbrıs prensi olan Pygmalion, mesleğine âşık bir heykeltraştır. Kadınlar konusunda yaşadığı hayal kırıklıklarından sonra herkesten uzak, heykelleriyle baş başa bir yaşamı tercih etmiştir. Tek başına kapanıp saatlerce çalıştığı atölyesinde bir gün ideal kadını temsil eden bir heykel yapar. Galetea adını verdiği heykel o kadar güzel olmuştur ki Pygmalion ona âşık olur. Her gün tapınağa giderek aşk tanrıçasına dua eder ve heykeline hayat vermesi için yalvarır.
Pygmalion, bir gün sık sık sevip okşadığı heykel Galetea’yı öperken onun buz gibi dudaklarında bir ılıklık hissederek şok geçirir. Duaları kabul edilmiş ve Galetea canlanmıştır. Bundan sonra Pygmalion ile Galetea mutlu bir hayatı paylaşırlar.
Pek çok resme, roman, tiyatro, sinema ve müzikale konu olan bu mitos, ünlü My Fair Lady müzikalinde de bir profesörün çiçekçi kızı önce yetiştirip sonra âşık olması şeklinde işlenmiştir. ( Bu erkekler yarattıklarını mı sevmişlerdir yoksa sevdiklerini mi yaratmışlardır veya her ikisi birden midir acaba? )
Ünlü efsane, bilimsel olarak da desteklenmiş bir olguyu ortaya çıkartır: Pygmalion Etkisi ya da diğer adıyla Beklenti Etkisi...
Beklenti etkisi, oldukça ilginç bir olgu. Başlangıçta olmayan bir durum hakkındaki beklentiler sonucunda, o durumun gerçeğe dönüşmesi hâli olarak tanımlanıyor.
1911 yılında iki Alman araştırmacının bir at üzerinde yaptıkları deneylerden sonra bilimsel bir desteğe kavuşmuş bir teori bu. İnsanlardaki bilinçaltı beklenti etkisinin açıklanmasında büyük bir önemi bulunmakta.
Örneğin, çeşitli araştırmalarda öğretmen beklentisinin yüksek olduğu durumlarda öğrenci performansının oldukça yükseldiği tespit edilmiştir.
Bu konuda verilen örneklerden olumsuz olanı ise tüm arkadaşlarının kendisini sıkıcı bulduğunu düşünerek üzülen bir genç kızın aslında sorununun, kendisi böyle düşündüğü için sıkıcı davrandığından kaynaklandığının vurgulanmasıdır.
Pygmalion etkisi, psikolojide benlik veya benlik oluşumunun kişiler arası etkileşime bağlılığı alanında kullanılıyor.
Sosyolojik literatürde ise ‘’ kendi kendini gerçekleştiren kehanet ‘’ olarak adlandırılıyor.
Türkçe’ de ‘’İyi düşün, iyi olsun. ‘’ , ‘’ Bir insana kırk gün deli dersen deli olur. ‘’ gibi beklenti etkisi örneklerine de sık sık rastlamaktayız.
Sanırım bu olgu, günümüzde dillerden düşmeyen ‘’ çekim yasası ‘’ ile de bir paralellik oluşturmakta. Her ne kadar çekim yasasının doğruluğuna inanmıyor olsam da onu deneyimleyip olumlu düşünenler de bulunmaktadır elbette.
Sanırım, beklenti etkisinin ve çekim yasasının tam aksine, ’’ hayatımızdaki en güzel şeylerin hiç beklemediğimiz anlarda gerçekleşmesi ’’ teoremi çok daha gerçekçi. Bu anlamda, ‘’ Beklentiler daima yaralar. ‘’ -her ne kadar olumsuzluk da içerse- beklenti etkisi teoremini çürütmekte.
‘’ Kötü düşün, iyi olursa sevinirsin. ‘’ sözü de beklenti etkisine karşıt , yaygın bir toplumsal görüş.
En güzeli, bıraksak da bütün bu mitleri, çekim yasalarını veya yaralayan beklentileri, biz konuyu yine en basit yönüyle şansa mı bağlasak?
Yine de bu konuda kazançlı çıkan, Pygmalion oluyor. İdealindeki kadını kendi yarattı, sevdi, dua etti, canlandırdı ve mutlu sona ulaştı. Tabii onunki ilginç bir şekilde bunca teorem ve bunca eser üretilmesine neden olsa da sadece bir hikâye ve günümüze pek de uzak bir hikâye...