Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Rabbena hep bana!

Rabbena hep bana!
 

resim alıntı


Kız dilenirken sokaktan genç sağlıklı zengin görünümlü bir adam geçti. Kızı fark etmişti. Ama belli etmemek için dönüp bir daha bakmadı. Geniş ve lüks evine konfor içinde yaşayan ailesinin yanına geldiğinde çok güzel hazırlanmış bir akşam sofrası onu bekliyordu. Fakat az sonra gördüğü o dilenci kız aklına takıldı yeniden. Duyguları bir şeylere itiraz ediyordu.

Sonra kolay yolu tercih etti ve itirazlarını Allah’a yöneltti. Böyle durumların var olmasına izin veren O değil miydi? İçin için O’na karşı:
-Böyle bir şeyin olmasına nasıl müsaade ediyorsun? Neden o küçük kıza yardım için bir şeyler yapmıyorsun?” diye yakınmaya başladı. Biraz sonra ruhunun derinliklerinden gelen şu cevabı işitti:

“Yaptım. Seni yarattım!”
Brıan Cavanaugn
Günlük yaşamımızda da benzer tablolarla sık sık karşılaşırız. Dilenen, mendil satan, vızır vızır trafik yoğunluğuna aldırmadan üç kuruş için arabanın camını silen çocuklar, çöp kutusundan yiyecek arayan insanlar, soğuk kış gününde evsiz barksız aç susuz kalanlar ... Bu tablolar karşısında bizde tıpkı hikayedeki genç sağlıklı zengin görünümlü adam gibi, vicdanının sızısından kurtulmak için bahanelere sığınırız. Zira sahip olduğunun bir bölümünü paylaşmak insan nefsine zor gelir. Hal böyle iken vicdan sahibi insanlar vicdanlarını sızlatan, rahatsız eden durumdan kurtulmak için sorumluluğu başka yerlere başka şeylere havale ederek kendini rahatlatma yolunu seçer. Gerçeği görmez, görmek istemez .

Bazen de, "adaletsiz dünya" ya da "kader" e havale ederek kurtulmaya çalışır sızlayan vicdanından. Dünya adaletsiz değildir. Dünyayı adaletsiz yapan insandır. Onun doymak bilmeyen gözü ve nefsidir. Ne kadar çok sahip olsa da her daim daha fazlasını ister. "Rabbena hep bana" der. Oysa sahip olunan bir lokma ekmeği paylaşmanın insana katacağı huzuru anlatmaya kelime yetmez. Salt kendini düşünen, başkasına ne olduğunun umursanmadığı bir toplum haline geldik.

Bir tarafta çöpe atılan diğer tarafta çöpte aranan hayatlar...Ne acıdır zevkine saçılan yiyecekler, zevkine havalara atılan, saklanan, kaçırılan liralar, dolarlar, eurolar...Sahip olunan saklanan her lirada tüyü bitmemiş yetimlerin hakkının olduğu bilincinde olmalı insan.

Bu durumda adaletsiz olan dünya mı, yoksa insanlar mı? Bu ayırdımı iyi yapmak gerekir. Zira dünyayı yaratan Allah, asla şaşmayan en küçük bir adaletsizliğe meydan vermeyecek şekilde gözle görülemeyecek kadar küçük bir canlının bile rızkında şaşma olmayacak düzeyde bir adaletle yaratmıştır. Lakin insan üzerine düşeni yapmamakta, ihtiyaç sahibine vermesi gerekeni vermemektedir.. .

Sözün özü, insan yaşadığı toplumda her düşkünden, fakirden aç ve açıkta kalan her canlıdan sorumludur. Hiç bir şekilde bunun kaçarı yoktur. Zira her insanın bu yaşadığı toplumda sosyal adaleti temin edebilecek düzeyde yapabileceği bir şey vardır. İnsan her neye sahipse onu paylaşmalı, parası olan parasını, eşyası olan eşyasını, bilgisi olan bilgisini, merhametini, şefkatini vicdanını paylaşmalı...

Unutulmamalı, "kefenin cebi yoktur" derler. Kimse bu dünyadan bir şey götüremeyecek. Yaptığı hayırların, kazandığı kalbin ve güzel işlerin dışında.

Hayat paylaşmaktan ibarettir. Zira Güzellikler paylaşıldıkça çoğalır.

Muhabbetle.

Hanife MERT

 

 
Toplam blog
: 149
: 4363
Kayıt tarihi
: 08.06.12
 
 

Anadolu Üniversitesi İktisat  mezunuyum. Emekli muhasebeciyim. Felsefe, İlahiyat, Sosyoloji ve Ps..