- Kategori
- Deneme
Radyom

Radyonun her zaman keyfi başka oluyor.
1980 yıllarında hafta içi her gün "Okul Radyosu" adlı bir program vardı. İlkokullar için yapılmış bir programdı. Öğleden sonra okula giden çocuklar için sabah saat 11.00-12.00 arası, sabah okula giden çocuklar için öğleden sonra saat 16.00-17.00 arası yayınlanırdı radyoda. İlkokul düzeyinde eğlenceli bilgilere yer verilirdi. Yer yer tiyatro oyunları ve esprilerle süslerlerdi.
Orada bir "Pınar Abla" vardı mesela, sonra çok yaramaz bir karakter olan "Yaşar". Bu Yaşar, hep bir yaramazlık yapar, Pınar Ablası da ona bilgiler verirdi. Öğlenci olduğum zamanlar sabah, sabahçı olduğum zamanlar öğleden sonra bu programı mutlaka dinlerdim. Bazen hasta olup okula gitmediğimde hem sabah kini, hem öğleden sonrakini dinlerdim. O gün yayınlanan iki program da birbirinin aynı olurdu. Yine hafta içi her gün sabah saat 10.00'da başlayan bir "Radyo Tiyatrosu" olurdu. Dünya ve Türk tiyatrosundan güzel eserleri her gün 20'şer dakika olmak üzere radyo sanatçıları oynarlardı. Tabii biz radyodan sadece seslerini duyduğumuz için, seslere ayrı ve çok özel bir anlam katardık. Rahmetli anneannemle ikimiz hiç kaçırmazdık bu programı.
Yine her cuma gecesi radyoda yayınlanan "Bir Roman, Bir Hikâye" vardı. Dünya edebiyatının en önemli eserlerinden her hafta 20-30 sayfa okur ve birkaç ay içinde okudukları romanı bitirirlerdi. Bu romanları diksiyonu mükemmel bir erkek ve bir kadın radyo sanatçısı dönüşümlü olarak okurdu. Rus ve İngiliz edebiyatının en önemli eserlerini o çocuk halimle o zamanlar bu programdan dinlemiştim ve kültürümün şekillenmesinde çok önemli katkısı olmuştu. Sonra gece saat 01.00'den sonra yayınlanan "Gecenin İçinden" programı olurdu. Program akışı: Saat 01.00-02.00 arasında yabancı sözlü pop müzik, 02.00-02.30 arası "Ayla Gürses' ten Şarkılar", 02.30-03.30 arası şimdi türünü hatırlayamadığım bir müzik ve 03.30'dan sonra da "Türkçe Sözlü Hafif Müzik" olurdu.
Çoğu geceler, pilli radyomu kulağıma dayayıp yatağımda dinleye dinleye uyurdum. Sabahlarıysa uyandığım zaman bütün gece boyunca açık kalmış olan radyomdan -mutlaka ama mutlaka- Bedia Akartürk'ün söylediği "Elmaların Yongası" türküsü çalardı. Annem kızarak "Yine radyonla mı uyudun sabaha kadar çaldı durdu." sözlerinden hep nasibimi almışımdır…
Rahmetli babam da radyodan maçları dinlerdi. Radyonun yanına oturarak ayak hareketleri ile oynuyormuş gibi heyecanını belli ederdi… Pazar günlerinin klasikleri arasında; annem bol soğanlı, havuç eşliğinde hamsiyi tepsiye dizerdi sobanın üstünde. O koku da ne güzeldi… Radyoda maç dinlenir ertesi gün okul için hazırlıklar yapılırdı.
Ben yaklaşık 6-7 senedir TV seyretmiyorum; eskiden tartışma ve eğitim programları vardı. Şimdi ise sadece magazin programları var konuşmalar ise seviyesiz ve kalite yok. Eğitim programları yok. Çizgi filmlerde bile şiddet üzerine acayip yaratıklar var. Yaratıklar birden çıkıp sağa sola ateş püskürtüyor ortalık yangın yeri. Zamanımız da iyiliğe ve sevgiye yönlendiren güzellikleri sunan çizgi filmler yok.
T
V ve gazeteler de insanların ruh sağlığını bozuyor. Yurtdışında haber 6 dk. yı geçmezken bizde felaket tellallığı yapılıyor. Yolda yüzü gülen kişiye rastlamak zor, gülene de deli diye düşünülür hale geldik.
Yazılarıma başlayınca hemen radyomu açıyorum ve başlıyorum yazmaya. Geceleri ise; keyfi daha da güzel oluyor. Ortam sessiz, dışarıdan gelen kuş sesleriyle radyom bana yazmak için iyi bir ortam olmasını sağlıyor…
Ruh sağlığımı da bu sayede koruyorum.