- Kategori
- Deneme
Rakamların gözyaşı

" Altı dakikada bir ev, yedi dakikada işyeri soyuluyor..."
Ruh sağlığımız bozuk. Toplum uyuşturuluyor. Ekonominin, dar gelirliler üzerindeki baskısı ile Kuzey Irak’a terör yuvalarını dağıtmak için, ha girdik, ha gireceğiz beklentileri içindeki siyaset trafiği başımızı döndürdü. Ok yaydan çıktı, hedefini bulur mu, bilemeyiz. Bekleyip hep birlikte göreceğiz.
Maşallah, yabancılar ilaç üretmekten, bizim gibi ülkelerde onları tüketmekten bıkmadı. Dile kolay, 20 milyon kutu ilacı bir yılda leblebi gibi yutmuşuz. Peki, neden diye araştırdınız mı? Bakın şimdi 2006 yılının ilk dokuz ayında toplum olarak neden dokuz doğurduğumuza. Ankara Ticaret Odası’nın, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerini kaynak gösterdiği ve ülkemizde meydana gelen suç oranındaki artışın, bir önceki yıla göre % 64 olduğunu öğrendiğinizde, sakın ola ki, hemen anti depresyon ilaçlarına sarılmayın. Aklınıza mukayyet olun.
Şimdi gelelim rakamların gözyaşına;
354.269, mala, 244.119’u şahsa olmak üzere, toplam 598.388 suç. Bunlardan;
67.079 Eve ( 6 dakikada bir ), 53.020 otomobile ( 7 dakikada bir) ve 42.331 işyerine
( 9 dakikada bir) soygun yapılmış. Sıkı durun!
18 dakikada bir yapılan yankesicilikte 21.402 ve 9668 kapkaç olayında ise her 41 dakikada gerçekleştirerek belki de dünya rekorunu kırmış olabiliriz. ATO Başkanı Sinan Aygün, hislerimize tercüman olarak bakın ne demiş;
“ Büyüyen ekonomilerde suç, bu şekilde büyümez. Suç tehlikeli bir şekilde artıyorsa, istihdamda, gelir dağılımında aile ve sosyal yapıda ciddi sorunlar vardır. Rakamların gözyaşı henüz kurumadı. Ne de olsa bizde armoni çok.
Üniversitenin kralını bitiren gençler, işe girememenin bunalımındalar,
Dar gelirli evlerde buzdolapları tam tıkır, karınlardan açlık sesleri geliyor,
Kredi kartı ve ihtiyaç kredileri verme yarışına giren bankalar, çalışanların maaşlarına göz dikmişler. Kazanılan aylıklar, bankaların karlarında. Dar gelirli ise borçtan kıvranarak ne yapacağını bilemiyor. Dedik ya, birilerinin zenginliği, diğerlerinin fakirliği diye. Sorunlar… Sorunlar… Ve uzadıkça uzayan sorunlar... Vatandaş ne yapıyor dersiniz?
Kendinde güç bulanlar, zorluklar içinde yaşıyor, ya bulamayanlar? Onlarda; “Artık, bu dünyanın kahrı çekilmez!” diyerek intiharı seçiyorlar. 15.368 bunalıma girmiş vatandaşımız, yaşamın kıyıcığında canını pamuk ipliğine bağlamış. Yani 26 dakika da bir intihar olayı var.
Küçük bebek, kız, kadın, erkek çocuğu demeden 1774 sapık olayı ile 4 saatte bir tecavüz korkusu yaşanmış.
Yine, 5.376 kız, kadın, erkek kaçırılmış, göz bebeğimiz 504 çocukta cabası. Yani, 2 saatte bir yetişkin, 16 saatte bir çocuk, gözü dönmüşlerin eline geçmiş.
Her bayramda kanıksadığımız trafik kazalarındaki rakamları hiç merak ettiniz mi? Buyurun öyleyse cenaze namazına;
4.663 kişinin cenazesinde saf tutmuşuz,
168.550 kişiyi de hastanede ziyaret etmişiz.
Ya silahlara ne demeli? Böylesi gergin ve anti depresyon ilaçlarına teslim olmuş topluma, ciğer teslim edilir mi? Bunalan silaha sarılmış. Düğünlerde, trafikte, maç sonrası sevinçlerimizde hep silahla erkekleşmişiz ve sonuçta masum minik, nişanlı, hamile, yaşlı demeden öldürüp, maganda unvanı ile medyada boy göstermişiz. Magandaların öldürdüğü vatandaşlarımızın sayısını öğrenmek ister misiniz?
Bir yılda 700 kişinin ruhuna, Fatiha okumuşuz.
Yeter mi dediniz? Durun daha bitmiyor ülkemizin rakamlarla gözyaşları; Yıllardır ülkemizin baş belası teröre maddi giderler hariç, kolları ve bacakları bedeninden ayrılan siviller ve nice yuvalara ateş düşüren şehitler verdik ve vermeye de devam ediyoruz.
Vietnam Savaşı’nda; 50 bin ölü, Türkiye’de; 37 bin.
Az kalsın, okullardaki şiddet olaylarını unutuyordum. Saygı ve sevgiyi veremediğimiz, öğrencilerimizin ellerinde kalem olması gerekirken, ceplerinde taşıdıkları bıçakla en yakın arkadaşını ve kendisini bilgilendiren öğretmenini, gözü kırpmadan bıçaklayabiliyorsa, bunda sanırım bilgisayar ardına gizlediğimiz çocuklarımızın “ Savaş Oyunları” ve “ Kurtlar Vadisi” gibi dizi kahramanlarını kendilerine örnek seçmeleri ve onları unutmamız, bizi suçlu yapmıyor mu?
İşsiz sayısını da siz araştırdıktan sonra, Bir başka ülkeye geçmek istiyorum. Finlandiya. Daha önce, “Fin Mucizesi” başlıklı yazımda, dünyanın en iyi eğitim veren ülkesindeki eğitim sisteminden bahsetmiştim. Sanırım o ülke nazara geldi.
Dünyanın en yaşanabilir ülkelerinin başını çeken Finlandiya’daki 8 kişinin ölümü ile sonuçlanan Okul Katliamını birçoğunuz duymuştur. Olay, psikolojik, sosyolojik ve diğer bilimlerin bağlantıları ile irdelenecek. İşin ilginç yönü, korkunç olaydan hemen sonra, ülkede yas ilan edilerek bayrakların yarıya indirilmesiydi.
Bizde;
Kutsallığa önem verdiğimiz vatan toprakları için, canını siper ederek şehit olan asker ve sivillerimiz için neler yapıyoruz? Bırakın yas tutmayı, radyo, televizyon ve gece kulüplerinde eğlence diz boyu devam ediyor. Neden?
Felsefede bir düşünce vardır. Canlılar için, bilinmeyen ve denenmeyen her zaman ürkütücüdür. Şimşek çakmasını, yeni gören bir çocuk ile yaşlı birisinin görmesi arasında, tepki farkı mutlaka vardır. Acaba kanıksayarak gördüğümüz binlerce suç oranları mı, bizleri duyarsız yaptı?
Fin Başbakanı Matti Vanhanen, okul katliamı için, olayı büyük bir trajedi olarak değerlendiriyor ve ülke tarihinin en kötü olayı olarak görüyor. Bu oldukça üzücü yaşanan olayın, halkın güvenlik duygusunun altının kazındığını ve hiç kimsenin böyle bir olaya ihtimal veremeyeceğini söylüyor.
Evet, doğrusu bende ihtimal vermezdim. Sizler, hiç seçim meydanlarında bunlardan bahseden siyasiler gördünüz mü? Peki, ülkemizde meydana gelen binlerce olay için Başbakanımız dâhil, yetkililerin ne gibi söyleyecekleri olurdu? Doğrusu çok merak ediyorum. Bence, halının altına attığımız pislikleri, konuşmadığımız ve tartışmadığımız sürece daha bu tür olaylar zinciri, ülkemizde devam edecektir. Halı küf yapmadan temizliğe ne dersiniz?
Aklınıza mukayyet olun, sevgiyle kalın…
Kasım 2007- Bursa Ertuğrul ERDOĞAN