Rakiplerin Kabusu

Milli takımımız için tarihi turnuva devam ederken bu gece yine olağanüstü bir zafer yaşadık. Bu kez kurban Euro96’da mağlup olduğumuz Hırvatistan oldu ve tarihimizde üçüncü kez katıldığımız Avrupa Şampiyonası'nda maçları kazanma şekilleri ile rakiplerimizin tam anlamıyla kabusu olduk. Millilerimizin favori gösterilmedikleri son 3 maçı, futbolda kolay kolay rastlanmayacak olayların gerçekleşmesiyle kazanması bir taraftan başta futbolcular olmak üzere hepimizin ileriye dönük umudunu arttırırken diğer taraftan da rakiplerin gözünü fazlasıyla korkutuyor.

Sahip olunan kadro ve oyun sistemi ile ilgili çok fazla yorum yapmaya gerek olmasa da bugün kötü savunmamıza karşın gol yemememizin en önemli nedeni topu ayağımızda tutabilmemiz ve maçı büyük oranda rakip yarı sahada oynamamızdı. Zaten takım olarak bizden daha iyi olan Hırvatstan karşısında yarı final biletini alabilmemiz için Hamit’in ortada oynaması, Emre Aşık ve Gökhan’ın minimum hata yapması, rakiplerin mutlak pozisyonlardan yararlanamaması bizim ise en ufak pozsyonları dahi değerlendirmemiz ve neticede maçı bir şekilde uzatmalara hatta penaltılara taşımamız gerekiyordu; nitekim bugün bunların hepsi gerçekleşti.

Çek Cumhuriyeti maçından önce Çekler’i mutlak favori düşünmem ama o maçı kazanarak tur atlamamız millilerimiz ile ilgili düşüncelerimi futbol dışı duygular ekseninde fazlasıyla değiştirdi ve bugün Avrupa şampiyonu olsak dahi şaşırmayacak durumdayım, zira takım olarak müthiş bir elektriğimiz var. Elbette çok iyi ve maçın sonuna kadar mücadele ediyoruz ama yaşadıklarımız bize maçları asıl getiren gücün biraz da bizim dışımızda geliştiğini gösteriyor. Aksi takdirde turnuva öncesi kurulan takımımızın her maçta bir yenilik yaparak ve üzerine koyarak ilerleyen takımımızın mevcut onlarca problemine karşın önce çeyrek şimdi de yarı finale adını yazdırması sırasında yaşanan olaylar için sadece topun yuvarlak olduğunu söylemek pek doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

Neticede bu kadro ile ve yarım düzine eksiğe karşın buraya kadar gelen bir takım için şu an eksikler daha da artmış vaziyette olsa da turnuvanın nerede biteceğini kestirmek gerçekten çok zor. Ancak yarı final maçımız için söylemek istediğim şudur ki bu maçı ya farklı kaybedeceğiz ya da yine bir şekilde tur atlayan taraf olacağız.

Fatih Terim - Medya Kavgası

Maçtan sonra Uğur Boral'ın bir cümlesi çok dikkat çekiciydi: "Bu milli takımı artık medya dahil herkesin desteklemesi lazım!" Bu cümleden anlaşılan şu ki medya, futbolcuların gözünde, tam anlamıyla kendilerine köstek olan ve havada yuvarlaklar çizerek avının ölmesini bekleyen bir grup akbabadan farksız. Medyanın zaman zaman milli takıma yönelttiği eleştirilerin soyunma odasında bu şeklide yankı bulmasının arkasında kesinlikle teknik direktör Fatih Terim var. Medya eleştirlerini takımı motive etmekte kullanan Terim, takımımızın rakipler karşısındaki eksikliği bu şekilde kapatmayı planlıyor ve futbolcuların sahaya sadece rakibi değil "içimizdeki İrlandalıları" da yenmek için hırslı bir şeklide çıkmasıyla bu amacına büyük ölçüde ulaşıyor. Fatih Terim'in bu düşüncesi görülebildiğinde eleştirilerin ve ortadaki yapay gerginliğin milli takıma doğrudan değil ama dolaylı bir şekilde katkı sağladığı düşünülebilir.