Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '19

 
Kategori
İnançlar
 

Ramazan Sohbetleri 5

HİÇ

Kuşkusuz Altın Çağ’ın birçok özelliği var; en önemlisi `yenilenmek` değişime girmektir. Şayet insan yenilenme formatına geçmişse, öyle uzun uzun abartılı cümleler kurmak yerine basit, sade, insanların anlayabilecekleri yaklaşımlar yapmak durumundadır.

Bu husus algılamalardaki kaymaları da önler.

Bu dönemde genç kuşaklara kendi yollarını çizme fırsatı, milyonlarca kişiye düşünme hareket alanı açılmakla birlikte bağımsız bir yaşam fırsatı da doğmuştur.

Aksini düşünmek önyargılı düşünmekten öteye geçmez.

İslâm, bu dönemden önce kalıplaşmış bilgilerle çıkıyordu karşımıza ki onların getirileri düşünce yapımıza, iliklerimize kadar işlenmiş varsayımlardan öteye geçmiyordu.  Açıkçası zihnimize çakılmış bilgilerden, anlayışımızın ürünü kabullerden başka bir şey değildi.

Güncelliklerini kaybetmedikleri için tanımları sürekli değişen ve bu nedenle altı doldurulup tarifleri hakkıyla yapılamayan kavramlar olarak sürüp gidiyordu.

Nihayet; Üstat Ahmet Hulusi’nin ‘yenilenme’ içinde birçok konuya değinmesiyle birlikte kavramların anlamı değişti, kullanılma yeri ve boyutu daha da anlaşılır hale geldi.  Bunlardan bir tanesi de yazının ana temasını teşkil eden HİÇ lik sözü ile alakalıdır.

Büyük usta düşünülenlerin aksine ‘Hiç’lik yaratılmış kavramların tanımlayamayacağı şey anlamındadır! HİÇ’lik orjin olsaydı HEP ten söz edilemezdi. ‘Seyir Esma’nın Esma’yı seyri’ diyerek adeta mevcut düşüncelere ters düşen bir yaklaşım yapmıştır. Bu açıklamaları, yeni bir algılama sürecinin başladığının, dolayısı ile hazırlıklı ve donanımlı olunması gerektiğinin işaretleridir.

‘HİÇ asla orjin olamaz’ dendiğine göre, o zaman şöyle düşünmemiz gerekiyor: Hiç diyorsanız, bir değerden bahsedemezsiniz. Mesela, POTANSİYEL için ORİJİN NOKTA diye bir tabir kullanabilirsiniz ama HİÇ te böyle bir kabul yok, Allah’ın ZATı için HİÇ diyorsunuz. Dolayısıyla bahsedilen, bir orijin değildir. Şayet orijin olsaydı, HEPten söz edilmesi gerekirdi ama edilemiyor. Haliyle Hiç , bir boyut bile değildir. Ayrıca öncesi ve sonrası olmayan, doğmamış ve doğurmamış bir varlık için bu kavramın başlangıç gibi kabul edilmesi gerektiğini düşünemiyorum.

Özetlemek gerekirse ‘hiç’ te potansiyel olmadığına göre HEPten bahsedilmesi de mümkün değildir. HEP olması için bir potansiyel olması lazım.

Akla gelen her şey potansiyelden kaynaklanır.

Hiçliğin bunla alakası yoktur, hiç hiçtir.

Anlaşılacağı üzere, HİÇ belli bir statünün ya da şunun veya bunun simgesi değildir.

HEP ten kasıt ise, potansiyel ve potansiyelin açığa çıkışlarıdır.

Metaforik yaklaşımlarla hiçliği anlatmayı bırakın. Kendi sıfatlarıyla ‘hayat, ilim, irade, kudret, kelam, semi, basar’; evet bu sıfatlarla dahi Hiç’lik anlatılamaz.

Bu özellikler HİÇle beraber var; ama beraber var olması onu potansiyel olma durumuna getirmiyor.

Dolayısıyla bütün sıfatlar, o sıfatların açığa çıkardığı isimler, hepsi potansiyelden, hakikat noktasından açığa çıkar ama o sıfatların başında da hiç vardır demek, konuyu asla anlamış olmak anlamına gelmiyor. Orjinden, Esma özelliklerinin birbirini dekode etmesinden kaynaklanan bir seyir söz konusu. Bu halde onun açığa çıktığı suretsiz bilgi (hep olan) boyutu olarak geçerlilik kazanıyor.

İşte; potansiyel ve açığa çıkışı, özetle hep diye bahsedilen, odaklanılması gereken yer burasıdır.

 

Ahmed F. Yüksel

 facebook.com/ahmedfevzi.yuksel
instagram.com/sufafy
twitter.com/sufafy

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..