Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '13

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Rasyonel beklentiler

Rasyonel beklentiler kavramı Adam Smith'den günümüze her iktisatçının ağzına sakız olmuş bir deyimdir. Kimdir peki bu rasyonel yani akılcı davranan bireyler. Ve madem bu kadar akıllılar neden kapitalist sistem her 10 yılda bir kriz ile karşılaşıyor. Gelir dağılımı her geçen gün daha kötüye gidiyor, işsizlik sayısı azalmıyor, yoksulluk sınırında bir değişme yok. İktisata olan merakım beni bu konular hakkında düşünmeye sevk ediyor ama okuduğumuz teorik kitaplarda gerçek dünyanın yansımasını bir türlü bulamıyoruz.

Robert Lucas bundan yaklaşık 45-50 yıl önce Rasyonel Beklentiler teorisi ile ekonomi literatüründe arka planda kalmış bir tartışmayı gün yüzüne çıkardı. Aslında bahsettiği konu hiç dile gelmeyen bir şey değildi.  O sadece paketi ambalajlayıp önümüze koydu. Bu kadar basit miydi yani? Önceden açıklanan politikalara ve ekonomik verilere dayanarak bireyler hareketlerini ayarlayacak ve bu politikalar ekonomide herhangi bir etki yaratmayacak. Gelişen ve globalleşen dünyada bilgiye ulaşmak oldukça kolay olduğundan herkes aynı bilgiye aynı anda ulaşacak ve bu oyundan herkes kazançlı çıkacak. Kısa süreli yanılsamalar olsa bile insanlar bir süre sonra kandırıldığını veya hataya düştüğünü anlayıp gereğinin yapılması için baskıda bulunacak. Peki var mı böyle bir dünya?

Beklenilen akılcı davranışlar nedir peki? Her ay sonu eline geçen gelirinin bir kısmını harcayıp bir kısmı ile birikim yapan aileler mi, bir firmanın eline geçen beklenmedik bir para ile yatırım yapıp daha çok insanı mı istihdam etmesi, gerek seçimden önce gerekse seçimden sonra tutarlı politikalar izleyen hükümetler mi veya işverenlerin yükselen enflasyon rakamlarını göze alarak işçilerin reel ücretlerinde iyileştirmeye mi gitmesidir. Galiba birileri ölümden sonraki hayatı ifade etmeye çalışmış olmalı.

Halbuki gerçek olan nedir? 1929 yılındaki Büyük Krizden sonra bir daha telep yetersizliği ile karşılaşmak istemeyen devletler ve üreticiler bugün karşılanamayacak bir talebin hizmetkarı olmamış mıdır. Televizyonlarda tasarruf önlemleri almalıyız diyen politikacılar varken aynı anda bankaların daha ucuza yurt dışından borçlanıp daha pahalıya sattığı kredilere ne demeli. Birikim yapması beklenen halk haftanın 5 günü çalışıp iki günü alışveriş yaparken hangi birikimden bahsediyoruz. Ay sonunu kredi kartı ile getirebilen bir halk hangi ara birikim yapmaya fırsat bulsun. Peki eline beklenmedik bir para geçen fimanın bunu yatırıma harcayıp istihdam yaratacağı ne malum. Bugün borsalar boşuna mı duruyor. Binlerce insana ekmek kapısı açmadan da yüksek kazançlar elde ediyorsunuz hem de çoğu kez bu kazançlar için vergi bile ödemiyorsunuz.

Son olarak işçilerin durumuna değinelim. Eskiden işsizlik yok demek için %0 bir oran gerekirdi. Baktılar ki böyle bir şey mümkün değil. Bari bizde %5 işsizlik oranına doğal işsizlik diyelim. Bu kesime de yaşlıları, çocukları, çalışmak istemeyenleri koyalım. Dünyanın hiçbir yerinde ne enflasyon ne de işsizlik rakamları özel bir kurum tarafından açıklanmaz. Belki bir tane istisnası vardır ama istisnalar kaideyi bozmaz. Devletin açıklamış olduğu enflasyon ve işsizlik rakamları ne kadar güvenilirdir. Enflasyon ve faiz rakamları düşme eğiliminde iken neden istihdam artmaz. Veya firmalar bu kadar kolay finansman kaynağı buluyorken neden her 6 ayda bir fiyatlarına mark-up ve enflasyon düzenlemesi yaparlar.

Kendine temizleyen bir piyasa, herkesin oyunu kurallarına göre oynadığı bir toplum biz sıradan insanlar mı çok iyimseriz yoksa bizleri yönetenler mi ? İktisadın en temel kuralı gereği tüketiciler fayda maksimizasyonu, firmalar da kar maksimizasyonu peşinde koşarken hangi rasyonaliteden bahsediyoruz...

 
Toplam blog
: 27
: 980
Kayıt tarihi
: 22.05.13
 
 

Cebi delik, gönlü zengin, kahkahası bol, hayatı sıradan ve sade yaşayan bir insan evladı. Ekonomi..