Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '09

 
Kategori
Güncel
 

Rejimin teminatı

“Polis rejimin teminatıdır.”

Başbakan Erdoğan, bu sözleri birkaç gün önce söylemişti. Dün televizyonda Ahmet HAKAN’ı izlerken, söylediği bir cümle dikkatimi çekti.

“Akparti cemaatlerle birlikte hareket ediyor. Cemaatleri dinliyor.”

Eskiden “Türk Silahlı Kuvvetleri Cumhuriyetin teminatıdır.” denirdi.

Ne değişti de REJİMİN TEMİNATI polis oldu.

Değişmekte olan şey: Rejim!

AKP artık kendi yanında olsun veya olmasın Fetullahçı, Süleymancı, gibi cemaatler ile bütünleşmesini sağlamış ve Cumhuriyet ile olan hesaplaşmasına geçmiştir.

AKP’nin iktidara geldiği günden beri uyguladığı Asker karşıtı programı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi iç işlerinde boğuşması sağlanmış, Dikkatler AKP-ASKER çatışmasına çekilmiştir.

Bu çatışma ortamı AKP tarafından bilinçli olarak yaratılarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin halk nazarındaki itibarı sarsılmak istenmiştir.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında kaybettikleri zeminleri elde edebilmek için Menemen olayı ile başlayan karşı saldırı hareketini, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırtına ERGENEKON soruşturmasını yıkmak suretiyle son aşamaya gelmişlerdir.

Herkes tarafından bilinmektedir ki; Turgut ÖZAL, Başbakanlığı döneminde askere karşı polis özel hareket dairesini kurmuştur. Amaç herhangi bir darbe girişimine karşı bu polis teşkilatını Türk Silahlı kuvvetlerine karşı kullanmaktı.

Cumhuriyetimiz temel ilkelerinden yavaş yavaş uzaklaştırılıp “rejim” değiştirilirken, Polis Teşkilatı içinde yeni “rejimin” bekçiliğini yapacak kadrolaşma sağlanmıştır. Köşe başlarına yerleştirilen bu “rejim” korumacısı kadrolar, tüm Polis Teşkilatına kurulan bu yeni “rejimin” koruyucuları görüntüsünü verdi.

Bu kadroların başında Tansu Çiller zamanında İstihbarat Daire başkanı Bülent ORAKOĞLU gelir. ORAKOĞLU Tansu çillere; size karşı darbe yapma hazırlıkları var diyerek Türk Silahlı kuvvetlerine ajan polisleri yerleştirerek dinlemeye başlamış ve bu dinleme sırasında ajan polis yakalanınca, Bülent ORAKOĞLU hakkında dava açılmış, ve Askeri mahkeme tarafından bir yıl hapis cezası ile cezalandırılmıştı.( O gün görevden alınan ORAKOĞLU bugün AKP tarafından ödüllendirilerek etkili bir makama atanmıştır.)

Mesut YILMAZ döneminde de Aynı senaryo Adil Serdar SAÇAN tarafından ortaya konmuş fakat tutmamıştı. Adil Serdar SAÇAN tarafından alındığı bilinen ve Kanada’da yaşamayı tercih eden haham Tuncay GÜNEY’in ifadeleri nedeniyle o zaman deli saçması diyerek işleme konulmayan itiraflardaki senaryolar AKP iktidarında emniyet güçlerince tekrar sahneye kondu.

Hatta daha AKP iktidarı dahi yokken ismi konan bu senaryoya Başbakan Erdoğan inanmaya başladı.

Öyle ki Hırant DİNK cinayetini bildiği halde önlemleri almayan ve Cinayetin işlenmesinin sorumluluğunu Jandarma Teşkilatının sırtına yıkmayı başaran Ramazan AKYÜREK’i bu operasyonun başına geçirdi.

Oysa bu teşkilatta görev alan polisler, görevlerine başlarken:

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına Atatürk İlke ve İnkılaplarına Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatla bağlı kalacağına Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarını Milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağına Türk Milletinin Milli Ahlaki İnsani Manevi ve Kültürel değerlerini benimseyip koruyup bunları geliştirmek için çalışacağına İnsan Haklarına ve Anayasanın Temel İlkelerine dayanan Milli Demokratik Laik bir Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek bunları davranış halinde göstereceğine namusu ve şerefi üzerine” yemin etmişti.

Bu yeminin bir benzeri de Türk Silahlı Kuvvetlerine katılan her kademedeki asker için yapılır. Onlarında görevi Vatanın bölünmez bütünlüğünü sağlamak, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalarak; Demokratik, laik bir hukuk devletinin varlığını kanının son damlasına kadar korumaktır.

Polis Teşkilatı içine sızdırılan bu kadrolar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıpratılmasında görev aldılar. Düzmece belgelerin düzenlenmesine, bu kağıt parçalarının, “rejim” korumacısı yargı mensuplarınca kanıt haline getirilmesine önayak oldular.

Bütün bu yapılanlardan amaç, Cumhuriyetin Teminatı olarak bilinen Türk Silahlı Kuvvetlerinin elini kolunu bağlayıp, meydanı Polis Teşkilatı içine sızdırılmış bu bir avuç “rejim” korumacısına bırakmaktı.

Amaçlarına rahatça ulaşabilmek için AB uyum yasaları adı altında çıkarılan yasalarla elleri kolları bağlanan Güvenlik güçlerinin onu şehit eden teröriste karşı elini kolunu bağlıyordu. Tüm bunlar olurken, ettiği yemine bağlı kalan askerimiz ve polisimiz, can güvenliğinden yoksun bırakılıyordu.

Yeni “rejim” in bekçilerinin, askere ve polise saldıranlarla, Ülkemiz içinde Kürdistan sınırı çizenlere gösterdikleri hoşgörü nedeniyle, teröristleri ve yandaşlarını alabildiğine cesaretlendiriyordu.

Genelkurmay Başkanı Sayın İlker BAŞBUĞ’un yaptığı basın toplantısında üzerine basa basa söylediği “Askerin üzerinden elinizi çekiniz.” Sözleri AKP için söylenmiş bir sözdür.

Sayın Genelkurmay başkanı bazı şeyleri açıkca söylemiyorsa bu nezaketendir. Ordu işini gücünü bırakıp kendisine karşı yapılan CASUSLUK faaliyetine karşı bir savaş vermektedir. Bu casusluk faaliyetinde bulunanlarda TARAF gazetesini kendilerine üs olarak seçmişlerdir.

Taraf gazetesi yazarı Mehmet BARANSU, bu belgeleri nasıl elde ettiği hakkındaki savcılık soruşturmasına “efendim basın kanunu çerçevesinde haber kaynağını açıklayamam” diyerek kendini savunmuştur.

Bir ülke de devletin güvenliğine yönelik casusluk faaliyetinde bulanacaksınız ve adını da basın özgürlüğü olarak açıklayacaksınız.

Aslında bu çok tehlikeli bir yoldur. Yarın bir başkaları çıkıp da aynı senaryoyu şimdiki iktidar için oynamaya kalkarsa ne olur.

Başbakan Erdoğan’ın bilmesi gerekir: Rejimin teminatı polis değil, Türk Silahlı Kuvvetleridir.

Korunması gereken, Cumhuriyetimizin kuruluşunun temel ilke ve felsefesidir.

 
Toplam blog
: 27
: 1123
Kayıt tarihi
: 30.04.07
 
 

1950 yılında ELAZIĞ' da dünyaya geldim. 1969 yılılnda Türk Silahlı Kuvvetleri' nde Jandarma Astsu..