Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '15

 
Kategori
Deneme
 

Reşo Çavuş (Meçhul Asker) Kayıp Kılıç kimdedir.

Reşo Çavuş  (Meçhul Asker) Kayıp Kılıç kimdedir.
 

Aynı soyadı taşımakla kardeş olunmaz eşitlik olunca kardeş olunur . İspatı resim'e bak !


KARAALİOĞULLARI SÜLALESİ
 
Nereden geldiği hususunda yaptığım araştırmalar sonucu resmi ilk nufus kayıtları Osmanlıca yazılı belge olarak, Rize ile Of 'ta kayıtlara geçtiği görülmüştür. Sülalenin 10 kola ayrıldığı 13 soyadı aldığı araştırmalarım sonucu tespit edilmiştir. Google 'da Karaalioğulları sülalesi aradığınızda 2012 yılına kadar sitede mevcutu. Admin ile iletişime geçmeye çalıştığım andan itibaren, sitede kaldırdıkları tarafımdan tespit edilmiştir.                          
 
Neden niçin kaldırdıkarı konusunda vardığım sonuç; sanırım dedelerimin mirasına talip olacağım hissinden veya nerede çıktı şimdi bunlar dercisine bilincime yerleşti, hislerim bunu işaret ediyor. Kesinlikle Rize veya Sinop sazlı Akbaş köyün de tapu kayıtlarında muhakak vardır. Soyağacına baktığımda Mehmet Reşit (Raşit) muhtemelen şehit olduğu yazılmıştı. Doğum tarihi 1315-1899 dahi kanıttır. Zaten Babamın uzun süren askerlik süresi sonucu şehit olduğu, köyümüzün yaşlıları Fevzi Oruç, Bahri Duman tarafından kendi ağızlarından dinledim. Babanız Cesur Mert yürekli aynı zaman temiz bir insandı. Köyün (memelan) cami avlusunda İzmir marşı (İzmir'in dağlarında çiçekler açar) okurken gözlerinde yaşlar aktığının tanık şahitleridir. Başkad a yaşlı akranları köyde pek zaten kalmamıştır. Askerlik anılarını anlatırken insan üstü bir garet ve cesaret örnegini temsil etmiştir. İlk evliliğinde iki kız çocuğu olur. Üvey annemiz Ayşe, Babam sülalenin devamı için tekrar evlenmesine önayak olur yaklaşık 50 yaşlarında yetim olan Köçer annemi kendi marifeti ile isterler ve evlenir. Annemden dokuz (9) sağ şuan beş erkek mevcutuz. Üvey Annemizden Ayşe (BEZAR) ablam yaşıyor.                         
 
Köyün okulunda hafta içi 2-3 kez tarih dersinde savaş anılarını anlatmak için öğretmen okula davet ederek, ders vermiştir. Tarihi bilgisini biz geride kalanlara aktarmıştır. Bu mirasına sahip çıkmak biz çocukları ve torunlarının boynunun borcudur. Aynı zamanda en onurlu bir mirastır. Bilene çınar ağacı gibi sağlam, bilmeyene saman alevi gibi küldür. Yaşadığı acıları, vatan sevgisini, kardeşliği, vefayı, dostluğu, sözülen gözyaşları, sigarasından aldığı derin nefes ile içine akıttığı gözyaşlarının şahitleriyiz.                
 
Karaalioğulları Sülalesinin nereden geldiğine dair belgeler farklılık arz etmektedir.  İran, Azerbeycan, Türki Cumhuriyetler  ihtimal dahilinde olduğu ve müslüman oldukları kesin olarak belirtilmiştir.          
 
Karadeniz'in hırçın asiliği Diyarbakır'ın dik duruşu, adeta adam olacak çocuk duruşundan bellidir, sözünü ispatlar gibi.. SÜVARİ REŞO ÇAVUŞ NAM-I DEĞER KÜRT REŞO LAKAPLI (MEHMET REŞİT (RAŞİT) NAZLİ 1315 (1899) 1972 Ergani Özbilek köyü)  KANBER OĞLU (KARAALİOĞULLARİ SÜLALESİ ŞÖHRETLERİNDEN) diye yazılı nufus kütüğünde kayıtlıdır. 
 
Henüz bıyık rengi beli olmadan Sinop (Sazlı) Akbaş köyü ağaları ve cemaatçi osmanlı gelenekleri tarafından kölelik yaşam dayatmaları sonucu ve karşı konulmuş başkaldırı, feodal yapı dayatmasına isyan ederek dağa çıkmanın, asi duruşun tepkisel karşıtı; çete, eşkiya, yaftası ile sindirilmeye çalışmıştır. Reşo Çavuşun babası Kanber. Tek çare diasporaya boyun eğmektir ve Erzurum'a göç eder. Rus savaşı koşuları, mevsimsel farklılık, kışın çetin koşuları buradaki yaşamı kısa sürer. Karaköse bölgesinden eskiden Iğdır iline bağlı ilçede de durmaz. Erzurum ili bölgesine gelir. Savaş, koşulların zorlukları, Kıleş köyü ve ardından Memelan köyü Ergani' ye yerleşir. İki Kardeşin başında geçen gerçek anıların yaşandığı hayat hikayesidir.
 
14-15- yaşlarında askere alınmış iki yetim kardeş, Abi Şeyhmus vatanın savunması için İkinci Balkan Harbi için silah altına alınmıştır. Ne bir mektup, ne bir haber alınmaz. Nerede hangi cephede şehit olduğu bilinmeyen denklem! Tek gerçek şehit olduğu haberi bilinir. Tıpkı Yemen türküsü gerçegi ve Çanakkale geçilmez destanın kahramanı, Şeyhmus abisi (amcam) İkinci Balkan Harbi'nde şehit olduğu haberi verilir. Sinop Akbaş köyü ve Erzurum fay hatı, Taki yankıları sismik artçı deprem dalgası, Diyabakır Ergani ilçesi Özbilek köyündeki ( Memelan) evine kor ateş döşer. Amcan yok, dayın yok, teyzen yok, halan yok, nine yok, deden yok, yok düşünebiliyor musunuz?
 
1971-1972 yıllı Ergani askerlik şübesinde görevli katip Müteyyer bey olarak bilinen memur, babam da bende dahil şeyh, bey ve ağaları sevmedik. Sevmedigimizden ki rabbim hayatın her alanında sınar gibi bir şekilde yaşamın içinde karşımıza çıkıyorlar. Gerek doğuda gerekse batıda zenginliğin içine gömülmüş, sesiz ac kurtlar gibi şehir hayatının şatafatlı renginin içinde sözülüp geçiniyorlar. Adeta mahalenin kemiklerini kemiren, tayin edilmiş gibi karşımıza bir anda zırhlı kalkan gibi çıkıveriyorlar. Zaten devletin resmi olmayan muhpirleri köylerde, ilçelerde, İmamlar, şeyhler ve ağa ile çocuklarıdır. Çünkü din adamları yalan söylemez. Kaanatı oluşturulmuş halkın belleginde. Yerel yönetim brokrasiside halkın tanımak bu muktedir, müftedeleri kulanılırlar her türlü bilgi ve istihbaratı ama doğru ama yanlış bunlardan alır. Yani bir nevi kaderimizi tayin eden göçler olarak onlardan soruluruz. ,
 
Askerlik şubesinde çevirdiği oyun ile köyümüzde (muhoye Ahmed ) Mıhonun oğlu Ahmet Müteyyer beyin adamıdır, torpilidir babama bende askerde savaştığıma dair askerlik şübesinde şahitlik ver derler. Mıho Ahmed' nin çocukları okumuş, elleri kalem tutan sonradan araştırmalarım sonucu tespit etim. Mustafa, Fehmi, Cevat, İsmet adında dört erkek çocuğunun babalarıdır. Bazı çocukları İzmir'de yaşadıkları bilgisini aldım. Askerlik şübesi katibi Müteyyer bey Mehmet Reşit'e maaş bağlanır ise, Reşit çavuş tereyağı ile yumurtayı bize getirmez. Ankaralı dostuna verir derler. Halbuki Dr Bey!  bırakın menfat temin etmeyi tam aksine babama gerçekten dost ve maddi manevi desteği olan, kalender bir kişiliktir. Çünkü şahit olduğum bir gün, mevsim kıştı kar yağmış, don, her taraf buz tutmuş, kuru bir ayaza çevirmişti 1970 yıllı olabilir. Bir gün Babamla Ergani'ye geldik Dr beyin bulunduğu lojman caminin tam karşısında hastane yolu üzerindedir. Kapıda işe giderken sabah erken saate karşılaştık. Kısa bir hasbihalden sonra eşine, Reşit amcayı içeri al kahvatı yapsınlar dediğinin şahidiyim. Annem hep bize anlatırdı çünkü, büyük abimin işe alınmasında kendisi vesile olur. Bu vesile ile kim kimin hayrına ekmek yediğini bilemez. Sabır ve şükür dilimizde en hayırlı olandır. Yeri mekkanı cennettir inşaallah.
 
Çok kiymetli eşine  (ablam/annem) ulaşmak istiyorum. Kendi çabamla şu ana kadar ulaşamdım. Nerde yaşadığını henüz bulamadım. Böylece babamda duran madalya, askerlik şubesi katibi yanlışlıkla sana verilmiştir der.. Karaalioğulları sülalesinden tek başına kalmış, yetim birine madalyayı fazla görürler ve çeşitli bahaneler ile Osmanlıca yazılı teskeresi tercüman v.s  bahane edilerek üç aya yakın taşıdığı madalyayı geri alırlar.
 
Dönemin seçim zamanı çalışması nedeniyle rahmetli Hasan Değer milletvekilliği için köye gelir. Kendisi oyunuzu bana verin der. Babam kendisine, madalyam geri alnımıştır. madalyamı geri verilmesi için yardımcı olursan oyumu sana veririm. Aradan biraz zaman geçer, sonra haber verir, dosyan üç ay sonraya bırakılmıştı. ''Öne aldım bir ay sonra haber gelir''. Sevinecek haberin geldiği sabahın akşamında babam vefat eder. Cenaze defin edildikten sonra Askerlik şubesinde gelen görevli, elimde olsa mezardan çıkarıp parmağını basardım der. Bir yıl hasta yatan babam müteveffa olduğu günün sabahı köye görevli gönderen Yerel halktan başkası olamaz. Tesadüf olabilir mi, haber veren Müteyyer ekibidir. 
 
Tam bir tiyatro. ...... sinema sanesi. 
 
Rametli Dr. Talat Yüzbaşıoğlu babamın dostu kardeşinde de öte sevgi, saygı, tam adamın dibi bir şahsiyetir. Kardeşçe samimiyetle aralarında dostluk vardı. Büyük abim askerlik evraklarını işin takibi için osmanlıca yazılı; terhis belgesi ile şarapnel parçası ile baldırından vurulmuştur. Ta ki çarık çizmesi kan dolup taşana kadar sıcak yara olduğundan farklı yaralanıp tedavi gördüğüne dair evraklar Hilal Ahmerde 06.03.1337  (şimdiki  kızılay)  tedavi gördüğüne dair gazi belgesi evraklarını tercümesi için Dr.Bey'e bırakılır. Kısa zaman içinde Ankara'ya tayini çıkar. Ne kadar zaman sonra tam tespit edemediğimden fakat abimin söylediği 5-6 aya yakın zaman zarfında kalp krizi sonucu, Allah'ın rahmetine kavuşur. Doktor Bey. 1972  sonu veya 1973 başı. Tek güvencesi çınar ağacı da zamansız ayrılınca tüm dalları kırılır. Sağ elimizdeki ateş yetmez, sol elimize de ateş düşer. İki Reis hakka varınca rotayı şaşırmış kaptan misali gibi ortada kaldık. Okyanusun ortasında pusulasız kaldık. Rüzgarın merhameti hangi kıyıda duracak. Gemi dümensiz, kaptan gemiyi zoraki göçe tabii, hakın rahmetine kavuşmuştur. Kaderimizi tayin eden şeyhlere, ağalara havale edercesine yalnız bırakıldık. Yetim, topraksız, sahipsiz bırakıldık.
 
Vatanın savunması için 14-15 yaşlarında silah altına alınır. Doğu cephesinde başlayarak savaşın son yılarını Kütahya, Afyon, Sandıklı, Doğla cıvarı, Alaşehir, Turgutlu Manisa ilinden geçereken ''şarapnel parçaları çam ağaçların içinde kafamızın üzerinden vızır vızır geçiyordu'' Gece birlik istirhate gecerken komutanı kırk kişi gönüllü bir adım öne çıksın der. Öncü birlik süvari çavuş babamın da içinde bulunduğu kırk (40) kişilik gönülü asker boynuna künyelerini takmaları istenir. Gidip dönmemek var komutan helalik ister, künye şehit olursa isim tespiti için takılır. İzmir'e gece istihbarat için sızarlar. Atların nalını, tüfek, kasaturasını, ses çıkarmasın diye kamuflaj yapılır. Gece İzmir'e giren gönülü süvarı, Yunanların istirhate çekildikleri atlarını pencere ve kapı demirlerine bağladıkları görülür. Bu vesile ile saldırı falan olursa atların verecegi tepki ile pencere demirlerinin ses çıkarması için bağlanır. Sayı olarak fazla olmadıkları geri dönüp komutanlarına iletilir. İki koldan 09 Eylül 1922 sabahı İzmir'e girlir. Yunan askeri süngü ile öldürdüğünü, kaçanların denize atladığını, kasklarını kayık gibi kullanarak yüzdüklerini anılarında anlatırdı. Üç adet bayrak İzmir'in kurtuluşunda Hükümet Konağı, Kadifekale ile eski postane-Pasaport binasına asılır. Yunanların kaldığı yere şanlı bayrağımızın bir adeti babam tarafından, Hükümet Konağı veya eski postaneye - Pasaport binasına asılır. İstiklal savaşının Müzafferiyetle sonuçlanmasıının ardından 4-5 ay boyunca yürüyerek memleketine varır. Şimdi henüz kayıp olan üçüncü kılıç kimin hakıydı neden verilmedi müzede kimler tarafında çalındı ve sorgulanması gereken çok gizli kalmış gerçekler var. Sadece izmir kordon taşlarının dilli olsa konuşsa diyorum......
 
Kırk dört yıl sonra babama ait bir adet Fotoğrafın elime geçmesi ile yerel yönetime yapılan müracat sonucu 07.12.2011 yılında elimizden alınmış bulunan onurlu mirasımız ailemize tevdi edildi. Fakat dul annem ve yetim çocukları olarak 44 yıl boyunca şeref aylığı ve sosyal haklarından yoksun bırakıldık. Hukuka olan güvenimi asla yetirmedim, devletin bu anlamda geride kalan çocukları ve torunlarının eğitimi için birikmiş bulunan şeref aylığı için bir gün devlet babanın müjdeli haberini bekliyoruz. İşte benim şeyhe, ağaya ve cematlere kızgınlığım bundandır. Bu gibi durumlarda asla görevini yapmazlar fakat bir kavga çıksın yemek rant ve reklam nerede varsa (sözüm onlara)  b..k böcekleri gibi toplanırlar. Eğitim ve hayır olarak hiç bir zaman girişimde bulunana o dönemde rastlamadım. Toplumun bilinçlenmesini asla istemezler. Çünkü cemat tipi el öptürmek, devamlı onları halkın gözünde adaletin kılıcı yerine kendilerini koyarak menfat temini için varlıklarını devam etirirler. Ağa, şeyh, imam halka hep doğru konuşur, yalan söylemez algısı yaratılmıştır. Aslında tüm sıkıntıların baş kaynağı bunlardır.
 
Ülkemizin arada geçen bunca seneler sonucu demokrasi hak ve özgürllüker adına ne kadar gelişme gösterdiği ortadadır. Aileme tevdi edilen şerefli madalya bunu en onurlu bir eseridir. En kötü devlet yönetimi devletsizlikten her zaman iyidir. Allah devlete zeval vermesin. 
 
AKP hükümetinin yaptıklarını görmeyen göz katarak, işitmeyen kulak sağır, söylemeyen dil laldır. Vatanın ne şartlarda omuz omuza savaşarak kurtarıldığı çekilen yokluk ve acıların  bilinciyle tek amacımız ''YÜCE BAYRAĞIMIZI'' YÜKSEKLERİN EN YÜKSEGİNE TAŞIMAK, HER VATANDAŞIN TÜM  POTANSİYELİNİ KULANARAK  ORTAK PAYDAMIZ ŞEREFLİ ŞEHİT KANI İLE YOĞRULMUŞ BAYRAĞIMIZI OMUZLARIMIZDA TAŞIMAKTIR. 
 
                 
 
Toplam blog
: 24
: 479
Kayıt tarihi
: 19.12.11
 
 

Haci Nazli. Celal Bayar Üniversitesi VARLIĞIMLA KİYMETİMİ BİLMEYENLERİ YOKLUĞUMLA TERBİYE EDERİM...