Reyhanlı saldırısının kodları!

Ve korkulan oldu! Düşünmekten dahi korktuğumuz bela gelip bizi bir bumerangın laneti gibi buldu.

Hatay -Reyhanlıda bomba yüklü iki aracın patlatılması ile an itibari ile aralarında kadın ve çocukların da olduğu 43 yurttaş yaşamını yitirdi, 100 kadar da yaralının olduğundan söz ediliyor, yaralılardan 30’dan fazlasının durumunun çok ciddi ve hayati tehlike sınırında oldukları düşünüldüğünde can kaybının daha da artmasından endişe ediliyor.

Türkiye tabiri caizse üstüne vazife olmayan bir işe bulaşmanın bedelini ödüyor, Suriye’de patlak veren iç savaşa aleni müdahil olmakla şiddet ve terör sarmalının adeta ortasına düştük.

Esat ve muhalifler arasındaki kanlı kapışma bugün artık tüm bölgeyi, istila etmek üzere olan bir ölümcül fırtınaya dönüşmüş durumda.

Türkiye dış politikası sanırım bugünleri hesap etmekte çok basiretsiz kaldı; öyle olmalı ki Libya ve Mısır’daki geçiş döneminin komşu Suriye için de o denli kolay olabileceğini hesap etme gafletine düşüp doğrudan Baas rejimine karşı bayrak dikme aceleciliğine kalkışıldı.

Oysa Suriye jeopolitik konumu itibari ile ne bir Libya ve ne de bir Mısır’dı.

Ortadoğu coğrafyasına açılan kilit öneme sahip bir kapı, demografik yapı itibari ile çok çeşitlikler arz eden bir karmaşık mozaiktir Suriye.

Arapların, Kürtlerin, Asurîlerin, Ermenilerin ve daha birçok halkın barındığı çok gerilimli bir coğrafyadır Suriye.

Suriye’deki kaosun bir bulaşıcı illet gibi tüm bölgeyi etkisi altına alma gücünü görünce insanın endişeye kapılmaması içten bile değil.

Türkiye kendi içinde 100 yıllık büyük bir sorunun geriliminden daha henüz kendini sıyırmaya başlamışken Reyhanlıda patlatılan bombalar şiddet ve ölümün nasılda bu topraklarla özdeşleştiği gerçeğini tekrar getirip önümüze koydu.

Reyhanlıda patlatılan bombaların failinin Suriye olduğu yönünde derin kuşkular var ve hatta bu konuda resmi ağızlardan birtakım açıklamalarda yapıldı ki; bu güçlü bir ihtimal olsa da farklı ihtimallerde yok değil.

Bölge üzerinde yapılan hesaplar dikkate alındığında aslında fail veya failler konusunda sorulan sorunun çok şıklı olma ihtimalinin de olabileceğini görebiliyoruz.

Patlatılan bombalara dair akıllarda oluşabilecek bir takım soru işaretleri var, kim ne gibi bir amaç uğruna böylesi kanlı bir eyleme kalkışabilir?

- ABD’nin Suriye’ye müdahale etme konusunda bir nevi ayak diretmesi ve kuşkusuz an itibari ile ÖSO’ya adeta nefes aldırmayan Esat’ın direncini ancak bir ABD askeri müdahalesinin kırabileceğini hesaba katanlar Beyaz Saray’ın sinir uçları ile oynamış olabilir mi?

- Suriye gizli servisi El Muhaberat şuan için en şüphe edilen taraf. Türkiye’nin Suriye’nin iç işlerine doğrudan müdahale etmesi ve bununla yetinmeyip başta ABD ve batıyı Şam rejimine karşı cephe almaya yönlendirmeye çalışması Esat’ı böylesi bir kanlı olayı gerçekleştirmeye itmiş olabilir, eğer bu ihtimal doğru çıkarsa ileriki dönemde köşeye sıkışacak bir Esat’ın Kimyasal ve nükleer silah dahil her türlü ölümcül enstrümanı gözünü kırpmadan devreye sokacağından kimsenin şüphesi olmasın.

- Şimdilik kimsenin kolay kolay ihtimal vermediği ama şüpheliler arasında kanımca çok ciddi taraflardan biri olan Muhaliflerin böylesi bir eyleme kalkışarak özellikle Türkiye’yi savaşa çekme gayretlerini de göz önünde bulundurursak bu ihtimalin çok ciddi olabileceğini unutmayalım. 

- İran diğer bir şüpheli, Tahran rejimi özellikle Ankara-İmralı hattında yürütülen barış sürecinden duyduğu rahatsızlığı yüksek perdeden seslendirmekten çekinmiyor.

Hatta bu anlamda Kandile telkinde bulunma cüretini göstermekten çekinmediklerini de biliyoruz. PKK’nın lider kadrosunun Tahranın bu pervasız dayatmaları karşısında tavır takınması mollaları iyice kontrolden çıkartıp Ankara’yı yeni bir felaketin içine çekme çabalarından biri olabilir.

Tüm bunları üst üste koyduğumuzda içinden çıkılmaz bir labirentin ortasında buluruz kendimizi; ama ben yine derim ki ÖSO’ya dikkat!