Ribauntu kim alır?

Hangi ribauntu falan demeyin.
Herhangibir ribauntu.
Tüm ribauntları yani, kim alır?
Evet aslında tüm ribauntları aynı adam alıyor.
Gelgelelim biz farkında değiliz.
Daha doğrusu hep aynı özellik, ribauntları almayı sağlıyor.
Ben değilim bunları söyleyen, Phil JACKSON.
Los Angeles LAKERS 'ın "coach"u.
Phil JACKSON; Fatih TERİM gibi bir adam.
Hani Fatih TERİM, Galatasaray UEFA kupasını aldıktan sonra,
yöneticilere, yöneticilik dersi vermeye başlamıştı ya,
saati bilmem kaç 1000 dolardan.
Bu Phil JACKSON da,
Los Angeles LAKERS' da "coach"luk yapmanın yanısıra,
NBA'în ölü sezonunda, "coach"lara, "coach"luk dersi veriyor.
Bu soru da , o derslerde sorduğu bir soru.
Tabii diğer "coach"lar, bir sürü farklı cevap üretmişler:
"En uzun alır."
"Hayır, kolları en uzun olan alır."
"Yok canım, elleri en büyük olan alır."
"En çok zıplayan alır."
"En iyi yer tutan."
"En iyi konsantre olan."
"En kuvvetli olan."
"En hızlı."
"En çevik."
"En zeki."
"En çok çalışan."
"Gözleri en keskin olan."
"Refleksleri en iyi olan."
"Sezgileri en kuvvetli olan."
gibi, bir sürü cevap.
"Tanrıya en çok yalvaran." bile diyen olmuş.
"Hayır" demiş Phil JACKSON.
"Bunların hiçbiri değil, istediğim cevap.
Bu saydıklarınızın hepsi de doğru aslında,
ama hiçbiri tek başına yeterli değil.
Bunlar geliştirilebilir özellikler aynı zamanda.
Çok çalışarak; kuvveti, hızı, çevikliği, oyun zekasını,
geliştirmek mümkün. Gözleri keskinleştirmek, refleksleri, sezgileri, konsantrasyonu, yer tutma yeteneğini sıçrama yeteneğini geliştirmek de mümkün.
Elleri büyütmek, kolları uzatmak, hatta boyu uzatmak bile mümkün.
Ama önce istemek lazım.
İşte o yüzden, ribauntu en çok isteyen alır."
Nasıl, iyi laf değil mi?
Adeta hayatın özeti gibi.
Çoğu kez kendimizin dışındaki etkenlere bağlamaz mıyız başarısızlıklarımızın, yetersizliklerimizin nedenini?
Yeterince isteyip, istemediğimizi sorgulamadan.
İstemekse; çalışmaktır çaba harcamaktır, mücadele etmektir uğrunda.
O halde gelin hayatın her alanında, istemenin gereğini yerine getirelim.
Bahane üretmeden.