Risotto ve günah!

Çok sevdiğim Risotto'da hayatımıza böylelikle girmiş oldu. Öncelikle bu konuyu gündeme getirdiği için Sn. Altaylı'yı kutlamak lazım. Bir zihniyetin bir dünya görüşünün ülkemizin yönetiminde nasıl egemen olduğunu gözler önüne sermesinden dolayı önemlidir bu risotto olayı...

Bilir misiniz ki olayın kahramanı eski Kayseri Valisidir ve bugün tarafsız ve herkesi kucaklayacağım diye kapı kapı dolaşıp kendini inandırmaya çalışan bir Cumhurbaşkanı adayının desteği ile İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturmuştur. Ve haberlere göre ismi Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği için geçmektedir.

Nedir olay? Risottoyu bir güzel mideye indirdikten sonra tarifini istediğinde içinde şarap olduğunu öğrenmiştir beyefendi ve kıyameti kopartmış, haram yedi diye ortalığı velveleye vermiştir. Olan yemeğine devam eden Vali'nin başına patlamıştır. Tabii tüm bunlar Devlet Yönetmenin Ciddiyeti ile de alakalıdır aslında!!!

Aynı zamanda da farklı yaşam tarzlarına karşı hoşgörüyü de anlatır bizlere...

Gelelim işin bilimsel ve dini boyutuna...Dini yönden eğer Bakan sarhoş olmamışsa bir sakınca teşkil etmez. Yok eğer risotto yerken sarhoş olmuşsa o zaman dini yönden sakınca vardır...

Bilimsel yöne bakacak olursak yemeğe pişerken eklenen alkol zaten buharlaşıp yok olur! Ayrıca, Sn. Bakan gibi olaya bakacaksak sirkeyi de kullanmamamız lazım. Hani onda da alkol vardır da...

Unutmadan yediğimiz her çeşit meyvede dalından kopartılmasıyla birlikte fermentasyon başlar ve alkol üretir...Bir meyve ne kadar suluysa o kadar fazla alkol içerir...Bu durumda Sn. Bakanı uyaralım, meyve de yemesin...

Ah güzel ülkem ah...Yeni bir Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma durumu...Nedense de hep ülkemi yönetenlerden çıkıyor bu işler...

Aslında olay geçmişten bu yana maksatları, özleri değil de şekilleri görüntüleri sembolleri esas alan anlayışta...Ve buna demokrasi, bireysel hak, inancı gereğidir diye destek veren malum şakşakçılarda...