- Kategori
- Sinema
Rogue

Rogue film afişi
Son yıllarda yapılan en iyi 'katil timsah' filmiyle karşı karşıyayız. İzlerken bir kerecik bile olsun sıkılmıyorsunuz çünkü film hem çok zekice hazırlanmış bir senaryoya hem de çok gerçekçi bir timsaha sahip.
Her şey bir geziyle başlıyor. Farklı tiplerden oluşan bir turist grubu vahşi timsahların yaşadığı bölgede tekne turuna çıkıyor. Güzel başlayan tur, katil bir timsahın teknelerine saldırmasıyla büyük bir kâbusa dönüşüyor.
Gerilimin dozu o kadar güzel verilmiş ki, oturduğunuz yerden zıplıyorsunuz fakat öyle korktuğunuz için değil, sadece gerildiğiniz için. Bu yüzden de kendi türü içinde ‘Rogue’ filmi en tepeye yerleşiyor çünkü son yıllarda gerilimin adı ani çıkışlar ve sesin birdenbire sonuna kadar açılması kabul ediliyor. Yani siz esasında ‘sese’ tepki veriyorsunuz filme değil.
Tekneye timsahın saldırmasıyla nehir üzerindeki küçücük bir adacıkta mahsur kalan turist grubunun yaşadıklarını izlerken sizde yaşıyorsunuz. Kendinizi o adacıkta yenmeyi bekleyen kazazede olarak hissediyorsunuz. Onlar gibi sizde ‘Acaba buradan nasıl kurtuluruz?’ diye düşünmeye başlıyorsunuz. Hele timsahın gerçek gibi algılanması filme ayrı bir tat veriyor.
Son zamanlardaki ‘Anaconda’ filmlerine baktığınızda yılanın dijital olarak yaratıldığını anlıyor ve filmden zevk alamıyorsunuz. Ancak, Rogue için bu geçerli değil.
Filmin en önemli avantajı timsahın gece ve sadece yaşadığı ağaç kavuğunda gösterilmesi. Böylece çok aydınlık olmayan ortamlardaki görüntüler, gördüklerinizin daha gerçekçi algılanmasına neden oluyor. Yani dijital olarak yaratılan timsahın eksileri hayvanın sadece gece görünmesiyle ortadan kalkıyor. Bu da filmin hem yönetmeni hem de senaristi olan Greg Mclean’in iyi bir bakış açısının olduğunu gösteriyor.