Roma’da her şey çürümüş...

Bakın şu memlekete... Ne güzel bir memleket! Havasıyla, suyuyla; dört mevsimiyle… Denizleriyle, gölleriyle… Saymayla bitmeyecek nimetleriyle cennet bir ülke….  

Ama bakın ki, ters giden bazı işler var…  

Şu eğitim sistemine bakın. İşten anlamayan bir Hukukçu Bayan uzun bir süre Milli Eğitimi idare etti, ama idare etti..! Fakat Milli Eğitim Bakanlığında yapılması gereken bir çok iş başarılamadı.  

-Kadınlarımızın eğitimi işi hala yarım…  

-Okul öncesi eğitime devam edenlerin oranı %25 civarında .. (Avrupa ülkelerinde bu rakam %90)  

-İnsanlarımızın okula devam etme oranı ortalaması 6.5 yıl…  

-İnsanlarımızın büyük çoğunluğu üniversiteye varamadan, eğitimden ayrılmak zorunluluğu hissediyorlar.  

Dert çok, hem dert yok… Eğitimci olmayan bir Bakan daha geldi Bakanlığa … İşleri öğreninceye kadar, o da emekli olur…  

Adalet düzenine bakacak olursanız.  

Adalet düzenimiz. Hukuk düzenimiz ne yazık ki toplumsal düzenden geri kalmış durumda. Toplumda her şey öylesine hızlı değişiyor, gelişiyor ki, her gün kanun çıkarsanız yine de bu değişimlere ayak uyduramıyorsunuz.  

Sonra ne oluyor. Milletvekili seçilen, tutuklu adaylar, bir mahkeme tarafından dışarı bırakılmazken… HSYK 1'inci Daire Başkanı İbrahim Okur, "Ben olsaydım Dicle dışındaki vekilleri serbest bırakırdım…” diyebiliyor… İşe bak… Kime inanırsın?  

Bu neden böyle oluyor. Yargıçlara tanınan takdir hakkı çok fazla. Bu yüzden kararlar çok esnek derecelerde alınabiliyor… Bu durum yargıçlara karar vermede kolaylık sağlarken, adaleti sağlamada , bazen ipler elden kaçabiliyor…  

Milli Savunmada Milli Savunmadan ses çıkmıyor, ona karşılık bazı çatlak sesler : “ Suriye’ye girmenin tam vakti … Bu işleri Irak içinde halletmeliydik… İsrail’e dersini vermeliydik…” Şeklindeki beyanlarla, geleneksel Dışişleri Çizgisini aşıyorlar… “Hani Yurtta, Sulh Cihanda Sulh” du ilkemiz… Ne oluyoruz… Nereye gidiyoruz..? Adamlara bakın…  

Dışişlerindeki “Aktif Politika” başkalarının içişlerine burnunu sokma şeklinde mi ortaya çıkacak… Ne tehlikeli sularda balık avlıyoruz… Her çıkan bol keseden atıyor… Kendimizi ne sanıyoruz..  

Şu spor işlerine bakın:  

Son zamanlardaki, şike olaylarına bakanlar, ve ifadesine başvurulanların sayısı (60 mı oldu 70 kişi mi? Ya tutuklananlar kaç kişi..?) işlerin ne kadar yozlaşmış olduğunu görüyorlar…  

Ve Spor’da olanlar, anlaşıldığı kadar orada da kalmıyor; başka alanlara da uzanıyor.. Daha henüz suçlamalar, belli değil; pek laf sızmıyor… Ama işin ciddiyeti insana, gerçekten, bu memleket ne kadar çürümüş, yahu dedirtiyor.  

Ben de durup durup Galatasaray’a veryansın ediyordum… Herkesin önünde bütün Galatasaray’lı oyunculardan, yöneticilerden özür diliyorum…. Meğer işin içinde işler varmış.. Nasıl tahmin edebilirdik ki? İmkansız… Adı geçen takımların yaptıkları işlere bak; dümenlere bak…  

Galatasaray ne yapsın, Trabzonspor ne yapsın..? Hıdır… elimden gelen budur… Onlar da ellerinden geleni yapmışlar… Ötekiler, al takke, ver külah… ticaretteymişler demek ki… Nerden bilirdik ki… Bunlar hakemleri de mi uyutmuşlar? Galiba… Vay BABAsını sayın seyirciler..!  

Şu dünyada neler oluyor... İnsan bazen bakıyor da görmüyor…Görüyor da doğru yorumlamada güçlük çekiyor… Hiçbir şey göründüğü gibi değil… Hay Allah…!  

Evet, daha önce dediğim gibi BABAerkil bir dünyada yaşıyoruz… Dur bakalım BABAlar başımıza daha ne haller getirecekler…  

Bakalım Roma’dan daha ne zifos kokuları çıkacak!