Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '16

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Roma gezi notları

Roma gezi notları
 

Colesseo, Roma


“Ebedi şehir” ismiyle anılan Roma’ya Almanya’dan bir grup arkadaşla otobüsle gittik. Şehir dışında Lido di Ostia’da deniz kenarında bir otelde kaldık. Bir rehberle gezdiğimiz Roma’da, aşağıda anlatacağım önemli yapıları; meydanları, çeşmeleri, merdivenleri, kale ve müzeleri gördük.  Roma’da bütün şehir mîmârîsinin âhenkli bir bütünlük içinde muhâfaza edilmesine hayran olduk.   Roma İmparatorluğu’nun başşehri olan Roma’nın eskiden kalan eserleri korunup gözetilmiş, şehrin târihî karakterinin olduğu gibi kalması sağlanmıştı.

 Roma’yı gezerken en az onun kadar kadim bir kent olan; Doğu Roma’ya, Bizans’a, Osmanlı’ya yüzyıllarca başkentlik yapmış İstanbul’u düşünmeden edemedim. Roma’yı İstanbul’la karşılaştırınca içimi anlatılmaz bir hüzün kapladı.   Atalarının yaptığı eserlere sahip çıkmayan, millî kültürüne yabancılaşmış veya yozlaşmış yöneticilerin elinde kalan güzelim İstanbul’un nasıl katledildiğini burayı görünce daha iyi anladım. Roma’da târihî eserlerin yanına, yöresine bir gökdelen, bir “AVM” kondurulmamış, îmar bahânesiyle bir meydan kırpılmamış, eski bir hamam veya çeşme ortadan kaldırılmamıştı.

Roma yok edilmeyen târihî mirası ile herkesin hayran olduğu bir şehir olarak kalırken, biz dünyanın en güzel kentlerinden biri, belki birincisi kabul edilen İstanbul’u çirkinleştirdik. Eskiden batılı, doğulu gezginlerin anlata anlata bitiremedikleri bir cennet olan İstanbul’un kalbine “Gök kafes’ler” “16/9’ lar” saplandı. Şairlerimizin güzelliğine şiirler yazdığı, bestecilerimizin uğruna şarkılar yaptığı İstanbul’un âhenkli bütünlük içinde olan mîmârî yapısı mahvedildi.

Vahşi rant hırsıyla İstanbul’un 7 tepesine gökdelenler dikilerek, İstanbul’un muhteşem silueti bozuldu; îmar yapıyoruz diye meydanlar, târihî eserler yok edildi. Restore yapıyoruz numarasıyla arazisi çalınan, hatta binası küçültülen eski eserler aslına hiç benzemeyen hâle getirildi. Bir örnek olarak; Mimar Sinan’ın  1591 tarihli eseri Süheyl Bey Camii sağından, solundan, önünden, üstünden kırpılarak bambaşka şekle sokuldu.  Sultan Ahmet Câmii gibi bir dünya incisi mîmârlık eserinin minâreleri arasından görünen çirkin gökdelenlerin yapılmasına gelişmiş Batı ülkelerinden hiç birisi izin vermezdi. Çünkü gezdiğimiz bu ülkelerde savaşta yerle bir edilen eski mîmârî eserler bile aslına uygun olarak ihya edilirken; târihî eserlerden daha yüksek bir bina yapılmasına ve o eski eserleri kapatacak, silueti ve mîmârî âhengi bozacak yeni mîmârî eserlerin yapılmasına izin verilmiyor.

Ülkemizde, özellikle İstanbul’da atalarımızın yüzlerce yılda, bin bir emekle meydana getirdiği,  medeniyetimizi ifâde eden muhteşem târihî eserler, günümüzde yalnız para düşünen, câhil,  kaba, ebleh, görgüsüz, hoyrat, estetikten yoksun, arabesk bir kültür sahibi mîrasyedi insanlar elinde har vurup harman savruluyor. İşin garibi; kendilerini toplumumuza  “muhâfazakâr” diye tanıtanlar, târihî eserlerimizi muhâfaza etmesi gerekirken yok ediyorlar.  Hâlbuki gezdiğimiz Roma’da elin oğlunun ata mîrası eserlerine nasıl titizlik ve sevgiyle sahip çıktığını gördük.      

Aslında bu manzara yalnız Roma’da değil, gördüğümüz diğer İtalyan şehirleri; Venedik, Floransa, Siena, Pisa, Lucca ve San Gimignano’ da da vardı. Bütün bu şehirlerde eski şehir kısmındaki mimari bütünlüğüne hiç dokunulmamış, yeni şehir bunun dışında oluşturulmuştu.

İşte bu anlayışla korunan ve kollanan Roma’da gördüklerimiz:

Kolezyum( Colesseo)

Roma gezimize önce “Colosseo” denilen eğlencelerin, kanlı oyunların sahnelendiği 60.000 kişilik anfitiyatroyu gezerek başladık. M.S 72 yılında İmparator Vespian döneminde yapımına başlanan stadyumun altı bir tiyatro kulisi gibiydi. Kafeslenmiş hayvanlar, gladyatörler, hükümlü suçlular, sahne donanımları arenaya çıkarılmadan burada tutulurdu. Roma imparatorları halkı etkilemek için buradaki eğlencelerden ve kanlı dövüşlerden yararlandı. Batı medeniyetinin temeli kabul edilen Roma’da, eğlence için insanlar ve hayvanlar öldürülüyordu. Kolezyum, Roma’da tarihten kalan en önemli yapılardan biridir. Günümüzde giriş katı ve üst katlar gezilirken en alt kata girmek yasaktır.

Bizde târihi yapıların etrafında; oraya yakışmayan birkaç plastik sandalye, masa ve reklam şemsiyesi ile oluşturulmuş seyyar lokanta, kahve ve insanları rahatsız eden seyyar satıcılara burada turist kaynamasına rağmen rastlamadık.

Trevi Çeşmesi

Türkçede “Aşk Çeşmesi” olarak adlandırılan Trevi çeşmesi küçük bir meydanda oldukça büyük olarak 1732 yılında yapılmış. ”Okyanus, bereket, iyi sağlık” heykelleriyle çevrilmiş. Buraya gelen insanlar çeşmeye arkalarını dönerek,  sol omuzları üzerinden havuza iki bozuk para atıyordu. Birisi dilekleri için, ikincisi Roma’ya tekrar gelmek içinmiş. Biz de bu ritüeli yaptık. Çeşmenin yakınlarında bir lokantada oturup havuzu ve gelip geçenleri seyrettik. Yediğimiz meşhur İtalyan pizzası bizim Türkiye’de yediğimiz pizzadan daha lezzetli değildi.

İspanyol Merdiveni

138 basamağıyla Avrupa’nın bu en geniş merdivenlerinde her yaştan insanlar oturuyordu.   Burası aynı zamanda zengin ve ünlülerin alışveriş bölgesi idi. Her yıl Mayıs ayında merdivenlerin açelyalarla süslenmesi eski bir Roma geleneği imiş.

Piazza Novana Meydanı

Roma’nın bu en büyük meydanında 3 güzel çeşme gördük. En güzeli dünyanın en uzun 4 nehrini temsil eden “ 4 nehir çeşmesi” idi. Nil, Ganj, Tuna, Rio de Plata nehirlerinin Tanrıları birer insan şekliyle gösterilmiş. Bu meydanın kuzeyinde Neptün, güneyinde Moor çeşmeleri vardı. Meydanı çevreleyen binalar 16.17. yüzyıldan kalmadır.

Via del Corse Piazza Venetia (Venedik Meydanı)

Burada Vitterio Emanuel anıtı var. Bu beyaz yapının önünde Kral Vitterio Emenuel’in heykeli ve Meçhul Asker Anıtı bulunuyor. Romalılar beğenmedikleri bu anıt yapıya “ Daktilo” diyorlarmış.

Forum Romana

Burada büyük Roma imparatorlarının adlarını yüceltmek için kendi adlarına yaptırdıkları forumlar var.

Vatikan

Vatikan Tiber’in öte yakasında dünyanın en küçük devletidir. Bugün Papa 44,5 hektarlık Vatikan Şehir Devleti’ni yönetmektedir. Papa’nın konutu, resmi görüşme salonları, ofisler ve Vatikan müzeleri Vatikan surlarının içinde yer alır. Nüfusu 950-1000 kişi olan bu devlete dünyanın her tarafından turist gelir.

Basilica di San Pietro, Roma Katolik Hırıstiyan aleminin en büyük kilisesidir. Bramante, Raphael ve Michelangelo tarafından tasarlanmış ve Bernini tarafından dekore edilmiş. Bu kiliseye şortla, kolsuz, ya da askılı buluzlarla giriş yasaktır.

Pieazza san Pietro San Pietro Bazilikası önündeki meydan: Revakları dört sıra kolondan yapılmış ve meydanı çevrelemektedir. Yüzbinlerce hacı meydanı doldurabilmektedir. Papa şayet konutundaysa genellikle buradaki izleyicilere çeşitli dillerde hitap ediyor.

Bu meydanda 1506 yılından kalma bir geleneğe göre sarı, kırmızı, mavi elbiseli İsviçreli muhafızlar Vatikan’ı korumaktadır.

Vatikan müzeleri

Roma’da en büyük müzeleri barındıran Vatikan’da sayısız sanat koleksiyonları, Rönasans ustalarının freskleri, özellikle Michelangelo’nun ünlü fresklerinin olduğu Sistine Şapeli bulunur. Şansımıza burada büyük bir kalabalığa rastlamadık. Özellikle “ Adem’in yaradılışı” “Nuh Tufanı” “ İlk Günah ve Cennet bahçesinden Kovulma” gibi ünlü eserleri seyrettik.

Castel Sant’Angelo

Tiber kıyısındaki bu kale şimdi bir müzedir.1900 yıldan beri çeşitli dönüşümler geçirmiş; önce Hadrian’ın mozelesi idi. Sultan Cem’de burada esir tutulmuş.

Pantheon

Dünyanın takviyesiz en büyük beton kubbeli yapısıdır. M.S 117 yılında yapılmış. Yerden 43,3 metre yüksekliğinde, çapı 43,3 metre. Raphael burada gömülü.

Compo de Fiori

Rönesans yapılarıyla çevrili bu ince, uzun meydan sabahları meyve, sebze pazarına ev sahipliği yapıyor. Akşamları açık havadaki cafe ve barlarda gençler buluşuyor. Meydanın ortasında 1600 yılında Roma engizisyon döneminde fikirlerinden dolayı yakılan filozof Giordano Bruno’nun bronz heykeli var.

                                                             xxx

Roma’yı gezdikten sonra,  aziz İstanbul’un şairi ve medeniyetimizin tasavvurcusu olan, şehir ve mîmârî konusunda da önemli fikirler ortaya koyan,  Yâhya Kemal’in şu sözlerini düşündüm: “ Bir iklimin manzarası, mîmârîsi, halkı arasında hâlis ve tâm âhenk varsa, orada gözlere bir vatan tablosu görünür.” Evet, Roma’da bu âhenk vardı. Burası İtalyanların vatanı idi.   Bütün gezilerimde yaptığım gibi, burada gördüklerimi vatanımla, vatan şehirlerimizle kıyasladım. Atalarımızın 500 senedir her tepesini, her sahilini, her köşesini âhenkli bir şekilde, dünya durdukça Türk kalacak şekilde tasarladıkları ve son yıllarda yok edilen İstanbul’un bu özelliliğine tekrar kavuşturulmasını, târihî eserlerimizin ve tabiatın Roma’da olduğu gibi korunmasını diledim.

 

Mayıs/2016                              

 

www.zekionsoz.com

 

 

 

 
Toplam blog
: 100
: 2186
Kayıt tarihi
: 28.01.12
 
 

1945 Bayburt'ta doğdu. Yüksek öğreniminden sonra çeşitli liselerde öğretmen ve yönetici olarak ça..