Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '14

 
Kategori
Blog
 

Roman yazmak ve Blog yazısı yazmak arasındaki fark

Roman yazmak ve Blog yazısı yazmak arasındaki fark
 

Şu sıralar bir roman yazıyorum ve bir görünüp bir kaybolmuş gibi olmamak için kendimi açıklama yapmak zorunda hissettim. Değerli MB ekibimden, blog yazarı arkadaşlardan özür diliyorum. Fakat bana kızsalar bile yine hep yaptığım şekilde açık yürekli davranacağım.

Başka yazarların nasıl bir çalışma takvimi izlediklerini bilemiyorum. Eğer deneme kitaplarımı saymazsam bu yazdığım benim dördüncü romanım ve her şey kendiliğinden gelişiyor. Önce bir kurgu şekilleniyor ve ben bir aya yakın süreyle o kurgunun içinde yaşamaya başlıyorum. Her karakter yine tuhaf bir biçimde kendi kendine oluşuyor. Ben bunu şöyle yorumluyorum. Galiba yıllarca okunan yüzlerce kitaptan geride kalanlar bilinçaltında birikiyor ve yazarken şaşırtıcı bir biçimde işe yarıyor. Bu tanımadığım farklı karakterlerin beni bile hayrete düşürecek şekilde bir yerlerden çıkıp gelmelerini, bazen sabah uyandığımda hazırda beklemelerini başka türlü açıklayamıyorum. Kötü bir kişilik bile olsa yazarken o kişiyle empati kurmak zorunda kalıyorum. Örneğin iki gün önce önemli bir tartışma sahnesini yazıp bitirdiğimde savaştan çıkmış gibiydim. Evdeki işlerimi hiç aksatmamaya çalıştığım halde iki dakika yemeğe geciktiğim için eşim bile tavırlı davrandı. Bir roman araştırma kitabı gibi durup bekleyerek, ara vererek yazılmıyor. Olayların içine girdiğiniz zaman yirmi dört saat içinde yaşıyorsunuz. Karakterlerle birlikte acı çekiyor, onlarla mutlu oluyor, ya da hüzünleniyorsunuz. Yani her gün en az on saat yazıyorum, kalan zamanda da geri dönerek yazdıklarımı tekrar okuyor ve düzeltmeleri yapıyorum. Olayların içinden çıkıldığı ve başka işlerle uğraşıldığı zaman bir daha geri dönmek, yeniden kurgudaki ortama ayak uydurmak inanılmaz zorlaşıyor. Bence çoğu kitap bu yüzden tamamlanamamış, yarım kalmıştır. Neyse ki artık son bölümlere doğru hızla ilerliyorum ve bir parça rahat nefes aldım.

Asıl sorun ise bu süreçte neler hissettiğim. Öncelikle çok fazla enerji harcadığım için keyif aldığım oranda da yıpranıyorum. Başka konulara odaklandığımda düzenimin bozulacağını iyi bildiğim için ( Bir defasında küçük bir seyahat sonrası kitaptan kopmuş, tam altı ay geri dönememiştim.) kendimi sıkışmış, bu dünyanın içine hapsolmuş hissediyorum. En önemlisi ise yalnızlık. Paylaşımsız hiçbir şeyin anlamı ve tadı olmadığının en büyük ispatı benim şu anda içinde olduğum ruh halidir. Bir blog yazısının yaklaşık yirmi katı uzunluğundaki her bir bölümü bitirdiğimde, sonra yorgunlukla etrafıma bakındığımda paylaşacak hiç kimse olmuyor. Arkadaşlarla ya da ailemle bile paylaşamıyorum. Öykü olsa bahsedersiniz, oysa romanda daima bitsin öyle okuruz mantığı vardır. Heyecanla bir bölüm anlatmaya kalksanız, tıpkı izlediğiniz filmden bir parça anlatıyormuşsunuz gibi sıkılırlar. Yani tek başınıza bu dünyanın içinde yaşayıp gitmeye mahkûmsunuzdur. Bitirdikten sonra da öyle sanıldığı üzere hemen takdir veya övgü olmayacaktır. Bütün bu emeklerin heba olmaması için çok zor ve yorucu olan yayınevi arama ve yayınlatma süreci başlayacaktır ki, bazen yıllarca da sürebildiğini iyi biliyorum.

Blog yazarlığı ayrı tutulması gereken bir uğraş olabilir. Belki karşılaştırma yapmak yanlıştır. Fakat ikisi de yazarlık sonuçta. Ben ilk MB de blog yazıları yazmaya başladığımda gerçekten çok keyif almıştım. Asıl güzel olanın yazdıklarımızın okunması ve yorum yapılması olduğunu gördüm. Bu paylaşım bence asla küçümsenmemesi gereken bir şey. Sanki eskilerde kalan o güzel komşuluk ilişkilerinin olduğu bir mahalleye taşınmışım gibi hissettim. Şu sıra zamansızlıktan dolayı ayrı düşmüş olsam da birkaç haftaya kadar geri döneceğim ve değerli yazar arkadaşların bu arada geçmiş olan yazılarını da keyifle okuyacağım. Kopukluğumdan dolayı tekrar özürlerimi iletiyorum. Sevgiyle kalın.

 

  

 
Toplam blog
: 27
: 1563
Kayıt tarihi
: 22.09.13
 
 

Ege Üniversitesi mezunu. Emekli öğretmen. Yayımlanmış romanları ve deneme kitapları var. ..