Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '10

 
Kategori
Eğitim
 

Romantik Bir Viyana Yazı

ROMANTİK BİR VİYANA YAZI

Yazarı: Adalet Ağaoğlu

Kamil Kaya 1953’te tarih öğretmenliğine başlar. Tarih’i çok sevmektedir. Materyal olmadığı için haritaları tahtaya çizerek ders anlatır. Bu durumu kendisi şöyle ifade eder:

-“Bu haritaları zaman zaman tahtaya elle çizeceğim. Artık hayal edebildiğim kadar. Elimden de doğru dürüst resim, çizim gelmez. Allah kahretsin. Kim bilir boyutlarda ne yanlışlar yapacağım. Hazar Denizi diyeceğim, gözünüzde göl; Aral Gölü diyeceğim, umman canlanacak. Öff ne yapsak? Artık biraz da kafayı çalıştırırız, çizdiklerimizin içini düşlerimizle doldururuz…”

İlk öğrencilerinden Yusuf’un halası, Kamil Öğretmen’in şiirlerini radyodan dinledikten sonra Kamil Öğretmen’e, “Hayalci Hoca” lakabını takar. Bütün öğretmenliği boyunca lakabı değişmez. Kamil Öğretmen lakabından dolayı rahatsız olmaz. Çünkü “hayalsiz tarihin olmayacağını” söyler.

Kamil Öğretmen öğrencileri tarafından çok sevilir. Öğrencilerinin kendisini çok sevmelerinde, öğrencileri uyarırken kalıcı bir şekilde uyarması da etkilidir. Örneğin,

- “Gülecek ne var kınalı kafa?”

-“Oğlum burnunu niye karıştırıyorsun, mendilin yok mu senin?”

-“Kız arkadaşlarınızdan utanıyor insan.

-“Ne gülüyorsun horozibiği…” gibi…

Kamil Öğretmen, atandığı illerdeki ilk dersinde, o ilin tarihini anlatır. Böylece kitap bazı illerin tarihini öğrenmemizi sağlıyor. Kastamonu ilinin tarihini anlatırken, bir yandan da bizim şapka devrimini öğrenmemizi sağlıyor.

Kamil Öğretmen, mesleki özelliklerinin yanında, çok titiz birisidir. Her zaman okul içinde ve dışında ütülü ve tertemiz gömlek, kravat, kruvaze ceket giyer. Okulda düğmesi kopunca öğrencilerinin karşısına düğmesiz çıkmamak için okuldaki görevli hizmetliye iğne iplik bulduruncaya kadar derse girmemiş, ceketinin düğmesini diktikten sonra derse girmiştir.

Evlenmeye fırsatı olmadığı için bütün işlerini kendisi yapar. Bu yüzden “Hayalci Hoca” lakabına bir de “Hanım” eklenerek “Hayalci Hoca Hanım” olur. Bütün işlerde büyük bir beceriye sahiptir. Dolma bile doldurabilir. Hatta sarma bile sarabilir. Ancak sarmaz. Çünkü sarma sararak vakit geçirmek yerine, kitap okumayı yeğliyor. Yani vaktini bu kadar önem göstererek harcayan, vakti çok değerli olan bir öğretmendir.

Öğrencilerine kendi çocukları gibi değer verir. Onları sadece eğitsel yönde değil, her konuda bilgilendirmek için çaba gösterir. Öğrencilerine,

-“Ömer sınıftan çıkmadan ceketinin düğmesini açma. Aramızda hanımlar var, hepimiz birbirimize karşı saygılı olmalıyız, ” gibi telkinlerde bulunur.

Kamil Öğretmen Kütahya’dan ayrılırken Kütahya kent haritasını çizip sınıfına hediye eder. Kent kütüphanesinin rengini, kader ve yalnızlık rengi olan griye boyar. Öğrencilerini kütüphaneye gitmeleri için teşvik eder. Kütahya’daki son dersinde Asaf isimli öğrencisi, su kabağı üstüne yerküreyi işleyip getirir. Kamil Öğretmen bu duruma çok duygulanır.

Tarihe kendisini o kadar adamıştır ki, gündüz anlattığı tarihi gece hayal etmeden uyumadığını şu sözleriyle anlatır:

- “Geceleri yatağımda gözlerimi kapıyor, gündüzleri size anlattığım olayları asıl o zaman anlamlandırabiliyorum. Çünkü bu imparatorluğun kuruluşu, çöküşü ya da bilmem ne savaşı, saraylar, kaleler, deniz muharebeleri gözümde bütün bu olaylar olurken insanların yiyip içtikleri, yatıp kalktıkları halleriyle canlanıyor. Düğünleri, cenazeleri, insan ilişkileriyle… Kraliçe Elizabeth der demez mesela, yanımdan biri ipek etekliğinin hışırtılarıyla geçiveriyor… Gözümüzde canlandırmazsak, onu duymazsak tarihi nasıl anlayıp anlamlandıracağız? Kuru kuruya filan savaş şu tarihte başladı, şu tarihte bitti, demekle olur mu?”

Kamil Öğretmen’in Viyana’ya karşı özel bir ilgisi vardır. Viyana’ya hep gitmek istemiş, ancak öğretmenliği devam ettiği süre içerisinde gidememiştir. Bu özlemini şu sözleriyle dile getirir:

“ Viyana… Oralara gitmeliyim, elimi saray duvarlarına sürmeliyim, eski alanlarda durmalı, daracık taş döşeli sokaklarında gezinmeliyim. Çok ayıbıma gidiyor, bir tarih öğretmeni kırk yıl aynı kentlerin, yolların, ülkelerin serüvenini anlatsın da, oralara ayak basmasın!”

Öğretmenliği boyunca haritaları eliyle çizmiş. Yunus isimli bir öğrencisi Kamil Öğretmen’e harita çizme işinde çok yardım etmiştir. Bakanlıktan materyal (harita, yerküre vb.) istemekten asla bıkmamış, bakanlık her seferinde bu isteklerini yerine getireceklerini söylemiş, ancak hiçbir zaman Kamil Öğretmen’in isteklerini yerine getirmemiştir.

Öğretmenliğinin son zamanlarında ortaya çıkan rahatsızlığının sebebini doktorlar ayrıntıya fazla takılma olarak açıklamışlardır.

Emekli olduktan sonra görmek için hayaller kurduğu Avrupa kentlerine, bir turla gitmeye karar verir. Ancak bu isteğinin yanında vicdan azabı da duyar. İlgi duyduğu Nesrin Hanım da bu turla gezmek ister ancak kızıyla ilgilenmek zorundadır. Nesrin Hanımın burada sorumluluğu varken kendisi nasıl sorumsuzca gezebilir ve ülke bu kadar borç harç içindeyken, kendi keyfi için, el ellerine gitmek ne kadar doğrudur?

Çektiği vicdan azabına rağmen Venedik, Floransa, Milano ve İstanbul olarak düzenlenen bir tura katılır. Venedik’te gezerken Francoise Giroud’un “Alma Mahler ve Sevme Sanatı” isimli kitabını bulur ve merakla okumaya başlar. Okudukça Alma Mahler’e aşık olur. Alma Mahler’in kitapta bahsettiği yerleri, oturduğu evi bulmaya çalışır. Gezdiği yerleri hayal eder. Alma Mahler’le birlikte geziyormuş duygusuna kapılır. Kitabın sonlarında Alma Mahler Viyana’ya gittiğini yazar. Kamil Öğretmen, gıyabında aşık olduğu Alma Mahler’in peşinden Viyana’ya gitmeye karar verir ve böylece yıllarca anlattığı, hayalini kurduğu Viyana’yı da gezecektir. Viyana’ya vardığında yıllar önce kendisine su kabağından yer küre yapan öğrencisi Asaf’a rastlar. Asaf önemli bir ruh doktoru olmuştur ve Viyana, İngiltere, Türkiye arasında yaşar. Viyana’daki evi boş olduğu için Kamil Öğretmen’i kendi evinde kalmaya ikna eder.

Kamil Öğretmen Viyana’da Alma Mahler’in gezdiği, gördüğü yerleri gezerken Clea adında bir kadınla tanışır ve onu sever. Onunla birlikte zaman geçirir. Savaş sonrası Viyana’yı anlatan “Üçüncü Adam” filminin çekildiği yerlere gidip, oralarda filmi tekrar canlandırırlar, hayal kurarlar.

Hayalci Kamil Öğretmen, lakabının gerektirdiği gibi sürekli hayaller kurar. Hayallerini gerçekmiş gibi yaşar. Alma Mahler’in Altıncı Senfonisi’ni dinlemeye gittiğinde, Kara Mustafa Paşa’nın kendisini dikizlediğini hayal eder ve bu hayali gerçeğe o kadar yansıtır ki, bu durumdan dolayı çok rahatsız olur.

Viyana’ya eski öğrencilerinden Yunus da gelir. Bir müddet Yunus’la birlikte kalır. Ancak Yunus’un toplum ilişkilerini bilmemesinden, kendisinin bile misafir olduğu evde Yunus’un ev sahibiymiş gibi rahat davranmasından çok fazla rahatsız olur ve Yunus’un Türkiye’ye dönmesini çok ister. Evinde kaldığı Asaf’a karşı, Yunus kendisini çok fazla utandırmıştır. Yunus Türkiye’ye döndükten sonra Kamil Öğretmen yalnız kalmıştır. Asaf da o sırada Viyana’da değildir. Asaf Viyana’ya döndüğünde Kamil Öğretmen’i bulamaz. Asaf, bu durumdan kendisini sorumlu tutar.

Kamil Öğretmen, geride bir iki ciltlik şiir, bir iki ciltlik de tarih, deneme incelemeleri bırakarak gözden uzaklaşıp gider.

Sonuç:

Öğretmenler, yetiştirebildikleri öğrencileriyle yaşarlar.

 

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..