- Kategori
- Gündelik Yaşam
Rönesans ve çay va sade Kahve .....

Resim kitap ambarından alınmıştır.
Sabah kahvesi yeni açılmış paketten ve sadesinden; büyük bir fincan saat 09.55 iken. Yanında küçük bir tabak yaban mersini kurusu, beş adet tuzsuz fındık. Ancak böyle başlamadı sabah. Huzurla uyunan arada sıra belimin ağrısı ile bölünse bile, bir gecenin ardından saat 06.00 da başladı. Uzaklarda bir genç adam o sırada evinde tabak çanağını gazetelere sarıyor; nakliye kamyonunun şoförü karşı yaka semtinden genç adamın eşyalarını taşımak için yola koyuluyordu; biraz mahmur, trafiğe dair tedirgin.
Esen ise bu tedirgin annenin telefonu ile uyanmış genç adama yardım etmek için hazırlanmaya başlıyordu. Esen diyince biraz durmak gerek burada. Esen, Esen çalışkan, zeki, işkadınım Esen ama en önemlisi dost Esen. Biliyorum ki gün gelip şimdi yazılan bu günceler de diğerleri gibi kitap olduğunda Esen inandığı ve çıktığı yolda hedefine çoktaaan varmış olacak. Çoktaaaan mesleğinin zirvesinde kazandıklarını yine benimle paylaşıyor olacak ve eminim ki yine bugünkü tevazusu ve hoşgörüsü ile genç adamımla kahvaltı edip belki de bu annenin dedikodusunu yapacak. Dipnot: Gururla söylüyorum Esen öyle herkes için yatağından kalkmaz; tam bir kraliçedir ve buna layıktır gönlümüzün sultanı.
Dostluklar ve insanlar en büyük zenginliktir hayatta derim ya hep. Antalya’ dan nakliye kamyonunu bir telefon zinciri ile sağladıysam, bel ağrılarımın merhaba dediği anda oğluma Esen koştuysa söyleyin hangi para sağlar ki bunu?
Evet, sabah altıya dönelim tekrar. Sabahın o inanılmaz güzelliği içinde önce kendimle baş başa kalma dakikalarımı yaşadım içimdeki BEN ile BEN'E DAİR gündelik sorgulamalarımı; kendime ait özel ritüelimi. Sonra sevgili meslektaşlarımın tavsiye ettiği su jimnastiğimi ve yüzme dersimi bahçedeki havuzumda yaptım. Sıra geldi günün en keyifli anlarına. Bu arada tabi ki İstanbul ile telefon trafiği devam.
Demlenmiş çayımın kokusu evi sararken küçük, yılların masasını dışarıya aldım yavaşça, bir bardak süt eşliğinde bir parça ekmek; sonra kitabım ben, çayım ve güllerim. Aaaa tabi ki ayağımın altında dolaşıp duran Fıstık unutulmasın. Sabah serini, tatlı rüzgar, Rönesans’a dair satırlar. Hep insan, ile başlayıp insan ile biten sorular…..
İnsana dair düşünmek, yani kendine dair, yazdığım gibi yıllarca BEN'E DAİR düşünmek….. bazen kendinden kaçarak, bazen kendine dönerek ama aslında kendi içinde insanı çözümlemeye girişmek…. nasıl yani değil mi? Çağlar boyu çeşitli isimler verilerek defalarca yinelenmiş yenilenme ve eskime olayları aslında hep bizi arayış değil mi? Gerek Rönesans insanları gerekse Anadolu ermişleri hep aynı sorunun aslında kendilerinin peşinden koşmadı mı?
Bakın yine nerelere geldik bir sabah kahvesinden…… En iyisi ben bu güzel Pazar sabahı için bu yazıyı kesip kendi falıma bakayım kapattığım fincanımda….. bir kahve içimi gelirseniz sizin de falınıza bakarım….
Not: Nakliye kamyonu için telefon zincirini başlatan Sevgili Hakan’ a ve beni ulaştırdığı Deniz Bey’ e teşekkürlerimle…… Gün gelir onların da kimliklerini açık ederiz izin verirlerse…..
24.06.2012 10.22