Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

RTE'nin kaderi Öcalan'ın iki dudağı arasında...

RTE'nin kaderi Öcalan'ın iki dudağı arasında...
 

RTE ve Abdullah Öcalan anlaşması Türkiye'nin kaderini belirleyecek. Ya RTE'nin kaderi, ya da Türkiye


Yaklaşık otuz yıl oldu. Ülkemin gündeminde PKK terör örgütü var.

Bu örgütle baş edebilmek , bu örgütü yok edebilmek için geçen sürede, ne Süleyman Demirel hükümetleri, ne Tansu Çiller hükümetleri, ne Ecevit hükümetleri, ne Mesut Yılmaz hükümetleri gördük.

En son bu AKP hükümetinden önce DSP, ANAP ve MHP koalisyon hükümetini gördük. Ama bu otuz yıllık süreçte hiç bir zaman bu AKP hükümeti kadar PKK'yı cesaretlendiren ve Öcalan'ı ümitlendiren, ABD planlarına uygun bir çözüm yolu gösteren bir hükümet görmedik.

2002 yılında kurulan AKP hükümeti, PKK ile mücadelede yalan yanlış bir sürü vaad vererek hükümete geldi.

İster Tansu Çiller , Mehmet Ağar, Doğan Güreş ve Sedat Bucak çetesinin belkemiğini oluşturduğu hükümet, isterse ondan sonra kurulan DSP, ANAP, MHP koalisyonunun oluşturduğu hükümetler olsun hiç bir hükümet bu PKK belası ile ilgili gerçek ve cesur adımlar atamadı. ABD'nin Abdullah Öcalan'ı paketlemesindeki reel adımı (Ki buda Ecevit'in Başbakanlığı dönemine rastlar) saymazsak PKK'nın bu otuz yıllık süreçte darbe yediği dönemi göremeyiz.

PKK hep saldırmıştır, hep öldürmüştür ve ülkemiz gündemi sürekli şehit haberleri ve şehit tabutları ile meşgul olmuştur. Kim ne derse desin ülkemizde kurulan hükümetlerin kaderlerini şehit tabutları belirlemiştir. Yetiştirip askere yolladığı gül gibi kuzucuklarının tabutları başında feryat figan ailelerin sesleri tüm hükümetlerin kaderi olmuştur.

Ekonomik yoksulluk, enflasyon, işsizlik hatta irtica bile hiç bir zaman bu PKK belasının önüne geçememiştir. Şehitlerin tabutları hep belirleyici olmuştur. Ülkemiz başına ikinci bir PKK belası gibi çöken AKP Hükümeti bu gerçeği ABD'nin de dürtüklemesi ile görmüş ve bu okyanus ötesi gücün bölgedeki çıkarları doğrultusunda PKK'nın muhatap alınacak bir güç olduğu "gerçeğini" ve bu beladan "kurtulmanın" yolunun PKK ve İmralı'da ki lideri ile uzlaşmadan geçtiğini "anlamıştır."

"Ordu başarısız", bu hükümet insiyatifi ele alamıyor, bu hükümet çok cesur ve demokratik adımlar atamıyor v.s. hepsi hikaye. ABD'nin de dayatması ile iktidarda kalmanın yolunun PKK ve İmralı'da ki lideri ile anlaşmaktan geçtiğini anlayan bu hükümet çok kurnaz bir şekilde ülkenin bağımsızlığını, üniter yapısını bir kenara koymuş ve üç kuruşluk evet oyu uğruna PKK ile anlaşma yoluna gitmiştir.. Bu çok açık.

Biliyorsunuz PKK 20 Eylül'e kadar ateşkes ilan etti. AKP hükümeti bu ateşkesi bir nefes alma acaba "Evet"lerime bir zarar gelirmi endişesi taşıyarak hemen kabul etti. (sessiz kalmakta kabul etmektir) Çünki AKP'nin lider kadrosu biliyor ki ne kadar sessiz kalırsa, ne kadar yalan söylerse söylesin bu referandumun sonucunda kınalı kuzuların tabutları çok belirleyici olacaktır..

PKK ile anlaşmanın ortaya çıkması nedeniyle önce "Bizim böyle bir anlaşma yaptığımızı iddia edenler şerefsizdir, alçaktır" diye meydanlarda bas bas bağıran RTE, sonradan çark ederek, "Devlet kurumları PKK ile görüşmüştür, bu bizim görüştüğümüz anlamına gelmez" anlamında sözler ederek gerçeği itiraf etmiştir.

Şimdi bu ülkemiz insanlarını ve şehit analarını aptal yerine koymak değil de nedir?.

Ülkemiz kurumlarının başında kim var? Başbakan.

Öyle bu AKP hükümetinden önceki başbakanların yetkisini taşıyan bir başbakan da değil, astığı astık, kestiği kestik bir başbakan. Kimin haddine bu başbakandan (yani RTE'den) habersiz PKK ile görüşmek.

Bakın CHP'liler açıklıyor. 20 Temmuz 2010'da devletin kurumlarından birisinin başındaki zat (MİT Başkanı) gidiyor İmralı'ya ve Öcalan'la görüşüyor. Üstelik saati saatine açıklıyorlar. Yani bu görüşmeden RTE'nin haberi yok öyle mi? Siz inanıyor musunuz buna? Güldürmeyin insanı.

RTE geleceğinin ve kaderinin bu referanduma bağlı olduğunu bal gibi biliyor. Bu referandumun "Evet"le sonuçlanması için var gücü ile savaşıyor. Bu savaşının içinde APO ile anlaşmakta var. Türkiye'de ki etnik unsurların Özerklik tartışmalarını kabul de var.

Ama ülkem insanlarına kabul ettiremeyeceği bir gerçek te var ki, bunlarda şehit cenazeleridir. Ve bu işe çözüm olarakta Abdullah Öcalan ile anlaşma ve bu terörist başının liderliğindeki çetenin her türlü isteklerini kabul etme yolunu görmüştür. Bu yolu seçmiştir RTE, kendi kurtuluşu için.

İnsiyatif ve belirleyici güç olarak Abdullah Öcalan ön plandadır artık. İmralı'dan çıkacak öldürün, saldırın ya da ateşkes ilan edin ve tüm ideallerimizi hükümete kabul ettirin emri referandumun sonucunu belirleyecektir. (Gerçi bu belirleme en fazla olayın fifti fiftiye gelmesini sağlayacaktır ki bu da RTE'nin kurtuluşu olmayacaktır.)

Bu durumda AKP ve RTE ne yapabilir? Hiç bir şey.

"Biz referandumdan sonra daha 'özgürlükçü' bir Anayasa ile sizlerin taleplerini daha geniş bir şekilde yerine getireceğiz" sözünü vermekten başka ne yapabilir ki AKP?.

Eli mahkumdur çünki ve Referandum kendileri için hayati bir konudur.

Peki bu sözden sonraki aşama nedir?.

Bölünmüş bir Türkiye ve bu coğrafyada bağımsız bir Kürdistan.

ABD'nin BOP Planıda böyle bir çözümü içermiyor mu?.

Bu sözü vermiştir RTE ve bu ortaya çıkmıştır kendi itirafları ile.

Evet (bakın ben korkmadan bu kelimeyi kullanıyorum) takke düşmüş ve kel görünmüştür. AKP'nin ve RTE'nin kaderinin Abdullah Öcalan'dan geçtiği gün gibi ortadadır.

Güneş balçıkla sıvanmaz.

Saygılar..

26.08.2010.

 
Toplam blog
: 243
: 760
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

1957 Kars doğumluyum. Emekliyim. Gazi Üniversitesi İİBF İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Yazı ..