Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '10

 
Kategori
Öykü
 

Ruh Çökmesi

Ruh Çökmesi
 

... ruh çekilmesi


Ruhu çekilen adam !
Ruh elest ceminde üflendikten sonra, neyi yüklendiğinin farkında olmayan adam ‘'Dağlara verileni ve dağların kabul etmediğini...'' almanın zevki ile konargöçer yurtluğuna indi ve oturdu; ayaklarını bir kurtçuğun kemirerek çökertebileceği tahtına...

Giyindi ateşten olma ‘'Kör gözlünün'' satmaya çalıştığı gurur kisvesini!

Ruhunda temerküz ettikçe büyüklük yaldır yaldır parlamaya başladı. Cila çekildikçe ruhuna, heves tohumları boy veriyordu apansız.

Yedi başlı gövdelere kesiyordu...
Gövdesi dünya oluyordu şiştikçe; kolları gezegenleri andırıyordu kara deliklerden çıktı çıkacak...

Ruhun kıraç yüzeyinde ancak öfke çiçekleri açıyordu.
Ne Eyyübî bir kuyudan içilebilecek su, ne İbrahimî ateşi söndürecek su, düşmüyordu tek zerre nasibe...
Nasipsizleşme almış başını gidiyordu.
Gözlerine mil çekilmiş kalp!
Hezeyan çığlıklarını vara yoğa atıyordu.
Bu -ruh çökmesi- değil de neydi?

Gaflet, uyku olup akarken gözünden,
Çağrı vuslata buyur gel derken,
İcabetsizlikte neydi?
‘'Bal kavanozu dışından ne kadar tatlı olabilirdi?'' Ya da olabilir miydi?
Bal'dan rızksız kalmak bir desise değil miydi?
‘'Kavanoz dipli dünya'da'' ve sustu adam.

Bu ara felsefe kuyusundan, delik kovası ile sözler çekerken, düşün adamlarının keşiflerinde,
-Ruhsuzlaşmanın tarihini- yazıyordu sanki.
Okudukça çoğalacağına, azalıyor ve bölünüyordu...
Yazmaya kalkıyor, mürekkebin nefesi kesiliyordu...
Sözlerin, ruhuna tebelleş olduğu doğru idi.
Her sözün verilecek hüküm hakkında sona yaklaştırdığını bilen adam.

***

-Ruhu çekilen adam- gölgesine bile na-sadık olmuştu artık !
Onu bu bölünmenin ortasında bir başına bırakmıştı.
Gölgesi ruhun raksında ışıkla hüküm sürerken,
Adam parçalanmışlığını toplamaya çalışıyordu ruhunun ama nafile..
Levh'inde yazılana ram olduğu hikâyesini anladıkça küçülüyordu adam ve hiçleşmenin;
son noktasına doğru tık nefes kalıyordu.

Zaten ruhundaki, parçalanmışlık taa o günlerden kalmaydı.
Zakkum çiçekleri boy vermişti apansız...
Adamın, rahme düştüğü coğrafyada zakkum çiçeğine:-mezarlık çiçeği- derlerdi.
Kâh mor kâh beyaza çalardı belediye eliyle dikili...
Sıcağı severdi ve de suyu zakkum.
Ruhun pınarları kururken bunu daha çok anlamaya başlamıştı adam.
Dedi ya, nasipsizleşme...
Çölleştiriyordu bir bakıma ruhunu
Damar damar çatlıyordu yüzü ruhun.
Emar-i çökme başlamıştı dirhem dirhem...
Ruh çöküyordu konargöçer avarelik de.

Bu çöküntü sirayet ediyordu dokunduğu her yere adamın, bir yansıtmadır almış başını gidiyordu.

Görünmez ellerin şefkat olup, yüreğinin gözyaşlarını silmeye çalıştığında bile bölüntülü ruhun dişleri parlıyor, akıyordu salyası...
Düşüyordu sayfalara...
Ses tellerine kirli pavlamalar bulaşıyordu.
Ve pavlamalardan nasibini alması hak değildi şefkat ellerinin ve yüreklerinin...
Oysa ruhsuz adam aman vermiyordu.
Her yüreğe kirli bir eşkâlini bırakıyordu.
Karabasan olup çöküyordu zamana kirli kirli ...
Evet, bir de sırıtıyordu biteviye...
Ruhsuzlaşmanın etrafında dolaşmasıyla...

***
Ruh parçalanmasından sonra artık şuur kaybı başlamıştı adamda;
Epilepsi değildi bu başkaca bir şey sanki
Anlık söz kusumlarında incitiyordu, kulağına dost bağırtıları yaptığı insanları...
Kustuğu sözler -yedi başlı çatal dillerinden- zehir olup akıyordu.
Bozkır ortası gri bir şehre ulaşıyordu.
Kiremite kesen bakışları asıyordu gökyüzüne adamın, sözlerin tozu uçuşuyordu rüzgâra kapılıp da ve tellerine değiyordu saçlarının kim bilir?
Ruhuna naz yakışan dostun uzak iklimlere dalışında...
_ Denir ki; ‘'Serçe ağlarsa'' ölüme delalet aman ha!
Kaç serçe ağlatmıştı -ruhu çekilen adam- hiçbir vakit bilmedi, bölüntüsünde ruhunun...
Rüyalarına serçe çığlıkları düşmeye başladığında kürem kürem...
Ruhuna gagasını vuruyordu her bir serçe
Didiklenmişti ve sızının tütün kesmez yanında ruh tarumar olmuştu heyhat!

Serçe'nin intizarıdır ekte;

Ey bezm-i elest yüklenicisi
Emaneti böldüren
Mil çekilen
Mühürlü çilede kalacaksın
Bu sana intizar bir serçe'den

Şanlıurfa
11-07-2009 saat:14:26


Yahya İncik

 
Toplam blog
: 92
: 766
Kayıt tarihi
: 05.12.06
 
 

1970 Tarsus doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Tarsus'ta tamamladım.Yüksek öğrenimimi Atatürk Üni..