Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '17

 
Kategori
Edebiyat
 

Ruh hısmım: Ahmet Hamdi Tanpınar

Ruh hısmım: Ahmet Hamdi Tanpınar
 

Geçenlerde, 'Ahmet Hamdi Tanpınar'la sanırım ben ruh hısmıyım' diye kısa bir paylaşım yaptım. Bir arkadaşım yorum yaptı, yorumda 'Belki de sen o'sun. Reenkarnasyon diye bir hakikat var sonuçta' dedi. 'Onurdur benim için, ama Tanpınar daha yaratıcı' diye cevap verdim.
 
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın hayatını okudukça, ruh halini ve kişiliğini öğrendikçe daha iyi anladım, biz gerçekten ruh hısmıyız. Aynıyız demiyorum bakın, ama ruhlarımız birbirine çok benzer. 
 
Biz bir ruhdaşız Ahmet Hamdi'yle. Gerçekten de öyle. Zevklerimiz, beğenilerimiz, kişiliğimiz, duruşumuz, benimseyişlerimiz, ilgi alanlarımız birbirine çok benzer. Bir yaşayışlarımız, şartlarımız ve çağımız hariç. 
 
O, 86 sene önce ben yaşlardaydı.
O'nun memleketi İstanbul'du, İstanbul'u hissederek yaşamıştı.
Ve bir de O, ben gibi prangalı bir tutsak değildi, sevdiğim üniversitelerde uzun yıllar akademisyenlik yapmıştı.
 
Kitap sevgimiz, edebiyata olan aşkımız, edebiyata olan ilgimiz, demokratik duyarlılığımız, fikirlerimiz, aşka ve kadına olan düşkünlüğümüz, İstanbul'a olan tutkumuz... hep aynı.
 
O, benim sahip olamadıklarıma sahip olmuş işte. Ne mutlu ona.
 
Arkadaşımın dediği kadar var, acaba ben Ahmet Hamdi miyim? Bu benim için onurdur, ama Ahmet Hamdi için bir ceza olmalı. Şartları kısıtlı, orta Anadoluda bir çöle mahkûm, İstanbul'dan sürekli mahrum. Ne Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, ne İstanbul Üniversitesi Edebiyat kürsüsü, ne Yahya Kemal, ne Boğaziçi var. Ahmet Hamdi'nin ben yaşlardayken kendine aşık ettiği, kendine güvenemeyip kaçıp terk ettiği Nesteren'in ahı olabilirim ben. Nesteren'i terk etmesine razı olmayan tanrı, seni Anadolu'nun ortasına çakayım da gör gününü Ahmet Hamdi, demiş yazıp not etmiştir.. İstanbul'dan, üniversitelerinden, boğazdan, Aşiyan'dan, Yahya Kemal'den mahrum kal da gör dünyanın kaç bucak olduğunu deyip devam etmiştir notuna.
 
Hop diyerek sözü alır ben Mustafa, sayın tanrı orada dur, hop! Evet Ahmet Hamdi, Anadolu'nun ortasına çakıldım, kısıtlıyım, şartlarım güç, İstanbul'a hasretim, üniversitelerin içimde bir ukde; ama bu demek değil ki, sosyal hayattan ve kitaplardan mahrumum. Üzülme sen Ahmet Hamdi! Senin zamanında hayal bile olmayan şey var benim zamanımda. Ne mi o? Sosyal medya. Öyle müthiş bir imkân sunuyor ki anlatamam. Biz gibiler, yürek işçileri için eşsiz bir mecra. Beni sayısız insanla tanıştırdı. Ve bu tanışmalara sebep olan yazılarımdı. Bir kısmıyla dost oldum. Evet hiçbiri Yahya Kemal kadar ünlü değildi, ama bazıları vardı ki gözümde Yahya Kemal'den bile değerliydi. Evet, İstanbul'dan da mahrumum; ama İstanbul'dan güzel, İstanbul'dan anlamlı, İstanbul'a bedel bir dostum var, o ki İstanbul'da yaşar. Üzülme Ahmet Hamdi! Belki ben yaşlardayken ben kadar yazmamışındır.
 
Ahmet Hamdi kırk yaşına kadar hiç kitap çıkarmamıştır. En iyi romanlarını kırk beş yaşından sonra yazmıştır. Bana da, 'Roman yazmıyor musun hâlâ?' diye sorarlar. 'Yok, halhazırda roman yok, pek de gözüm kesmiyor; ama denemelerimden birkaç kitap çıkar' diyerek cevap veririm bende. Bakın, ruh hısmım bile kırk üç yaşından sonra roman için cesaret bulmuş. Ama ne romanlar yazmış, ama ne romanlar... Edebiyatımızda zirveye çıkmış romanlar...
 
Ruh hısmım, 'Aşka ve kadına düşkündü' dedim ama, ne yazık ki, payına çok az aşk düşmüştür; ömrünün sonuna kadar yalnız kalmıştır, bekâr yaşamıştır. Ruh hısmımla tek bu yönüm benzemesin isterim. 
 
*
 
Ahmet Hamdi Tanpınar...
 
1901 yılının İstanbul'unda doğdu. Babası kadıdır. Babasının işi yüzünden çocukluğu ve gençliği Siirt, Kerkük ve Antalya'da geçmiştir. 1919 yılında üniversite eğitimi için İstanbul'a gelip edebiyat bölümüne yazılmıştır. Edebiyat bölümünü hemen kucaklamış, ortama ayak uydurmuştur. Dersine giren hocası Yahya Kemal'in hayranı olmuş, can atarcasına sohbetlerine katılmış ve dostluğunu kazanmıştır. Bir Yahya Kemal değil, Ahmet Haşim'in de dostluğunu kazanmıştır.
 
1923 yılında üniversite eğitimi bitince, edebiyat öğretmeni olarak Erzurum'a atanmıştır. Biraz çalıştıktan sonra Konya'ya tayini çıkmıştır. Erzurum'u ve Konya'yı hiç sevmemiştir, nefrete yakın bir iğrenmeye düçâr olmuştur. Tayini Konya'dan Ankara'ya çıkınca biraz nefes alır. Birkaç yıl görev yaptıktan sonra tayini İstanbul'a çıkınca tam nefes alır kendini bulur.
 
1930 yıllarının İstanbul'unda, birkaç yıl liselerde edebiyat öğretmenliği yapar. Sonra, Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi)'nde estetik profesörü olur. Yaklaşık beş yıl devam eder buradaki görevine. İyice alışmıştır dünyada belki de en güzel manzaraya sahip olan bu akademiye. 1939 yılında devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'in ricasıyla İstanbul Üniversitesindeki edebiyat kürsüsüne geçer. Gönülsüzdür, ama ricayı reddetmek istemez. 1942-1946 yılları arasında milletvekilliği yapar.
 
İlk romanı Mahur Beste'yi 1944 yılında çıktı. 1946 yılında İstanbul'a döndü, Güzel Sanatlar Akademisi'nde ve İstanbul Üniversitesi'nde görevlerine devam etti. 1948 yılında Sahnenin Dışındakiler adlı romanını, 1949 yılında da Huzur adlı romanını yayınladı. 1950'li yıllarda sık sık Avrupa gezisi yaptı. 1961 yılının sonlarında Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanını yayımladı. Romanın çıkmasından on gün sonra, 61 yaşına girmeden vefat etmiştir. Yıl 1962'nin başlarıdır.
 
Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün çıkmasından on gün sonra öldüğü bilgisini, Tahsin Yücel'in deneme kitabında bahsettiği bir anısından öğrenmiştim. Kendisi buna şahit olmuştur. Ahmet Hamdi, maalesef ki, edebiyatımızda altın değerinde olan bu romanının yakalayacağı ünü göremeden, hakkında eleştiri duyamadan kapadı gözlerini dünyaya.
 
*
 
Sefa Kaplan'ın 'Geç Kalan Adam - Ahmet Hamdi Tanpınar' adlı kitabını okudum bu hafta.
 
2013 yılında Doğan Kitap'tan çıkmış. Türü, biyografi. Sayfa sayısı, 537.
 
*
 
Türünün biygrafi olmasına bakmayın, bu kitap aynı zamanda biyografik bir roman. Yok yok, iki tanım da yetersiz. Bu kitap düpedüz bir sanat eseri.
 
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ağzından bir anlatım, tüm hayat hikâyesi... Ahmet Hamdi'nin ağzından Sefa Kaplan'a, Sefa Kaplan'dan Ahmet Hamdi'ye mektuplar... Ahmet Hamdi'nin aşkları, gezileri, romanları... onun son nefesine dek yanında olacağınız değerli bir çalışma...
 
*
 
Edebiyata değer ve gönül vermiş tüm okurlara öneririm.
 
-Mustafa Yıldırım - 11.05.2017
 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..