Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '11

 
Kategori
İnançlar
 

Ruhumun en güvenilir sığınağı; “Sabır ve Şükür”....

Ruhumun en güvenilir sığınağı; “Sabır ve Şükür”....
 

Niha-i mutluluğa ermek için birer mihenk taşıdır; Sabır ve Şükür.Resim: İnternet...


Sabır ve şükür insanı kemale erdiren, onu has bir kul haline getiren fevkalade değerli iki fazilettir. Ruhu, Hak dostluğu makamına yücelten ve birbirini tamamlayan iki kanattır. Her ikisi de birbirinin hem sebebi hem de neticesidir. Sabır şükrü, şükür de sabrı doğurur.

Allah Teala, biz kullarının önüne serdiği sonsuz nimetleri bulunmaktadır. Allah Teala Ayet-i Kerimesinde; “O; göklerde ve yerde bulunan her şeyi, kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Şüphesiz, bunda düşünen topluluklar için ibret ve deliller vardır” (1) buyurmaktadır.

Sabır; Bir işte sıkıntılarla, zorluklarla karşılaşıldığı zaman ümidini kesmeyip, tedirgin olmadan, üzülmeden elinden geleni gayreti gösterip hayırlı neticeyi Allah-u Teala’dan beklemektir. Sabır, sıfatların en güzeli, ahlakın en yüksek derecesidir. Dünya ve ahirette makamların en yükseği, sabır sahiplerinin makamıdır.
Allah Teala Ayet-i Kerimesinde de, sabredenler şöyle müjdeleniyor; “Allah, sabredenlerin mükafatını hesapsızca verir” (2).

Şükür; Kadir kıymet bilmek, elde edilen faydanın karşılığını vermek demektir. Şükrün zıddı küfürdür. Allah Teala’nın nimet ve ihsanlarına şükretmek, doğru yolu tutmak ve Allah’ın emir ve yasaklarına hakkıyla uymakla olur. Şükür, imanın temelidir.
Allah Teala Ayet-i Kerimesinde şükredenler hakkında; “Biz şükredenleri mükafatlandıracağız” (3) buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ise, bir çok Hadis-i Şerifinde; “ Sabrın başlangıcı acı, sonu tatlı ve lezzetlidir”, “Bir kimseye sabırdan daha hayırlı bir meziyet verilmemiştir” ve “Siz zikreden dil, şükreden kalbe sahip olunuz” buyurarak sabrın meşakkatli bir yol olduğunu, gerekli sabrın gösterildiğinde ise sonunun pek güzel olduğunu fakat sonuçta mutlak suretle şükürle tamamlanması gerektiğini biz ümmetine nasihat etmektedir.

Efendimiz (S.A.V.), mübarek hayatlarının her anı, sabır ve şükür faziletlerinin zirve noktalarıdır. Peygamber Efendimiz (S.A.V.), Taif’te mübarek vücutlarını kan revan içinde bırakan müşriklere hidayetleri için dua eden, Hendek Savaşın da her şeylerini kendisine feda eden ashabı varken, kendini onların üstünde görmeyip, açlığını bastırabilmek için karnına taş bağlayan sabır ve şükür abidesidir.

O (S.A.V.), Rahmet Peygamberi ki, ayakları şişinceye kadar ibadet ettiğini gören, geçmiş ve gelecek günahlarının affedildiğini bildiği halde kendilerini niçin bu kadar çok yorduğunu soran Hz. Aişe (r.a.)’a verdiği cevap bile ne kadar derin bir mana içeren ifadedir; “Ya Aişe, ben Allah’a çokça şükreden bir kul olmayayım mı?”.

Efendimiz (S.A.V.)’in yanında dinini öğrenen ve yaşayan, bizlere iyi birer örnek olan "Sıddık" sıfatıyla şereflendirilen Ebu Bekir (r.a.)’ın defalarca servetini Hakk yolunda infak etmesi ve bütün dünyevi sıkıntılara sabretmesi, sabrederken de şükrü terk etmemesi. Hala, dönemindeki adaletin özlemini duyduğumuz ve Hakk’ı batıldan ayıran manasındaki “Faruk” lakabıyla şereflenen Hz. Ömer (r.a.)’ı, Peygamber Efendimiz (S.A.V.) tarafından “Edep ve Hayanın Kapısı”dır diye övülen Hz. Osman (r.a.)’ı, yine Peygamber Efendimiz (S.A.V.) tarafından “İlmin Kapısı”, “Eb-u Turab” vb... daha birçok sıfatla şereflenen, Peygamber Efendimiz (S.A.V.)'in yeğeni ve damadı Hz. Ali (k.v.)'nun hayatlarına bakıldığında ne kadar çok sabır ve şükrün yer aldığını görmek mümkündür.

Büyüklerimizden duya geldiğimiz bir nüktede de ; “Cenab-ı Hakk’ın bu kadar nimeti varken, onları ye; kendini yeme” derler.

Şeyh Sadi (k.s.)’da; “İnsanın her nefeste iki şükür borcu vardır. Biri nefesi alırken, bir diğeri de nefesi verirken” buyuruyor şükrün keyfiyeti saadetinde. 

Sabır ve şükür sahibi olmak kamil bir kul (zühd ve takva ehli, ihlaslı) olmanın olmazsa olmaz hasletlerinden sadece biri fakat önemli özelliğidir.

Yıllar önce oturduğumuz sokakta bir yaşlı çift vardı (Allah onlardan razı olsun İnşaallah...), biz çocukları çok seven bu hacı nine ve hacı dedemiz bizlere zaman zaman akide şekeri ikram eder (ki, o zamanlar akide şekeri çocukların bulabileceği yegane nimetti) ve bazı tekerlemeler öğretirlerdi. Hala aklımda olan ve çok sevdiğim tekerlemelerden bir tanesini konuyla da alakalı olduğu için sizlerle paylaşacağım;
Zikrederim Allah’ım.
Sabrederim Allah’ım.
Şükrederim Allah’ım.
Teşekkür ederim Allah’ım
...

Rabbim bizlere Hakk yolunda yaşamlar nasip etsin İnşaallah...

“İnançlar” Kategorisindeki diğer bloglarımı okumak için tıklayınız...

Sağlıcakla Kalın...
02/02/2011


DİPNOTLAR:
1-Kur’an-ı Kerim, Casiye Suresi, Ayet No: 13.
2-Kur’an-ı Kerim, Zümer Suresi, Ayet No: 10.
3-Kur’an-ı Kerim, İbrahim Suresi, Ayet No: 7. 

 
Toplam blog
: 108
: 2366
Kayıt tarihi
: 05.04.08
 
 

1972 Haziranında  Eskişehir'de doğdum. Edirne'de ikamet ediyorum. Duygu ve düşüncelerimi yazıya d..