- Kategori
- Deneme
Ruhumuzdaki açlığın gölgesi

Çoğu zaman hayatın bizlere verdiği görevleri yerine getirmeye çalışırken bir açlık hissi ile kaplanır ruhumuz…
Neye ihtiyacımız olduğunu tam olarak bilemezken açlığın verdiği acı ile yaşamaya çalışırız.
Her insanın farklı şeylere karşı değil midir açlığı? Kimlerinin paraya, eşyaya, değerli olanayken; kimlerinin ise onlara gösterilecek sevgiye, ilgiye, saygıya…
Ve azınlık sayıda grubun ise kendini özgürce ifade edebileceği, kendi iç dünyasında yaşayabileceği rahat bir ortama olan açlığı…
Hangi yönteme başvursak bile bu hissi yok edemeyiz. Ömrümüzün her anında bizi takip eden gölge misali sarar yaşamımızı. Yok edilemez, bastırılamaz ve kaybedilemez bir his, bir acıdır o…
Tarif etmek istenilse bile hangi kelime ile onun verdiği yıkıcı etkiyi anlatabiliriz ki?
Hayatımızı her anında, geçip giden zaman dilimi içinde boğulacağımız hissine kapıldığımız o acının anında daha da derinleşmez mi açlık?
Ruhumuzu zaten çepeçevre kuşatmışken, nefes alamaz hale getirirken, bir türlü çare olamazken savaşabilme gücünü kendimizde bulamayız.
Açlık hissi yaşamın içinde sürekli tekrar eden bir kısır döngü gibi değil midir?
Sürekli çaba harcanır, bastırılmak için her yol denenir. Fakat sonucu gözlerimizin önündeki perdeyi kaldırmaya yetemez…
Herkes kendini kandırabilir fakat ruhunda o hissin asla yok olamayacağı düşüncesini nasıl kabul edebilir ki?
Hayat bizlere yüklediği görevler karşısında onun için en iyi olanı yapmamızı ister. Kendimizi, isteklerimizi, hayallerimizi bu görevleri yerine getirme aşamasında bırakırız. Boşlukta var olan karanlığa hapsederiz. Zaman geçer, beklentilerimiz tek tek solarken asla yok olmayacak bir acı ile boğuşurken buluruz kendimizi. Hem de hiç beklenmedik bir anda…
“Herkesin bir şeylere karşı açlığı vardır” demişti bir büyüğüm bana. Bu doğru olan söz karşısında ona hak vermemek yanlışa inanmak olur.
Herkes gibi benim de bastıramadığım, yok edemediğim bir açlığım var elbet. Ama ben onu hissedebiliyorum ve ons iyi gelecek olan yöntemlere kavuşmak için çaba harcıyorum.
Peki ya bu açlık hissini görmezden gelerek hayatlarını bilinmeze doğru ilerletmeye çalışanlar, her şeye gücü yeterken o acı ile yoğrulmuş hissi bastıramayanları imkanlardan imkansız olanı yaratanlar…
Daha ne kadar uğraşacaklar o hissin acısını tatmamak için?
Herkesin yaşamın her anında tatmak zorunda kaldığı açlık ile yüzleşebilme cesaretini ne zaman dile getirecekler?
Kaçmak çözüm değil ki…
Kendini kandırmaktan ileriye götüremez seni. Kaçmak çözüm olmamalı hiçbir zaman.
Savaşabilme gücünü kendinde bulabildiğin zaman hayatın üzerine yüklediği görevlerden kurtulabilirsin ve o zaman senin için bir umut doğar. Açlık hissini bastırabileceğine dair küçük bir umut.
Bu umuda tutunabilmek ve onu büyütebilmek senin ellerindeyken hala daha neden kaçıyorsun o hissin vereceği acıdan?
Ne zamana kadar kaçmaya devam edilecek?
Ne zamana kadar korku ile bakılmaya devam edecek ?
Ne kadar görmesen de onu o hep senin içinde var olmaya ve büyümeye devam edecek yaşamının sonuna kadar…