Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Nisan '18

 
Kategori
Bilim
 

Ruhunuzun Bir Tarafı, Bırakınız 'Çocuk' Kalsın!

'Annesi gül koklasa, ağzı gül kokar' diye özetlese de şair, Biz anlatalım istedik, 'Çocuk' konusunu.
 
'Masum' kimdir deseler, hemen aklımıza ilk olarak 'çocuk' gelir, öyle değil mi?
Tabii ki öyledir. Tüm çocuklar masumdur çünkü, bu insanlığın ortak dilidir. Asya'dan Afrika'ya kadar her doğan çocuk kalbi olabildiğince masum çarpar. Ama çocuk büyürken neler oluyor da o çocuk kalbinde masumiyet azalıyor dersiniz? Neler oluyor da dünyada olabildiğince kötü insanlar, bunca masum çocuk varken hala kötü kalabiliyor?
 
Bir çocuk büyürken kalbi de büyür, bedeni de ama o içindeki küçücük çocuğa ait ruhu hep biraz çocuk kalır. Kalmalıdır
Yoksa etrafındaki o acımasız dünyada, nasıl unutur kendisine yapılanları? Haksızlıkları, hataları, ihanetleri...
 
Ancak o çocuk kalbiyle, her başlayan günün kendisine bahşedilen bir hediye olduğunu bilen bir çocuk, masumca ve sevimli gözlerle bakar etrafına. Güzel bakarsa güzel görür o çocuk. Kötü bakan kötü görür çünkü. Bilir.
 
Dünyanın tüm kötülükleri bir olsa o çocuk kalbine tesir edemez. Çünkü mühürlüdür o kalp. İçine asla kötülük almamak üzere. Mührü vuran yüce yaradan böyle emretmiştir. Çocuk kalbidir giremez hiçbir kötülük.
 
Dünyada doğan her çocuk masumiyet mührü ile ve tertemiz bir şekilde dünyaya gelir. Diyorum ki keşke dünyamız bir çocuk gülüşü kadar temiz ve masum olsa. Büyürken bedenimiz, kaybetmesek mührümüzü. Kalbimize giremese kötülükler...
 
Çocuk Kalbi, İtalyan yazar Edmondo De Amicis’in dünya çocukları için kaleme aldığı, Enrico adındaki bir çocuğun okul ve sosyal yaşamını, Enrico’nun ağzından anlatan bir romanıdır.
 
Çocuk Kalbi kitabını okumayan bir büyüğü düşünemiyorum.
'Çocuklar, ailelerine ve çevrelerindeki insanlara saygılı davranmalı, yardımlaşmanın önemini ve  paylaşmayı öğrenerek insanlara karşı ön yargı ile yaklaşmamalıdır.' Der, yazar kitabında.
 
Eser, erdemi çalışkanlığı, doğruluğu-dürüstlüğü, ahlaklı ve iyi kalpli bir yardımsever insan olmayı önermektedir. Bu öğretisiyle dünyada birçok dile çevrilen kitap İtalyan yazınının önemli bir örneği ve çocuk kalplerinin ortak çarptığının göstergesidir.
 
Ceyhun Atuf KANSU'nun ' Dünyanın bütün çiçekleri' şiirinde bahsettiği de aynı çocuk kalbine sahip öğrencileridir. Yani çocukları ...
 
Gerek Türk ve gerekse dünya yazınsal hayatında geniş bir yelpazede çocuk edebiyatı ürünlerini incelersek; genellikle çocukların ortak özellikleri doğrultusundaki bir çizgide eserler bulunduğunu görürüz. Bu çok önemli bir göstergedir. Sizce de öyle değil mi? 
 
Çocuksu bulduğumuz davranışlar;
Biz büyükler kendi aramızdaki bazı davranışları eleştirmek için ' Çok çocuksu ' deriz. Eleştiri manasında kullanılan bu tabir yalnız da sayılmaz tabi büyüklerin sözlüğünde. ' Çocuk gibi küsme ' deriz alıngan olduğunu düşündüğümüz kişiye.  ' Çocuğa verir gibi ' deriz, bir şeyi beğenmezsek. Yanıltmak istediğimizde ' Çocuk kandırır gibi ' diyerek böbürleniriz, yaptığımız yanlışı doğru göstermek için.
 
Bu örnekleri çoğaltırsak konunun tadı kaçar diye kısa kesiyorum. Burada asıl olan çocukların dünyasında çok da normal olan, masum davranışları beğenmediğimizi kendi dilimizle ifade ettiğimizde kırıcı olabileceğimizdir. Burada sihirli kelimelerden birisi olan empati kelimesi imdadımıza yetişir. Evet, büyüklerin dilinin çokça empati yapmaya ihtiyacı bulunmaktadır. Bir çocuk kalbine, 'çocuk gibi küsme' demek yerine onu anlayabilmesi için...
 
Çocuk gözüyle;
Çocuk gözüyle bakmaya devam edelim; Kısacık boylarına oranla karşısında dev gibi görünen büyükler, diğer ev eşyaları, kocaman araçlar, nesneler, ne kadar da devasadır bir çocuk gözüyle. Mesela bir metre boyunda bile olmayan bir çocuk için, anne-babası kendisinin neredeyse iki katı büyüklüğündedir. Evdeki sandalye çıkılması çok zor bir tepedir, hele hele masa fethedilecek bir kale gibi görünmektedir o masum çocuğa. 
 
Masum bir kalp ve  o küçücük gözleri ile etrafına bakar çocuk. 
Olabildiğince enerji dolu bedeniyle tüm yaramazlıkları yapsa da o gün, yine mutlu olabilecek bir sebebi ve her zaman yedekte enerjisi vardır sanki. Etrafına neşe saçar, mutlu  eder sevenleri. Evin en değerlisi de olsa bazen anne babalar görmezden geldiler mi hemen suratı düşüverir, dünyası bir anda fırtınalara gark olur. Ama şefkatli bir anne ya da baba eli saçına değdiği zaman dağılır hemen bulutlar, yerini alır gök kuşakları..
 
İşte bu yüzdendir ki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed ( SAV ); “Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır” buyurmuşlardır... 
Başka bir örnekle ; Şefkat peygamberi Hz. Muhammed ( SAV ) ,  namaz kılarken sırtına çıkan torunları ile namazına devam etmiş ve her fırsatta çocuk sevgisini çeşitli örnekleri bizzat yaşayarak bizlere aşılamaya çalışmıştır.
 
Çocuk yaramazlık yapar;
Yaramazlık olarak tabir edilen hareketlerin, çocukluk yıllarında genel olarak çocuk mizacının bir parçası olduğunu unutmayalım.  Bırakalım kendilerine zarar vermeden çocuklarımız masumca yaramazlıklar yapsınlar. Hayatı oynayarak öğrensinler, çeşitli muzipliklerle süslesinler günlerini. 
 
Tabii ebeveynler olarak kontrol edelim, onları koruyalım, fakat bu çizgi hiç bir zaman çocuğun dünyasını karartacak şekilde olmasın.Hayalleri olan bir çocuğu, hayalsiz bırakmasın. Aşırılıklardan uzak olsun.
 
Enerjisi, hayalleri, pozitif bakış açısı, küçük mutluluklarıyla çocuklarımız kendilerine yakışan şekilde 'çocuk gibi büyüsün' ve geleceğin büyükleri, sağlıklı birer fert olarak  olarak toplum hayatında yerlerini alsınlar. Çocukluk yıllarında iyi terbiye edilen, eğitim öğretim hayatına doğru şekilde rehberlik edilen, hayatı renkleriyle yaşayan, hayalleri olan,  dolayısıyla çocukluk yılları elinden alınmayan ve doğası gereği çocukluk yıllarını doğru bir şekilde geçiren bir birey, illa ki ilerde yaşadığı toplumda örnek temsil edecek bir ruh yapısını temsil edecektir. Bunu unutmayalım.
 
Kendi kalemimden, Kendi çocukluğum;
9 NUMARALI KAPI
Köydeki evimizin cümle kapısıdır, çocukluğumuza açılır.
Karşısındaki bahçe duvarının üzerine yatılarak bulutlara bakılır.
Havadaki bulutlarla hayaller beraber akar köyümüzde.
Zamanın penceresi olsa da bir görseniz,
O çocuk kalplerde ne umutlar saklıdır.
Çeşmeler akar, saatler akar, umutlar akar...
Gül dalında bir gonca gibi açılırken hayatlar,
Sırasını bekler, zamanın gergefinde dokunacak muratlar ...
 
Biz Büyürken Kirlenmese Dünya;
Ama çocuk büyürken neler oluyor da o çocuk kalbinde masumiyet azalıyor dersiniz?
Neler oluyor da dünyada olabildiğince kötü insanlar, bunca masum çocuk varken hala kötü kalabiliyor? 
Sorularıyla başlamıştık konumuza. Nasıl oluyor da kötülükler bu denli kol geziyor? Dünyanın her tarafında kan ve gözyaşlarıyla dolu neden mazlum coğrafyalar var? Masum çocuklar büyüyor da bazıları neden zalimleşebiliyor? Aslında bu sorular zor sorulardır. Ve net bir cevabı da genellikle yoktur. Ama şurası kesindir ki doğan her çocuk yaratılış fıtratı üzerine masum ve günahsız olarak dünyaya gelir. Ama büyürken ebeveyn ya da başka yetişkin bireyler o masum yüreğe bazı kötülükler yaparlar. Bilerek ya da bilmeden yapılan bu kötülükler genelde düşük eğitim düzeyi ve kültürel yozlaşmadan da kaynaklanır. Daha bir çok sebep bu konuda örnek verilebilir. 
 
Kendi kültürünü bilip yaşayan, medeni, ve toplumsal kurallara riayet eden hiç kimse, dünya üzerinde hiç bir dinde ve öğretide kötü insan olarak tanımlanamaz.
 
Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi;
Birleşmiş Milletler çocuklara Yardım Fonu UNICEF, dünyada çocuk haklarının önde gelen savunucusudur. Devletlerle çalışarak kalıcı sonuçlar elde eden bir örgüttür. Dünya çocuklarının bedensel, zihinsel ve sosyal bakımdan mümkün olan en üst seviyeye erişecek şekilde gelişebilmeleri için gereken haklarını belirleyen Birleşmiş Milletler çocuk Hakları Sözleşmesi, UNICEF'in çalışmalarının temelini oluşturur.
 
Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca (BM) 20 Kasım 1989 günü kabul edilmiştir. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu BM üyesi 193 ülkenin taraf olduğu sözleşme en çok ülkenin onayladığı bir insan hakları belgesi olarak kabul edilmektedir.
 
Dünya çocuklarının haklarını diğer devletler nezdinde savunacak bu metinle UNICEF'in çalışmalarını ve bir çok sivil toplum kuruluşu, vakıf ve derneğin konu ile ilgili çalışmalarını izlemekteyiz. 
 
Fakat yine de dünya üzerinde bir çok coğrafyada çocuk hakları ihlalleri, küçük yaşta çalıştırılan çocuklar, suça sürüklenen çocuklar vb. gibi sorunlar günümüzde hala devam etmektedir.
 
Bırakın 'Çocuk' Kalsın;
Masum ve günahsız olarak dünyaya gelen her bir çocuk, varoluşu sebebiyle bir çok hakka sahiptir. Gerek devletler eliyle, gerekse sivil toplum örgütlerince bu ihlal edilemez ve devredilemez haklarının savunulması sonucunda çocuk, büyüyüp geliştiği toplumda kendisine gösterilen gerekli özenle birlikte, eğitim öğretim hayatına da dikkat edilerek yetişkin bir birey olacaktır. Yetişkin bir birey olduktan sonra da  dünyada varoluş gayesini doğru bir şekilde temsil edecektir.
 
Fiziksel olarak gelişmesi, yetişkin bir birey olarak toplum hayatında faydalı bir birey olması, konumuzun kahramanı olan o masum ve yaramaz çocuğu yıllar itibariyle yaşlandırsa da kahramanımız, içindeki çocuğu asla büyütmemelidir.
 
Hayatı değişik renkleriyle görebilen, etrafındaki gelişen olaylara masum bir pencereden  bakabilen, bu pozitif bakış açısı sayesinde etrafına neşe saçan çocuklardan öğrenmemiz gerekenler;
Çocuklar hayal kurmaktan asla vazgeçmezler. Hayalleri olan çocuklar, yetişkin olduklarında hayallerini gerçekleştirebilen bireyler olacaklardır.
Çocuklar asla yorulmaz ve pişman olmazlar. Başladığı işe dört elle sarılırlar ve hiç bitmeyen enerjileri vardır. Aralarında büyük husumetler, kin ve nefretler yoktur. Saman alevi gibi kısa sürelidir kırgınlıkları. İşte biz büyüklere ne büyük ibret...
Çocuklar merak duygusu ile hareket ederler ve sürekli bir şeyleri keşfetmek isterler. Bugünün büyüklerinin rutin hayatlarındaki ne büyük eksik değil mi?
Çocuklar  yeniliklere açıktırlar, değişime direnç göstermezler. Bu özellikleriyle de öğrenmenin doruklarını yaşarlar. Biz yetişkinlerdeki değişim direnci ve statüko aşkı olmasa daha güzel olmaz mı?
Çocuklar güven duygusunu zor da kazansalar hemen kaybetmezler. Daha masumdurlar çünkü. Güven duygusunun varlığı her ilişkide mutluluk, sevgi ve saygıyı da arttırır. Çocuklar karşılıksız güvenir ve karşılıksız severler. 
Çocuklarda sahte hareketler yoktur. Gerçektirler. Duygularıyla, hareketleriyle yapmacık değildirler. Etraflarına dost yüzlü fakat sahte eş, dost, arkadaş olamazlar. Fıtratları gereği bu böyledir. Keşke biz büyüklerde de bu hasletler olsa öyle değil mi ?
...
İşte bu yüzdendir ki çocuklara kulak vermek, onları izlemek, dünyalarına girmek, değer vermek, onlarla oynamak, dans etmek, hayal kurmak...
 
Sizlere stresten uzak dakikalarla birlikte mutluluklar getirecektir. Bakış açınızı değiştirecek ve size çocukların renkli dünyalarını hatırlatacaktır. Unutmayın sizler de çocuktunuz.
 
Şimdi ey yetişkinler sizlere sesleniyorum. Hayatı tüm renkleriyle yaşayan çocuklardan; samimiyetleri, güvenleri, sadakatleri, karşılıksız sevgileri, masumiyetleri, hayalperest olmaları, enerjileri ve bir çok güzellikleriyle ibret alınız.
Ve büyürken ruhunuzun bir tarafı,
Bırakınız 'Çocuk' Kalsın ...
 
Teşekkürler.
 
Ahmet YALKIN
 
 
Toplam blog
: 7
: 331
Kayıt tarihi
: 10.03.18
 
 

Sosyolojiye göre X kuşağının son temsilcilerindenim. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Kays..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara