- Kategori
- Mizah
Rukiye

Karakalem bir portre
Rukiye, üniversitenin sınıf öğretmenliği bölümünden mezun olmuştur. O günden beri de öğretmenlikle kafayı bozmuştur. Sanki yer gök, dağ, taş, ağaç ya da kuş hepsi, birer öğretmenliktir.
Ona göre kediler, "öğretmenlik" diye miyavlamakta köpekler, "aynı anlamda" havlamaktadır. Kelebekler, "öğretmen" şefkatiyle kanat çırpmakta, yürekler aynı ritimde çarpmaktadır. Öğretmenlik, bulutlar kadar beyaz ve yumuşak, ana kucağı kadar merhametli ve sıcaktır.
Dahası da var! Kahvaltı tepsisinin süsü, yemek masasının örtüsü, komşu evin damı, pencerenin camı, süpürgenin sapı, girişteki kapı ona hep öğretmenliği hatırlatmaktadır Yani öğretmenlik, öylesine sevilesi ve uğruna ölünesi bir şeydir.
Aslında bir koşu yakındaki ahıra kadar gidip, ineklere de bir sormak lâzımdır. Bakalım Rukiye'nin öğretmenliği hakkında ne düşünüyorlardır. Kendilerinden olmayan birinin sınav hazırlığı için, kendileri gibi davranmasını nasıl karşılıyorlardır? Not: Çevremizde başka hayvan olmadığından onların fikrini alma imkânımız bulunmamaktadır.
Esasen Rukiye'nin öğretmen olma sevdası çok eskilere dayanmaktadır. Bu hayali, öğretmen kimliğini ilk tanıdığı çocukluğuna kadar uzanmaktadır. Bu döneme ait tüm oyunlarının ana teması muallimliktir. Her oyunda, kendisi mutlaka öğretmen, kardeşi de öğrenci olmaktadır.
İşin özü, onun ruh dünyasında öğretmenlik dürtüsü çok güçlüdür. Öyle ki, bu hevesin onun genlerine işlediğini söylemek mümkündür. Bu nedenle, yanında iken çok dikkatli olmak lâzımdır. Kazara ağzınızdan, "Yav! Acaba yağmur nasıl oluşuyor?" gibi bir söz çıkmamalıdır. Yoksa yandınız demektir. Artık sizi Allah kurtarsındır! Daha cümleniz bitmeden kendinizi, ansiklopedik bir bilgi sağnağı içinde bulabilirsinizdir. Bu kadar çok malûmatı, Meydan Larosse'tan bile edinemeyeceğinizi garanti edebilirim...
Evet, hayalleri hoş ve güzeldir ama sınavdan aldığı puan, atanıp öğretmen olmasına yetmemiştir. Yani şansı yaver gitmemiştir. O da kaderine kahredip, odasına kapanmış ve bir güzel ağlamıştır. Başta ana, baba ve kardeşler olmak üzere, yerli yabancı herkese bir süreliğine küsmüştür. Maliye Bakanlığı'ından kendisine de yetecek kadar kadro istemedi diye, Mili Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'ya acaip kızmıştır. Hatta görevden alınmasının uygun olacağını bile düşünmüştür.
Zamanla, ruhundaki hüznün ve gerilimin şiddeti düşmüş, yavaş yavaş normale avdet etmiştir. Ne var ki, olaylar şişede durduğu gibi durmamaktadır. Her gün, her saat hayata dair bir kısım değişiklikler meydana gelmektedir. Derken yeni bir haber, Rukiye'deki küllenmiş olan öğretmenlik arzusunu yeniden tetiklemiş, heyecan ve merak kronometresi tekrar çalışmaya başlamıştır.
Yazık ki, ikinci dalga da aynen birincideki gibi hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştır. Rukiye gene odasına kapanıp ağlamış ve gene herkese küsmüştür. Bir müddet, uyguladığı yas töreniyle mütenasip, kapalı devre bir hayat yaşadıktan sonra artık düşünmeye başlamıştır. Bu, "böyle olmayacak" demiştir. Çalışıp yeniden sınava girmeye ve daha yüksek puan alarak, bu işin üstesinden gelmeye karar vermiştir.
Fakat bu nasıl olacaktır? Çünkü hava kıştır ve evde de tek bir soba vardır. Derken, ikinci bir soba tedarik edilmiş böylece, uzun zamandır bodrumda yanmayı bekleyen tahta parçalarına gün doğmuştur. Önceleri bitmek tükenmek bilmeyen yakıt stoku, Rukiye'nin bu faaliyetinden sonra hızla erimiş ve ev sahibinin çıkma kapı kasalarına kadar gelip dayanmıştır.
Esasen bina maliki, ders çalışma merasiminin bu kadar pahalı bir uğraş olduğunu bilmiyordur. Bunu ancak, yıllardır bodrumda bekleyen ve hiç eksilmeyen hurda kerestelerin dibi göründüğünde farkedebilmiştir. Anlamıştır ki, çalışırken çok büyük enerjiye gereksinim duyulmaktadır ve odunlar da bunun için tükenmektedir.
Şaşkınlığı geçtikten sonra kendi kendine, "İyi ki ders çalışan çocuğum falan yok! Yoksa bu masrafı nasıl karşılardım!" deme ihtiyacını duymuştur.
Ev sahipleri bazan, alt katta Rukiye isimli birinin var olup olmadığından şüpheye düşmektedirler. Kapılar, camlar açılıp kapanmakta, diğer aile bireylerinin bir şekilde sesi ve görüntüsü hissedilmekte fakat o görünmemektedir. Bu gizlenme döneminde artık ders mi çalışmaktadır, kaderine ağıt mı düzmektedir, yoksa internet arkadaşlarıyla geyik muhabbeti mi yapmaktadır bilinmiyor.
Yalnız arada bir karşılaştığımızda, ülkemizin dağlarını, ovalarını, tektonik ve volkanik oluşumları, cumhuriyet tarihini, devlet kurumlarını ve görevlerini, atamaların nasıl yapıldığını takır takır anlatıyor. Şahsen ben, onun anlattıklarını sınayacak bilgiye sahip değilim. Fakat bir çok yerin ve kurumun adını bildiğine göre, demek ki çalışıyor.
Bazı kızların evde kalış hikayeleri aşağı yukarı şöyledir. Kendilerine ne doktorlar, ne mühendisler talip olmuşlardır da onlar istememişlerdir. Tam tersine bizimki, çok istiyor ama kendini (puanını) Milli Eğitim Bakanı'na beğendiremiyor. İnşaallah önümüzdeki haziranda Nimet Hanım'ın bu kaprisini aşacağızdır. Puanımızı yükseltip, onun gözüne gözüne sokacağızdır. Yani istediğimizi alacağızdır. Pardon kızı vereceğizdir.
Evet, bizim kız evde kaldı ama koca bulamadığından değil! Öğretmen olamadığından...
1.NOT: Rukiye, 2010 Eylülünden beri Alacabük'te, hakettiği sözleşmeli öğretmenlik görevini ifa etmekte ve bir taraftan da daimi kadroya atanma egzersizleri yapmaktadır. Nimet Hanım'a duyurulurdur!
2. NOT: Rukiye, 2011 Haziran atamalarında kadroya geçme hakkını kazanarak doğudaki sözleşmeli öğretmenlik görevini sonlandırmıştır. 2011/2012 öğretim yılında atandığı İst/Arnavutköy'deki yeni görevine başlamıştır.
Resim: www.tatliaskim.com/resimler-guzel-resimler/28...
Şahmaran Hacamat. Portreler: 5, Başlık. 0, alt başlık: 0