Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Rüya / Analiz

Rüya / Analiz
 

17-18 Ocak gecesi gördüğüm rüyalar

Ölen Küçük Kız

Çok yüksek bir binanın çatısındayım. Çatının kenarında değil de ortalarında güvenli bir yerdeyim. Çatının kenarında bir kaç kişi var . Küçük çocuklar da var. Esmer dalgalı saçlı, ince yüzlü, 4-5 yaşlarında, ince yapılı bir kız çocuğu çatının kenarından tehlikeli bir biçimde ilerliyor. Benim bulunduğum alandan kendilerini görmediğim yetişkin bir kaç kişi endişeleniyor. Ama çocuk aldırış etmiyor, ilerlemesine devam ediyor ve aşağıya düşüyor. Bir an dehşet duyuyorum ama, çocuk yere vardığında hiç bir şey olmuyor, paraşütçüler gibi kollarını bacaklarını açarak yere indiği ve kurtulduğu kanaatindeyim, çünkü bulunduğum güvenli yer çocuğun düşüşünü görecek bir yer değil. Çocuk yine yukarı geliyor ve yine kenarda yürümesine devam ediyor. Yine uyarılar geliyor ve o yine aldırış etmiyor. Yine düşüyor. Bu kez çocuğun düşüşünü görüyorum, riski göze alarak kenara yaklaşıyorum zira. Ancak yine de güvenli bir yer. Çocuğa kollarını aç diye sesleniyorlar yine. Çocuk kollarını ve bacaklarını açıyor. Çocuğun yüzünü göremiyorum, yüzükoyun düştüğü için arkadan görüyorum. Siyah bir tayt var ayağında. Ancak bu kez kol ve bacaklarını açması fayda etmiyor. Yere hızla çarpıyor ve orada kalıyor. Yerler yemyeşil çayır. O sırada yanına kardeşim koşuyor. Oysa onun çatıda yanımda olması gerek. Çocuğun başını kollarına alıyor. Çocuk başını kaldırıyor ve bana bakıyor, "oh ölmemiş, kurtulmuş." diye düşünüyorum içimden, ama birdenbire kızın başı geriye doğru düşüp hareketsiz kalıyor. Ölüyor. Ağlıyorum, ancak bir yandan da daha şiddetli ağlamam gerektiğini düşünüyorum..

İç Organları Görünen Oğlan Çocuğu

Bir evdeyim. Hemen yolun kenarında bir ev. Belki de bir kır restoranı veya benzer bir şey, ama ben de orada ikamet ediyorum. Bir aile geliyor. Ahşap uzun dikdörtgen şeklindeki masanın üzerinde bir kavanoz var. Kavanozda suyun içerisinde deniz böcekleri türünden bir kaç canlının biblosuna benzeyen şeyler var . Soluk fıstık yeşili ile parlak fıstık yeşili renklerle kamuflaj boyası gibi boyanmışlar. Ve sanki canlılar da bir işlemle alçıyla kaplanarak mesela, taşlaştırılmışlar. Ben bunları bulmuş ve kavanoza koymuşum. Ailenin 13-14 yaşlarındaki tombulca, siyah saçlı, beyaz tenli, yuvarlak yürek biçimindeki yüzü olan oğlu masaya yaklaşıyor. Çocuk kerevite benzer bu yeşil renkli canlıyı eline alıyor. Ben bunu hoşnutsuzlukla karşılıyorum. O sırada kerevit canlanıyor. Hareket etmeye başlıyor. Ben bu durumu beklediğime dair bir şeyler söylüyorum o ara görüş alanımda olmayan babasına. Birden çocuk kereviti ağzına sokuyor, ben telaşla yapmamasını söylüyorum ve tam o sırada evin içerisinden bu nesneleri bulundurmanın yasak olduğunu söyleyen bir ses geliyor. Sesin karımın annesine ait olduğunu düşünüyorum. Kerevitin yeşil kuyruğu çocuğun ağzının dışında kalmış ve aşağı yukarı oynuyor. Ben çok telaşlıyım, aklıma 25 yıl önce Adli Tıp dersinde okuduğum; pazarda elinde kuyruğundan tuttuğu balığı başının üzerinde sallayarak satarken, parmaklarının arasından kayan balığı o sırada bağırmak için ardına kadar açtığı ağzına düşüren ve boğularak ölen balıkçı geliyor. İyice telaşlanırken kerevit çocuğun boğazından içeriye giriyor ve ben sanki bir röntgen makinasından bakar gibi çocuğun boğazından midesine kadar ilerlediğini görüyorum kerevitin. Görüntü beyaz renkte ve grafik bir şekil. Kılçık şeklinde. Detaysız. Çizgi filmlerde olduğu gibi. Çocuğun babası geliyor yanına hızla. Çocuğun ağzına elini uzatıyor. Sonra karnından yukarı elini gezdiriyor ve kereviti çocuğun ağzından çıkartıyor. Rahatlıyorum. Ama çocuğa baktığımda çocuğun gövdesinin derisinin olmadığını ve üst tarafının iç organlarının göründüğünü görüyorum. Kasaplardaki çengele asılı koyunları anımsatır bir görüntüde, yağ ve pembe etle kaplı kaburgalarını , ve koyu bordo karaciğerini farkediyorum.

Alışveriş Merkezinde Toplumsal Gösteri

Büyük bir alışveriş merkezinin bahçesindeyim. Ancak merkez bir tepede ve açık yeşil boyalı üç katlı bir bina şeklinde. Sanki bir ilk okul binasına benziyor. Şehir dışında bir yer ama bahçe asfalt kaplı. Çevrede sararmış otlar var. Kurak bir yer. O sırada giriş kısmında bir hareketlenme oluyor. Müşteriler panik içinde işçi gösterisinden bahsediyorlar ve korku içerisinde aşağıdan binaya kadar tek sıra oluyorlar. Tedirgin bir bekleyiş içerisindeler. Bense hiç korku duymuyor ve neler olduğunu anlamak için etrafta geziniyorum. Bekleyenlerin çoğu kürk giymiş kadınlar. Yerlere satın almış bulundukları eşyalarla dolu poşetleri koymuşlar. Aynı zamanda kümeler halinde karadut, böğürtlen ve frambuazlar çekici görünümleri ile yığılı ayaklarının dibinde. İşçiler sloganlar atıyorlar ve sayıları çok az. Güvenlik görevlileri ile tartışıyorlar ve sonra içeri giriyorlar. Sırada bekleyen müşteriler iyice korkuya kapılıyor ve gelenlere yaranmaya çalışıyorlar. Siyah astragan kürk manto giymiş, siyah dalgalı saçlı, otuz yaşlarında bir kadın gelenlerin elebaşısı olan kalın siyah bıyıklı, kavruk, esmer, başında kasket olan ve Ecevit'e benzeyen adama yüzüğünü çıkartıp veriyor ve işçileri ne kadar sevdiğini söylüyor. Diğerleri de yere para ve değerli eşyalarını atıyorlar. Aslında işçiler de onlarla pek ilgili değiller. Bense olup bitenleri dışarıdan izliyor ve müşterilerin korkularını küçümsüyorum.

Bilgi notları :

Cumartesi günü metro'ya uğradık ve kasap bölümünde soğuk hava deposuna girdik, orada çengele asılı koyunlara baktım bir an. Dondurulmuş gıda bölümünde ise saydam ambalajları içerisinde çok iri ve çok güzel görünen böğürtlen ve frambuazları uzun uzun inceleyip dondurulmuş meyvelerin pek de lezzetli olmayacağını bildiğimden son anda almaktan vazgeçmiştim.

17 ocak günü otobüste yanımda oturan işçi kılıklı 50-55 yaşlarındaki adam, otobüsü kırk dakika beklediklerini, sonra ard arda iki araba geldiğinden yakındı, zeynepkamil’de hastası olduğunu, aktarma yapacağını bu nedenle otobüse binmesinin zorunlu olduğunu da ekledi. Tepki vermedim, sonra işçi emeklilerine yüzde beş zam yapılıp, minibüs ücretlerine yüzde yirmi zam yapıldığından şikayet etti, başımızdakilerin hiç halkı düşünmediğini bu halkın çok eziyet çektiğini söyleyince sert biçimde bu halkın bunlara layık olduğunu oyunu soyguncular ve çetelerden yana kullandığını, bunları ısrarla seçenin halk olduğunu söyledim.

 
Toplam blog
: 35
: 4404
Kayıt tarihi
: 07.09.06
 
 

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra İstanbul'da 21 yıldır serbest avukat olar..