- Kategori
- Şiir
S e y i r
şimdi, hangi zamanın efkârını dağıtmalı bu şiirde
ilk yazlarda kalan
ziyan zebil gençliğin nefesine/ mi yanmalı
yoksa, dolu dolu yaşanmayan bomboş yıllara mı
gül sunan elde gül kokusu kalır*mış
saksıda pelin yetiştirirdi annem
top yapar yaprağını yuttururdu sağlık diye
bulaşmayan baldı umutlar
düşlerde okşadı saçlarımızı meltemin eli
bize düşen poyrazlardı hep
yarınlara cam fanustan baktık
şimdi konuştuklarımızı sustuk
kaç harman savruldu içimizde/ biz bildik
böyle haydut değildi zaman
ne ateş / ne barut / ne kan kokusu vardı havada
ızdıraplı değildi dünyanın nefesi
bekçi düdüğünün huzuruyla kapardık gözlerimizi
şimdi hangi zamanın efkârını dağıtmalı bu şiirde
masmavi bir deniz vardı yüzdüğümüz
saf saf /dört yapraklısını arardık yoncanın
ve balını sarı mimozaların
hükümsüz kaldı mavilerimiz
kanla mühürlendi yaşamın yeşili
olmadı / olmayacak güllük gülüstanlığımız
güneşin altın ışıkları, bir umut ürpertisi sadece
bir hücreye kapandı duygular
ve ilmeğini boynuna kendi geçirdi insanoğlu
şimdi/ hangi zamanın efkârını dağıtmalı bu şiirde
biz aşkı romanlardaki gibi bildik/öyle sevdik
eser yok eski sevdalardan artık
fark var, kuşların ötüşlerinde bile
her şey elimizde çok şükür
dünya bile
yalnıca kan sızıyor gözünden
zamanla yorulurmuş insan/ yoruldum ben de
uzak bir hayâlde kaldı herşey
şebnemli, soğuk sabahla açılıyor gözlerim
beklenti duygusu olmadan
gitgide her şeye alışırmış ya insan
yalnızca
alışamadım bu dünyayı seyire
16 Mayıs 2010
*Çin Atasözü
Hâdiye Kaptan
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.