Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '13

 
Kategori
Şiir
 

Saatler kırmızı

Saatler kırmızı
 

Dağıtırım bu barı, dedim.

Abi yapar mısın gerçekten, dedi Süleyman.

Hayır, sen varken yapmam…

 

Bir öğleden sonra başında bandana olan genç çocuk

bir şey sorabilir miyim, eğer kızmassanız, dedi.

Soracağın soruya bağlı, dedim ona.

Çekinerek de olsa sordu.

Rakıyı, gündüz içmek rahatsız etmiyor mu?

Başındaki seni rahatsız etmiyor mu?

Düşündü biraz, anladım, dedi.

Bitmedi, dedim ve kolunu kavradım.

Saygı insana duyulur, içkiye değil…

Eyvallah...

 

Anadolu’nun göbek çukurunda

bir duble rakıyı rahat içemiyorum,

nereye gideyim?

 

Savaş öncesi sessizliği olan

sakin bir kadın vardı

seni anlayabileceğimi anlamamanı

anlayamıyorum, dedim kadına.

Bir daha görmedim onu.

Anlamadı herhalde…

 

Kadınlar çoğunlukta ama faydaları yok

ölüm var baş ucumda

ocakta yemek misali kokusunu alıyorum

çağıldayan su sesinde akşamı

ya da güneşin son damlasını gören biri olmak

orada gülümseyen gölgeler arasında

bir dal kırıldı adımı söyleyen herkesin öldüğü ormanda

son tutulmanın güneş tarafından reddedildiği

birkaç kadının bacak arasına sığındığı akşamda

kan tükürdü ses

ve yırtıldı ansız

zaman yaşlı, zaman kambur

zaman istenmeyen

elleri olmayan bir şeyin kollarında

tükendi…

 

“Yort savul,” dediler  ya da Sait Faik gibi:

“yırtık para kokan nefesiyle şairler sarmış şehirleri,

ölü bekleyen imam gibi bekliyorlar…”

 

Bir vatos misali

suda yükselen ada üzerinde

son kara parçasına

İda dağı değil ha

ya da Olympos

sıradan bir kaya parçasına işlediler

ahenkli kıtalara dizdiler şiiri

ve kıtalar arası nefes gibi çekildi 

Ece’nin Yort Savul’u…

 

Bizi doldurdular diyorum size

insan diye doldurdular içimizi

anlamadık nereye geldiğimizi

saat başı nöbetlerde birer şiir yazdırdı

elleri kan taşı tutan hakimler

 

bir çalışma gerekliydi önce

gülümseyen ve sırtıma takılan olta misali

beni yukarı çeken demokraside

silahsız çocukların

silahlı çocuklar doğurduğu

ortadoğu dudaklar açıldı

kansız gülün son demine

ve bir şahit gerekiyordu

tanrının var olduğunu söylemeye

adına sin dediler…

 

Düş dökülüyor toprağa

bir akşamüstü nerede olduğunu bilen

ama neden orada olduğunu bilmeyen adamın

gözlerine bakan kadın çoğalıyor

kadınlar

kadın gibi kadınlar

daha dün kadın oldular

ama kadınlar

sağım solum önüm arkam kadın

kadından bol bir şey yok

ah bir dokunabilsem onlara…

 

Burada bütün saatler kırmızı…

 

 

 
Toplam blog
: 57
: 122
Kayıt tarihi
: 25.04.12
 
 

İnsan ve hayvanı bir severim. Saygıdan hoşlanmam. Zımparalanmış köreltilmiş sevgiden de.. Kib..