- Kategori
- Kültür - Sanat
Sabahattin Kudret Aksal'ın Öyküleri Üzerine Bir Deneme IV
Sabahattin Kudret Aksal
Hikayelerin tematik incelenmesi : Ölüm...
Sabahattin Kudret Aksal , her zaman hastalığa yakın bir bünyeye sahip , doğadan kaçan ürkek bir insandır. Hikâyelerinde ve daha çok şiirlerinde ölümden bahsetmesinin nedeni budur denilebilir.
Hikâyelerinin on tanesi ölümle bitmiştir. Daha çok yaşlı kahramanların var olduğu bu hikâyelerde ölüm doğal bir neticedir. Son günlerini yaşayan bu insanların ölümle iç içe yaşamaları onları yalnızlığa , karamsarlığa iter.Aksal’ın kahramanları yanlarında hiç kimse olmadan dünyaya gözlerini kaparlar. Yalnız ölen bu kahramanlar ölünecek bir in , bir oda aramak çabası içindedirler. Onların belki de tek huzur buldukları şey yalnız ölmeleridir. Bazı hikâyeler ölüm haberiyle başlarken; bazıları ölüme adım adım gidilmesini anlatır. Birinci şahıs ağzıyla anlatılan Hayriye Hanım , Büyükannemin Ölümü ; hakim bakış açısıyla anlatılan Yaralı Hayvan, Oğul , Bir Sabah Bir Apartımanda , Soyut Oda , Hüseyin Feyzullah’ın Evlenmesi, Sezai Beyefendi , Vav’lar ve bir çocuğun gözüyle anlatılan Ev ve Ölü hikâyelerinin hepsi ölümle neticelendirilir. Her hikayede ölümün kasvet verici havası açıkça görülmektedir. Hüseyin Feyzullah’ın Evlenmes’inde meydana gelen ölüm hariç diğer ölümlerin hepsi ecelin gelmesiyle ölür. Eceliyle ölen insanların hepsi orta yaşlı ve yaşlı insanlardır. Yalnız Hüseyin Feyzullah’ın Evlenmesi hikâyesinde intihar eden bir genç kızdır.
Vak’aya ölüm haberiyle başlayan kahramanın anlatıcı aynı işte çalıştığı Hayriye Hanım’ın ölüm haberini alır. Vak’a bundan sonra başlar Hayriye Hanım’ı gözünde canlandıran kahramana anlatıcı onla ilgili muhayyel bir şeyler tasarlar. Büyükannemin Ölümü adlı hikayede kahraman anlatıcının büyükannesinin ölüm döşeğindeki anı gidip görmesi ve ölüm karşısındaki vaziyeti anlatılır.Ölüme yabancı olan kahraman anlatıcı geniş büyük bir ölü yatağını ölümü gizsel içgörüsüyle özdeşleştirir.
Yaralı Hayvan , ölümünü anlamış bir insanın yazlık bir otele gidip orada ölmesini;Oğul, bir yaşlı ana ile oğulun yalnız birlikte yaşamalarını ve oğulun ölümünü;Bir Sabah Bir Apartımanda , bir apartmanda sabahleyin komşuları Piraye Hanım’ın , ölüm haberini alan diğer komşuların ölüye ait ekonomik ve kıskançlığa bağlı olarak izlenimlerini;Sezai Beyefendi , avare ve uçarı bir yaşlı adamın ölümünü ; Soyut Oda , ölümüne yakın kendine ait bir oda yapan bir insanın orada ölmesini ; Hüseyin Feyzullah’ın Evlenmesi, yeni evlenen Çerkez kızı Hatice’nin kocası Hüseyin feyzullah’ın yüzünden bir anlık bunalıma girerek kendini kuyuya atıp öldürmesini ; Vav’lar, yalnız bir insanın bir vav gibi kıvrılıp ölmesini ; Ev ve Ölü ise bir çocuğun gözünden, büyük dayısının ölümünü ve çocuğun bu ölümü evle bağdaştırması konusu anlatılır.
Hikayelerde ölümden bu kadar çok bahsedilmesi yazarın mizacından kaynaklanmaktadır. Ölüm düşüncesi yazarın bilinç altını en çok uğraştıran unsurlardan biri olup, bir bakıma yaşlılık düşüncesi ölümü daha çok anımsatmaktadır. Kahramanlarda gördüğümüz yalnız ölme isteği, yazarın iç huzursuzluğundan kaynaklanmakta ve onun iç yalnızlığını ifade etmektedir. Bunun için yazar daha çok geçmişe dönüp bu ölüm düşüncesini ber taraf etmek ister.ona göre ölüm bir son değildir.Yaşanmış güzel bir anın hatırlanması ölüm düşüncesini biraz hafifletir. Hayriye Hanım ölmüştür ama kahramanın anlatıcının gözünde muhayyel olarak capcanlı durmaktadır . Düşsel bir şeyler kuran anlatıcı ölümü düşünmez. Sezai Beyefendide ise ölen Sezai Beyefendi’nin ölümü tek bir şekilde kirletebilir o da sağlığında hiç gelmeyen ellilik damatlarının ölümde gelmeleridir.
Hikâyelerinin hepsinde ferdi ölümler hakimdir. Ecel ile ölümlerin bu kadar fazlalığı hikâyelerdeki kişinin ferdi bir karakter taşımasında yatar. Aynı dairede çalışan bir memurun ağzından anlatılan ki bu kahraman anlatıcıdır, Hayriye Hanım , sıcak bir günde sabaha karşı ölmüştür. Yaşlı ve yalnız bir insan olan Hayriye Hanım hakkında düşsel bir şeyler kuran kahraman anlatıcı tarafından biz Hayriye Hanım hakkında bilgi ediniriz. Hayalle karışık anlatılan Hayriye Hanım; ‘’Elli beş yaşlarında (kadar) sessiz sedasız, kendi halinde yaşayan bir insan’’dır.(‘’Hayriye Hanım ‘’ , GA., s.19) yalnızlık teniyle iç içe girmiş bu hikaye yalnız bir insan öldüğünde cenazesini taşıyacak bir kimsenin bile bulunmadığını vurgulayan bir anlatıdır.
Anımsal bir hikâye olan Büyükannemin Ölümü, ölüme alışamamış ölüm karşısında ürperen bir insanın gözünden anlatılmaktadır.’’Büyükannem hastahaneye yatalı üç gün olmuştu (‘’Büyükannemin Ölümü’’, GA., s.35) haberini alan kahraman anlatıcı büyükannesinin ziyaretine gider.Ölüm onun için önemli değildir yada ölümün ciddiyetinin farkında değildir.Onda ölümün ciddiyetinin farkına vardıran şu cümlelerdir:
‘’Hastalığın, hem an biraz daha odayı saran ölüm havasının kimse pek o kadar farkında değildi.(‘’Büyükannemin Ölümü’, GA., s.37) ‘’..hiç görmediğim genişlikte bir yatağın açılmış olduğunu gördüm.’’(‘’Büyükannemin Ölümü’’, GA., s.39)