Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '10

 
Kategori
Deneme
 

Sabahın beşinde

Saat sabahın beşinde birden gözlerim açılıverdi. Sanki günlerce uyumuşum gibi gözlerim kapanmak nedir bilmedi. Tabi kendi kendime dur, uyurum şimdi diye diye , dön sağa , dön sola ama tık yok uyku hak getire... Sanki uyku nedir unuttum.

Kalktım önce bizim fadiğin yanına gittim. Yine karman çorman yatıyor, üstünü de açmış. Üstünü örttüm ki arkamı dönüp odadan çıkmaya kalmadı , üstündeki pikeyi tekmeleye tekmeleye attı üzerinden. Üstelesem, uyanacak , bir şey değil sabahın beşinde bütün apartman horon tepeceğiz. Havada sıcak gerçi, apartmanda da daha dış cephe mantolama yapılmadığı için, gündüzün sıcağıyla, akşamları ve geceleri, güveçte kuru fasulye gibi pişiyoruz. Sabahleyinde tadımıza doyulmuyor, pembe pembe yanaklar....

Mutfağın balkonuna çıktım. Binanın önü açık olduğu için uzaklaradoğru baktım. Hatta nerdeyse parmaklarımın ucuna dikilsem Yalova'yı bile görebileceğim. Herkes uyuyor. Bazı apartmanların dairelerinin ışıkları yanıyor, o da saysan en fazla iki veya bilemedin üç tane.

Yaktım bir sigara. Derin bir nefes çekip üfledim ötelere doğru. Etrafta çıt yok. Kendi kendime başladım hayaller kurmaya. İlk hayalim lotodan büyük ikramiyenin bana çıkmasıydı. Ne yapmak lazımdı? Banka müdürüne gideceksin, hangi banka oda önemli, devlet bankalarından içeri girdin mi insanın içi kararıyor, zaten sevmiyorum. Özel bankaya versen ya batarsa. Neyse banka müdürüyle beraber notere gidilecek, haliyle noter kuponun aslını görmek isteyecek , kuponu vereceksin , ya noter pencereden atlayıp kaçarsa? Yada hadi notere gitmedin, noter siz zahmet etmeyin ben geleyim dedi, onun noter olduğunu nerden bileceksin? Ya kimlik sahteyse? Yada kuponun fotokopisi çekilirken birşey olursa? Belkide banka müdürü , kendi kendine "Üf iyi para nasıl olsa vekaleti de aldım, bu parayla ömrümün sonuna kadar yurt dışında hayatımı yaşarım." deyip parayı kendi hesabına geçirip kaçarsa...? O kadar kısa sürede nereye başvuracaksın da , adamı yakalatacaksın? Az para değil kardeşim, loto tarihinin en büyük parası nerdeyse 30 trilyon. Eski parayla tabi.

Sabahın beşinde ben bunları şeytanla birlikte başladım düşünmeye. Ben bir fikir atıyorum, şeytan ya şöyle olursa o zaman ne yapacaksın diye peşinden soruyu yapıştırıyor. Şeytanın sorularından artık gına geldi. Bir an gerçeğe döndüm. Saat sabahın beşi , ortada para mara yok , ben karalar bağlamışım. Tabi güldüm kendi kendime. Bu esnada aklıma bir hikaye geldi. Çingenenin birisi eşiyle birlikte hayal kuruyormuş, bir keçileri olsa ne güzel olurmuş, onu çoğaltırlarmış, sütünü sağarlarmış , eşide beyine "Hem bey , sütünden peynir yapar komşulara da veririz" demiş. Çingene kadının ağzına bir yumruk atmış. "Keçinin peynirini ne har vurup harman savuruyorsun !" diye bağırmış birde .

Tabi bu arada sigaram bitmek üzereydi ve ben yine hiçbir şey anlamamıştım, sigaradan. Bir tane daha yaksam mı diye geçirdim içimden. Şeytan yine başladı dırdıra. Konu bu sefer akciğer kanseri. Olursam en fazla 6 ayda giderim. Hadi gittik, ya eşim ve kızım ne yapacak? Çık bakalım işin içinden.. Her ne kadar amcaları, dayıları olsa da, benim yerimi tutmaz ki. Birde iki numara daha beni hiç tanımadan gelecek dünyaya. Hadi bu taraf öyle, peki ben ne yapacam? Münker ile nekir geldiler başladılar sormaya, rabbin kim? Kimbilir bana ne halde görünecekler ? Acaba korkudan, ben hakimim masum bey mi diyeceğim? Ya da sadece meeeee ... mi diyeceğim? Buyrun cenaze namazına... Yahu ne kuruntulu bir adam oldum ben yarabbim dedim. Her şey sorun. Benim yaşlılığımda hiç çekilmez. diye düşündüm. Eğer yaşarsam , beni herkesin işine karışan bunak bir adam olarak huzur evine kaparlar . Zamane gençliği çekemez öyle başında herşeye karışan büyük falan. Yetişen nesil zaten alarm çanları çalıyor. Buda ayrı bir dır dır konusu... Ama pek sarmadı sabahın beşinde.

Şeytanla bu konunun tartışmasına devam ederken , ileride birisini gördüm. Adamcağız otobüs durağına doğru gidiyor. Yahu yıllarca sabah erkenden kalkıp gideceksin. Birde bunu geri gelmesi var. Otobüsler ana baba gibi dolu. Adam kimbilir kaçta evine gelebiliyordur.? Düşünsenize bir de eve gelince , hadi bizi şuraya götür , dışarı çıkalım , oynayalım diyenler varsa. Yandı gülüm keten helva. Şükretmek lazım halimize dedim.

Sigaram bitti. Battı balık yan gider , bir tane daha yakayım dedim. Uyku falan hak getire, şeytan yine başladı konuşmaya. Yahu bu İran acaba İsrail'e vurur mu ? Boşver onu da bizimkiler ne yapmak istiyor? İşte o zaman şeytan bana , inan bende bilmiyorum dedi. Aklıma soru bile gelmiyor dedi. Derken başka konuya atladık.Bu yaz inşallah kızı denize götürmek lazım diye düşündüm. Kız bir deniz görse, hadi baba denize girelim diyor velet. Nereye götüreceksin ? Şeytanla başladık yine tartışmaya? Şurası ... orası olmaz , burası .... burası olmaz şu var. En son hafta ortası olmak kaydıyla Riva'da karar kıldım.

Bir baktım etraf aydınlandı. Kül tablası doldu. Ağzımda zehir gibi bir tat. Sabahın köründe 30 trilyonu tahsil ettik kazasız belasız , hastalandık , iyileştik elhamdüllilah , ortadoğu krizini çözdük , çocuğu denize götürdük. Ne mi yapmadık. Bir namaz kılmadık. Sabah namazı böylece uçup gitti. Allah affetsin.

 
Toplam blog
: 116
: 735
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

1994 Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat bölümü mezunuyum. Aynı üniversitede Genel İktisat Polit..