Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '22

 
Kategori
Öykü
 

Saçlar

Rüzgarın uçurduğu saçları havada ıslak sicimler gibi kamçı-kamçı yüzüne gözüne vuruyordu. Sonbaharın o büyülü güneşli ama bir o kadar da rüzgarlı havası, hortum çıkmayacağına dair bir delil teşkil etse de, rüzgarın böylesi, yaktığı sigaranın dumanına içine çekemeyecek kadar, hiddetliydi. Narin fiziki yapısından onu kadınlardan ayırt etmek oldukça güçtü. Sevecen bir erkek olarak büyürken, büyütülürken, çevresi tarafından kırık birisi olarak değerlendirilmesi her daim kanına dokunmuştu. Oysa isterdi ki erkek olduğunu ispata gerek duymayan kaslı bir fiziki yapısı olsun. Hem sonra hatlarının bir kadın kadar güzel olması onun değil doğanın suçuydu besbelli ya da, olsa olsa, en fazla, onu dünyaya getiren anne ve babanın! Bütün bu saçma sapan şeyleri düşünürken Çanakkale Boğazı’nda boylu boyunca uzanan köprüye baktı. Bu kadar uzun bir köprüye neden ihtiyaç duyulmuştu ki! Avrupa’dan gelen yabancıların, turistlerin, arabalarıyla batıya kolay geçişinden başka neye hizmet edebilirdi ki bu çok pahalıya mal olan köprü.

Bugün ne yaparsa yapsın, ne düşünürse düşünsün, kafasını toparlayamıyordu bir türlü. Hayata karşı dirençli biri, bir erkek olarak, kendini ispat etme isteği, onu farklı, huysuz ve eleştirel mi yapıyordu yoksa! Ayrıyeten kadınların onu bir erkek olarak yok saymaları da ayrı bir mevzuydu. Evet, ince ve narin olabilirdi ama bu onun boylu bir erkek olduğu gerçeğini değiştirmezdi.

“Ne garip”; “Sigaramın yarısını ben içtim, yarısını rüzgar; ateşle oynama güzelim bir yanına sıçrar”! Neyse ki sigarasını yakarken Fatih Erkoç’un bu şarkısında olduğu gibi kendini yakmamıştı. “Böyle salak havada sigara içme isteği de, en az sigara içme alışkanlığı kadar saçma”. Fabrikasının balkonundan üşüyüp içeri kaçtı. “Götüm dondu açıkçası!”.

Sekreteri Nil, tüm dalgacılığıyla yanına gelip şekersiz Türk kahvesini masasına koydu. Koreli bir çekik gözlülükle, şehla, şehla, ona bakarak; “Ne olacak sizin bu yalnızlığınız Buhran Bey!”; “Şayet” dedi, “evli olmasaydım, vallahi billahi, sizinle evlenirdim hiç düşünmeden ve sayenizde bedavadan zengin de olurdum”…

İnsanın parasıyla rezil olması böyle bir şey olsa gerekti.  “Öyle şanslıyım ki üstüne üstelik annem adımı Buhran koymuş, buhranlı-buhranlı yaşayım diye!” .

“Nil, patavatsızlığın sana kazandırdığı ve –acağı hiçbir şey yok. Akıllı bir kadın olsan Selma ile benim aramı yapar yine bu işten kazançlı çıkardın!”.

“Özür dilerim de patron, farkındasın değil mi, Selma Türkiye güzeli bir kız!”

“Yani…”

“Yani kızcağızın sizinle çıkacak hiç boş vakti olmuyor”. “Siz zengin olabilirsiniz ama sizden çok daha zenginlerle beraber Selma!”

“Haydiii, çık odamdan Nil, yapacak çok işim var!”

“Ama itiraf edeyim ki patron sizin saçlarınız bir numara! Balkonda nasıl dalgalandığını izlerken yine yeniden hayran oldum. Düşünsenize bir de kel olsaydınız, ne olacaktı haliniz. Yerinizde olsam bir kurşun döktürürdüm; kızma! Şimdi çıkıyorum!”.

Rüzgarlı bir havada, rüzgarda dans eden düşünceler Buhran’ı bir hayli yormuştu. “Saçlarım güzelmiş; yalakalık yapmasını da bilmiyor!”. Ellerini saçlarının arasına tarak şeklinde daldırıp arakadan tepeye doğru saçlarını yakalayıp saçlarına güzel bir topuz yaptı!

“Evet, kesinlikle sarı saçlarım çok güzel!”

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..