Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sadakat teyze, otur bir çay iç!!!

Sadakat teyze, otur bir çay iç!!!
 

"Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına"

Zurna çalınması çok zor bir enstrüman diye duymuşumdur. Bu tabir sanırım buradan çıkmış.

Evlilik. Zor; zurna gibi tıpkı, peşrev bekleme, iyi bir başlangıç, ilk sesin nereden ve nasıl çıkacağı, süpriz; şaşırmaya hazır ol, ne çıkarsa bahtına, razı olmaya hazır ol... Rastgele çıkabilecek bir ses için büyük umutlar besleme... Çok mu acıklı oldu bilmiyorum giriş ama bana düşündürdükleri bunlar; kadın/ erkek birlikteliklerinin.

Evlilik dedim başta; şuna tüm ilişki adları diye daha da derinlik kazandırayım.
Sevgililik, Aşıklılık, Evlilik, Seviyeli İlişkilik, Uzun Yıllardır Birliktelik, Aynı Evi Paylaşmalık, Zaten Karı Koca Gibiyizlik.... Her ne kadar ismi varsa işte...
Güven, sadakat, ten uyumu, paylaşım tınısında beklediğin peşrev aslında "Allaha emanet" anlayacağınız; evlilikte. İnsanoğlu işte, her enstrümandan, ilk önce tatlı bir ilk ses beklentisi duymaya programlıyız. Tabi sonrası, peşrev sonrası sese katlanma eşiğimiz de birbirimizden çok farklı...

Duymamazlıktan gelenlerle, ilk sesi duyarduymaz kaçanların yanında, dur bakalım belki ikinci parçadan sonra daha iyi birşeyler gelir kulağıma beklentisi olanlar da az değil... Ama işin aslı... Zurnada peşrev olmaz mirim... Boşuna bekleme... Dinlen dinlen kaç...

Zurnadan klarnete, oradan da sadakate geçiyorum ister istemez. Bu günlerde ister iste, ister isteme, herkes bir şekilde konuya odaklı. Ellerde kabak çekirdeği, "Aman iyi ki benim başıma gelmedi" ferahlığıyla seyredalanlar çoğunluktadır, olan biteni. Ben kabak çekirdeksiz baktım dün gece, olana bitene...

Aslında böyle bir üçlü kargaşalık yaşamak için, illaki de kahramanların medyatik olmasına gerek yok. Hepimizin günün birinde başına çok da rahat gelebilir, gelmiştir de, gelecektir de...

"Kızım, sadakate bir çay demle de azıcık soluklansın zavallı, ayakta canı çıktı yıllardır"... Herhalde uzun birliktelik yaşayan çiftler arasında, iki cinsden birinin sadakat teyzesi daha erken yoruluyor. Sadakati yorgun düşen taraf da böyle bir duygu yoğunluğu ardına sığınıp, çay molası verdirtiyor. Teyzesine.
Üç çocuk doğurup 95 kiloya dayanınca, menapoz göbeğin önden, sen arkadan gelmeye başlayınca, iflas edince, paran bitince, karizman çizilince, ışığın sönünce, memelerin sarkınca, ya da sadece ve sadece "canı isteyince" karşı tarafın sadakat teyzesi birden yorgun düşüveriyor.

İçler acısı tablo, iki, kadın bir erkek kahramanın, kadın hısmısının da katılımıyla kabaran mevcudu ile iyice iç acısı bir hal aldı...

Esas erkek: Sen, herkesin zevkle ve takdirle dinlediği enstrümanist adam, düştüğün hallere bak... Alkış duymaya yeni yeni alışmaya başlamışken, karakol çıkışlarında yuhalanmayı hak edecek ne yaptın... Ne yaptın... Gittin, her daim hüzün kadını, jüri koltuğu aksesuarı hanıma aşık oldun. Burası tamam. Çekti bir şeyler, aşk bu saygımız sonsuz. Ama dön bir de kendine bak, karına, çocuklarına, evliliğine bir bak... "Zaten çok mutsuzdum evimde, evliliğimde" açıklamaların seni bu düştüğün durum içinde ne kadar aklayabilir ki. O halde insan gibi, önce eşinle arandaki konuyu kapatır, sonra aşkını afişe edersin. "Dur bakalım, temiz iç çamaşırım, sıcak çorbam hazır önüme geliyorken, sıcacık evimde, kimseye hesap vermeden kumandam elimde televizyon keyfim yerindeyken, saçlarıma jöle sürmeden de bana bakan bir kadın varken hala evde, benim canım aşık olmak istedi, bir koşu gidip aşık olup da geleyim, sonra da bakarız duruma" demek var mı? Varsa eğer, evindeki kadını cümle aleme "açıklama yaptırtacak" kadar rezil etmeye, gururunu incitmeye hakkın var mı? Bunların hepsine hakkım var diyorsan da, bundan sonra bir daha eskisi gibi göremeyeceğin "saygınlığını kaybetmeye" karşı da bir B planın vardır umarım.

Esas kadın: Sen, uluslararası ün kazanmakla meşgul bir sanatçı eşi olarak, acaba o insanın, bir müzik adamının aşkla, şefkatle, saygıyla beslenebileceği gerçeğinden haberin var mı? Vardıysa eğer, uygulama yöntemlerini denemek yerine "Bu camia onu da bozdu" beyanatları verip o beğenmediğin camiaya "Gözlerine sürme çekmeyi" de ihmal etmeden verdiğin röportajlarla girmeye neden kalktın. Kocamın parası yüzünden peşindeler diyen sen de mi acaba o paranın peşindesin ve kaptırmaya korkuyorsun..

Yardımcı kadın: Yıllardır aşk acıları ile mikrofonlara, kameralara hüzün pozları veren bir kadından daha fazla "erkeğini paylaşamama" güdüsünü kim bilebilir. Yasak aşkının "karısı ile evliliğinin zaten yürümemesi" mi senin içine sular seller serpmiştir de, için bu kadar rahat hala jüri koltuklarında silikon avantajını sergiliyorsun. Her erkeğin, başka bir kadını tava getirme cümlesi olan "zaten eşimle aramızda dağlar var, sen başkasın" masalını hala yutmakta mısın bu kadar birlikteliğe, sosyalliğe. Defalarca "ben de aldatıldım" mesajları veren sen, neden hemcinsinden birine de aynı acıyı çektirmek istedin. Bu kadar mı gözler kararır... Hayır efendim bu kadar gözler kararmaz; hepimiz belki birilerinin aşk çukurunun taaa dibine geldik zaman zaman; ama kendimizi geri çektik... Şimdi "sanatçı" avantajını kullanıp, biz sanatçılar böyleyiz, aşk, duygu vs, direnemedim aşka masallarını, şarkı sözü ve beste olarak da duymak isteriz.... Sizden... İleride...

Umarım, birilerinin sadakat teyzesi çay molalarına fazla alışıp, eskisinden daha da çabuk yorulmaz bu yeni başlayan aşk ilişkisinde...

Zurnanın ilk deliği güvense, maalesef peşrev kulağa hitap etmedi... Bir kadının kocasına duyma hakkı olan güven:
"Beni kocam asla aldatmaz" güveni değil....
"Beni kocam asla ele güne rezil etmez" güveni....

 
Toplam blog
: 30
: 2105
Kayıt tarihi
: 10.01.07
 
 

1967 doğumlu. İ.Ü Psikoloji lisans, İ.Ü Davranış Bilimleri Yüksek Lisans eğitimi aldı. Halkla ilişki..