Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '07

 
Kategori
Güncel
 

Sadece biz miyiz? 2

Sadece biz miyiz? 2
 

2-
Yeni anayasa tartışmaları gündemde yer tutmaya devam ediyor. Bir gazete;"geleceğimiz bu altılıya mı kaldı" diye başlık atmış; taslağın adını da "kabus anayasa" (1)koymuş. Halbuki esas kabus, henüz ne olduğunu tam bilmediğimiz yasa metnine bu ad verildiğinde başlıyor. Anayasalar altı kişiyle değil de onaltı kişiyle hazırlanınca daha güzel olur diye bir kural mı var? Geleceğimizi bu altılının ipoteğinden kurtarmak için, her birimiz birer anayasa maddesi mi yazmalıyız?

Sn. İbrahim Kaboğlu, telefonla bağlandığı bir tv programında bir yandan, yeni anayasa taslağı hakkında bilgisi olmadığını söylerken diğer yandan da "bunlar madde değil, anayasa ayetleri" (2)diye dalgasını geçiyordu. Malumat sahibi olmadığı bir konuda, nasıl böyle bir hükme varabildi bilmiyorum Yoksa Anayasa'yı hazırlayanların içinden, kendinin vahiy aldığını söyleyen biri çıkmıştı da medyaya mı yansımamıştı? Bu zat bir akademisyendir ve ondan, anayasa taslak metnini hazırlayan meslektaşlarına saygılı olması beklenir. Çünkü kendisi, konuşma tarzıyla son derece nazik bir insan görüntüsü vermektedir.

Bana sorarsanız gazetenin kabus dediği şey, bundan sonra başlayacaktır. Çünkü herkes kendini bir anayasa uzmanı yerine koyup, takıldığı her maddede, kafasına göre bir değişiklik isteyecektir. Eğer bunlar kabul edilip, madde metinleri üzerinde gelişigüzel oynanmaya başlanırsa, yeni anayasanın hem anlam, hem mantık, hem de dil açısından bir garabet halini alması muhtemeldir. Yani önce, ne demek istediğini anladığımızı sandığımız, fakat daha sonra da çekilen her yöne geldiğini gördüğümüz bir anayasamız olacaktır. Bu da gene en çok Sn. Sabih Kanadoğlu'nun işine yarayacaktır.

Burada söylemek istediğim, yasa metinlerini mutlaka konuya hakim ehil kimselerin hazırlaması, metinde değişiklik yapılması gerekiyorsa hem dilin, hem mantığın, hem de anlamın bozulmadan yapılması, iktidar muhalefet zıtlaşması esnasında tıkanıklığı aşmak için, düşünmeden kanun teklifinde bulunulmamasıdır. Size "toplantı ve karar yeter sayısı"nı düzenleyen iki anayasadan, iki madde sunuyorum:

Madde 86- Her Meclis, üye tamsayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve (Anayasada başkaca hüküm yoksa, ) toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla karar verir. (1961 Anayasası)

MADDE 96. – (Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa, ) Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz. (1982 Anayasası)

Burada dikkat etmeniz gereken kısım, " anayasada başkaca bir hüküm yoksa"dır. Maddenin bir bölümünün yer değiştirmesiyle, anlamının da değiştiğini görüyorsunuz. Öyle sanıyorum ki 1982 Anayasa'sına bu maddeyi yazanın (veya varsa değişiklik yapanın) amacı, Anayasa'da başka bir toplantı yeter sayısı olduğunu anlatmak değildi. Maddeyi yazarken nereden yararlandığı zaten görülüyor.

Belki 1961 Anayasası'ndaki cümlenin aynısı olsun istemedi, "anayasada başkaca bir hüküm yoksa" ibaresinin başa alınmasının bir anlam kargaşası meydana getireceğini düşünemedi. Belki de, Hasan kel'in, Kel Hasan olmasıyla bir şey değişmeyeceğini zannetti ve zannında yanıldı. Metin içinde yapılan yer değiştirmenin meydana getirdiği anlam kaymasını, aradan 25 yıl geçtikten sonra birilerinin dava konusu yapacağını nereden bilecekti?

Bir anayasa profösörünün milletin tümünü ilgilendiren konularda sorumluluk alması halinde, kılı kırk yarması, hazırladığı metinleri anlam mantık ve dil açısından çok iyi incelemesi lazımdır. Hatta arkadaşlarına, dil ve felsefe bilimcilerine yazdığı metinleri okutmalı, onların ikazlarını dikkate almalıdır. Aksi takdirde geçtiğimiz dönemde yaşadığımız "toplantı yeter sayısı"na benzer tartışmaların ilerideki zamanlarda da başımızı ağrıtması muhtemeldir.

Diyeceksiniz ki daha dereyi görmeden paçayı sıvayıp, çaydan geçme talimine başlayan elitlerin bulunduğu bir ülkede düzgün bir dil, düzgün bir mantık ve düzgün bir anlatım düzeniyle bir yasa çıkarılabilir mi? Biz onun kafasını gözünü yarmadan, kolunu kanadını kırmadan, kabul edebileceğimiz şekle (yani kuşa) çevirmeden hayata geçirtir miyiz?

Geçirtmeyiz diyorsak o zaman, "kanunlarımız niye lastik gibi nereye çekersen o tarafa geliyor" demeyelim. Onları bu hale, uzaylılar değil biz çok bilmişler getiriyoruz.


(1)-Tercüman 9 eylül
(2) Habertürk tv.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..