- Kategori
- Öykü
Sadık yarim
Güneş vurmuştu. Sırtının tam ortasına. Saçlarının dibinden fışkırıp, yüzünden süzülen terler, daha toprağa düşmeden buharlaşıyordu sanki. Toprak kurumuştu susuzluktan. Çapayı olanca hıncı ile indiriyordu kuru toprağa. Kesekler ordan oraya savruluyordu. Tüm hıncını topraktan çıkarıyordu. Bir yandan da söyleniyordu.
- Hayatımı kararttın kara toprak. İçimi kararttın. İçine ettiğimin karası. Hani döktüğüm terin karşılığı? Hani nerde?
N e verdinki bana dertten, meşakkattan gayrı? Hep aldın, hep aldın. Sonunda benide alacağını sanıyorsun. Ama yanılıyorsun. Yağma yok. Vasiyet edeceğim, ölürsem beni denize atsınlar. Burda deniz yok diye sevinme hemen. Cesetimi yaktırıp, küllerimi denize savurtacağım. Sana zırnık vermem. Güneş tam tepeye dikilmişti. Başındaki kat kat poşu olmasa beynini delecekti.
- Deniz kenarında sosyeteleri okşarsın. Bozkırdakileri yakar kavurursun. Güneşin bile bize hayrı yok. Islak çullarla örtüp, çalılarla güneşten sakladığı, toprak testiye uzandı. Testiyı sapından kavrayıp dirseğinin yardımı ile dikt kafasına. Dudaklarının kenarından taşan suyun serinliği tenine değince, derin bir oh çekti. Yere oturdu. Hala sinirli gibiydi.
- Adına türkü yakılan toprak. Benim sadık yarim kara topraktır, diyen ozan, al senin olsun. Koynuna al yat. Yarin sadığı olurmuymuş. Erkek milletinin alayı kıytırıktır. Gözleri daldı. Farkında olmadan elindeki testiyi biraz yan yatırdı. Suyu toprağa döktü. Toprak hemen emdi suyu. Birden rengi değişti. Güzelleşti.
- Yakında suya kavuşacaksın. Bütün çatlakların iyileşecek. canlanıp güzelleşeceksin. Sabret , yakında, çok yakında. Kalktı hafiften gerinirken , tarlanın hemen yanıbaşındaki toprak dama döndü. Çocukları çamurdan oyuncaklarla evcilik oynuyorlardı. Cıvıltıları sarmıştı her yanı. Büyük oğlan, beş yaşındaki, anasının baktığını görünce bağırdı.
- Anaaa biz acıktık
- Zıkkım yiyin, dedi hafiften. Dünden kalan bulgur pilavını ısıtmak için dama doğru yürürken, uzaktaki karaltıyı tanıdı.
- Aha bizimkide geliyor. Evimizin direği. Kahvelerin gülü. Okeyde fayans dizmiştir. Yorulmuştur. Türkü diline dolanmıştı. Benim sadık yarim kara toprtaktır. Dudaklarıda ki belli belrsiz gülümsmeyle yürüyordu. Çocuklarının üçüde durmuş ona bakıyorlardı. Türkü dilindeydi. Bir çigirt vedim. Üç hıyar verdi. Benim sadık yarim kara topraktır.
- Hayatımı kararttın kara toprak. İçimi kararttın. İçine ettiğimin karası. Hani döktüğüm terin karşılığı? Hani nerde?
N e verdinki bana dertten, meşakkattan gayrı? Hep aldın, hep aldın. Sonunda benide alacağını sanıyorsun. Ama yanılıyorsun. Yağma yok. Vasiyet edeceğim, ölürsem beni denize atsınlar. Burda deniz yok diye sevinme hemen. Cesetimi yaktırıp, küllerimi denize savurtacağım. Sana zırnık vermem. Güneş tam tepeye dikilmişti. Başındaki kat kat poşu olmasa beynini delecekti.
- Deniz kenarında sosyeteleri okşarsın. Bozkırdakileri yakar kavurursun. Güneşin bile bize hayrı yok. Islak çullarla örtüp, çalılarla güneşten sakladığı, toprak testiye uzandı. Testiyı sapından kavrayıp dirseğinin yardımı ile dikt kafasına. Dudaklarının kenarından taşan suyun serinliği tenine değince, derin bir oh çekti. Yere oturdu. Hala sinirli gibiydi.
- Adına türkü yakılan toprak. Benim sadık yarim kara topraktır, diyen ozan, al senin olsun. Koynuna al yat. Yarin sadığı olurmuymuş. Erkek milletinin alayı kıytırıktır. Gözleri daldı. Farkında olmadan elindeki testiyi biraz yan yatırdı. Suyu toprağa döktü. Toprak hemen emdi suyu. Birden rengi değişti. Güzelleşti.
- Yakında suya kavuşacaksın. Bütün çatlakların iyileşecek. canlanıp güzelleşeceksin. Sabret , yakında, çok yakında. Kalktı hafiften gerinirken , tarlanın hemen yanıbaşındaki toprak dama döndü. Çocukları çamurdan oyuncaklarla evcilik oynuyorlardı. Cıvıltıları sarmıştı her yanı. Büyük oğlan, beş yaşındaki, anasının baktığını görünce bağırdı.
- Anaaa biz acıktık
- Zıkkım yiyin, dedi hafiften. Dünden kalan bulgur pilavını ısıtmak için dama doğru yürürken, uzaktaki karaltıyı tanıdı.
- Aha bizimkide geliyor. Evimizin direği. Kahvelerin gülü. Okeyde fayans dizmiştir. Yorulmuştur. Türkü diline dolanmıştı. Benim sadık yarim kara toprtaktır. Dudaklarıda ki belli belrsiz gülümsmeyle yürüyordu. Çocuklarının üçüde durmuş ona bakıyorlardı. Türkü dilindeydi. Bir çigirt vedim. Üç hıyar verdi. Benim sadık yarim kara topraktır.