Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Safiye Erol'u Tanır mıydınız?

Safiye Erol'u Tanır mıydınız?
 

En gerçekçi romanlar yaşanılan, bilinen duygularla yazılanlardır. İnandırıcılığı yaşanmış olmasındandır. Yazarın bire bir yaşadığı duygular, yetenek, birikim ve zamanın kültürel değerleriyle bir araya geldiğinde ortaya çıkan eser ölümsüzler listesine kendiliğinden giriverir. Örneğin, "Açlık" üzerine yazılan en güzel roman Knut Hamsun'a aittir kuşkusuz. Aç gezdiği günlerin izdüşümü olan romanı okurken, eminim siz de tokluğunuzdan utanırsınız... Madam Bovary için Flaubert, "O benim!" der. Belki de bu yüzden dünya edebiyatında ikinci bir Bovary yoktur.

Aslında, dünyanın en güzel romanları hep aşkı anlatır. Kurgusu aşk üzerine olmayanlarda bile, içinde aşka dair bir şeyler mutlaka vardır. Bizde aşk romanları denildiğinde özellikle iki isim öne çıkar: Kerime Nadir, Muazzez Tahsin Berkant.
Peki, Safiye Erol'u anımsayan var mıdır?

Türk edebiyatında aşkın en güzel anlatımı onunla başlamıştır, demek hiç de abartılı olmaz sanırım. Belki de vatanını aşkına tercih etmesiyle yaşadıkları, onun böyle güzel romanlar yazmasına sebep olmuştur. Onun romanlarını diğer iki romancımızla karıştırmamak gerekir. Berkant ve Nadir'in eserlerindeki saf romantizm, Erol'un romanlarında tutkulu ve marazi bir aşka dönüşür. Seven olduğu kadar sevilen de acı çeker. Yetmez, okuyucuyu da romanın içine çekerek ona da acı çektirir...

Turhan ile Cangüzel'in ya da Necdet- Bedriye- Burhan üçlüsünün aşkı birbirinde ararken aslında "kendilerini" kaybettiklerini görürüz. İnsanların naturalarında var olan güzele karşı dizginlenemeyen zaafı, gurur ve kıskançlıkla birleştiğinde ortaya çıkan duygu "aşk" olmamalı... Her şeye rağmen oluyorsa bu bir Safiye Erol romanıdır.

Erol'un romanlarındaki diğer ayırıcı özellik ise, anlatılanların bazen bir kentin büyüsü içinde, bazen tarih sayfalarının derinliğinde harmanlanmasıdır. Milliyetçi ve idealist tavrını felsefeci kimliğiyle bütünleştirerek okuyucusunu düşünmeye zorlar. Maddi aşkı mistik aşkla birlikte işleyen, eserlerine tasavvufu katan çok az sayıdaki yazarlarımızdan biridir Safiye Erol.

Kimdir Safiye Erol?

Edebiyat kaynaklarından hakkında pek az bilgiye sahip olduğumuz Erol,1902 yılında Edirne Uzunköprü'de doğar.13 yaşında eğitim görmesi için Almanya'ya gönderilir. Burada Lise ve üniversite eğitimini tamamlar. Doğu dilleri ve kültürü üzerine şarkiyat doktorası yapar ve felsefe doktoru olarak yurda döner. Ama dönerken yüreğini Almanya'da bırakır...O'nun için "Vatanını aşkına tercih etti!" demeleri bu yüzdendir. Öğrencilik yıllarında hürriyet mücahidi Hintli bir gence aşık olur. Evlenmeye karar verdiklerinde nerede yaşayacakları konusunda anlaşamazlar. İkisinde de milliyetçilik duygusu ağır basmaktadır. Birbirlerini kendi ülkelerinde yaşamaya ikna edemezler. Sonunda genç adam Hindistan'a, Erol Türkiye'ye döner. Artık tek amacı vardır:Türk kültürüne hizmet etmek!

Safiye Erol,1929 da Türkiye'ye döndükten sonra Milli Mecmua ve Her Ay dergilerinde makaleler yazmaya başlar. Yazılarında kadına yönelik konulara ağırlık verir,sorunlarına değinir. CHP' ye kaydını yaptırarak parti faaliyetlerine katılır. "Dilara" imzasıyla öyküler yazar. Makale ve tercümelerindeki adı "Safiye Sami" dir. 1931 de evlendiği M.Nurettin Erol'un soyadını ilk kez Kadıköyü'nün Romanı'nda kullanır.

İlk eseri olan" Kadıköyü'nün Romanı" 1940 lı yılların Kadıköy'ünde geçer. Fenerbahçe'den Kuşdili'ne uzanan çardaklı kır kahveleri, Moda gazinoları, Kalamış Koyu, Şifa,Yoğurtçu, Bahariye satır aralarında okura göz kırpar. Moda'nın baygın kokulu ıhlamurları, Acıbadem'in mor leylakları buram buram kokar sayfaları çevirdikçe. Bugün bile gözlerimiz, Mühürdar Caddesindeki Mardik'in meyhanesinden, İskele Caddesindeki gramafoncu Karabet Efendinin dükkanına kadar adı geçen tüm mekanların izlerini arar. Romanda çizilen aşk üçgeninde kimse mutluluğu yakalayamaz. Kitabın sonlarına doğru Bedriye'nin şu sözleri romanın özetini sunar: "En büyük acı sevmek, birleşmek ve aşkınızın gün günden ayaklar altında çiğnenerek paçavra edildiğini görmektir. Sen yalnız sevdiğini kaybettin. Ben sevdiğimi de, sevgimi de, sevginin kutsiyetini de kaybettim."

"Ciğerdelen
" yazarı en sevdiği romanıdır. Bu post-modern aşk öyküsünde Cangüzel ile Turhan'ın sevdası şimdiki zamanda sürerken, Cangüzel'in yazdığı öykülerle roman 17. yüz yıla uzanır. Romanda Hersekoğullarının tarihi konu edilirken, romanın şimdiki zamana ilişkin kısmı, yazıldığı yıllar göz önüne alındığında hayli şaşırtıcı ve cesurca yazılmıştır.

1938 de Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmeye başlanan "Ülker Fırtınası", A. Hamdi Tanpınar'ın "Huzur"u ile konu ve kahramanlar açısından aynı paralellikte görünür. Her iki romanda da doğu-batı arasında sıkışıp kalan Türk aydınının bocalayışı anlatılır. Huzur'daki Nuran- Mümtaz aşkı, Ülker Fırtnasındaki Nuran- Sermet ilişkisiyle pek çok açıdan benzerdir. Edebiyat eleştirmenleri tarafından Ülker Fırtınası'nın Huzur'un prototipi olarak kabul edilmesine karşılık, birinin tamamen unutturulup diğerinin tekrar baskıları yapılmasını ben- en hafifinden- ayrımcılık olarak niteliyorum.

Safiye Erol, hocası Kenan Rifai 'nin etkisiyle tasavvufu hissederek yaşar ve romanlarında da işler. Hocasının ölümünden sonra, "Kenan Rifai ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık "adlı üç bölümlük felsefe incelemesini yayımlar.
1955 de Tercüman gazetesinde son romanı "Dineyri Papazı" tefrika edilir.
Hazreti Muhammed'in hayatından kesitler sunan "Çölde Biten Rahmet Ağacı" 1962 de Ramazan ayı süresince Son Havadis gazetesinde yayınlanır. Büyük ilgi gören yazılar daha sonra kitap haline getirilir.

Türk edebiyatının milliyetçi-muhafazakar kanadında yer alan Safiye Erol'un romanlarında kadın kahramaların ön plana çıkışı Fatma Aliye'yi anımsatsa da karakterlerin yapısı oldukça farklıdır. Aliye'nin kahramanları mücadeleci, sorumlulukları olan kadınlardır. Erol'unkiler ise teslimiyetçi ve kırılgandırlar. Bedriye, Cangüzel,Zühre, Nuran yüreğinin götürdüğü yerde hep düş kırıklığına uğramış mutsuz kadınlardır. Yürek yangını söndüğünde aslında aşk diye bir şeyin olmadığını görürler...

İslam Kültürü ve Batı değerlerinin harmanlanarak sunulduğu, güçlü ruh çözümlemeleri ve kuvvetli bir mekan anlayışıyla yazdığı romanların, bir dönemi tanımak ve anlamak isteyenler için bulunmaz bir kaynak olduğunu anımsatmak istiyorum.

Edebiyat severlerin Safiye Erol'u yeniden keşfetmeleri dileğiyle...



Kaynakça:
Mehmet Nuri Yardım Doğumunun 100. Yılında Kayıp Bir Romancı Portresi
E Dergisi Ekim 2002

Halil Açıkgöz Safiye Erol'un Yazı Dünyası
Kubbealtı Akademi Mecuası Ekim 2001

A. Ömer Türkeş Eski Kitaplar


Yaba Edebiyat Ocak-Şubat 2008

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..