- Kategori
- Kültür - Sanat
Sahne eserleri 3D ile beyaz perdelerde

Pina'dan
Sahne eserlerini, sahnede izlemenin keyfine tabi ki diyecek yoktur fakat dünyanın dört bir yanındaki başarılı eserleri izleme fırsatına da çoğumuzun sahip olamayacağı bir gerçektir. Çağımızda sıkıştırılmış zamanlar içinde yaşam mücadelesi verirken, ülkemizdeki eserleri izlemek için bile zaman sorunu yaşarken, dünyanın çeşitli ülkelerindeki opera, tiyatro ya da dans gösterilerini izleme amaçlı gezilere çıkmak hele ki gelir durumu ortalama ya da ortalamanın altında olan sanatseverler için neredeyse imkânsız gibi görünmektedir. Günümüzde neyse ki bu hayıflanmalarımızı bir nebze olsun dindirici yapımlarla karşılaşmaktayız. Opera binası ne kadar uzaklıkta diye düşünmeden evimizin en yakınındaki sinemada, 3D bir sunumla İngiliz ya da Alman sahneleri, hatta ön koltukta oturan izleyicileri ile birlikte gözlerimizin önüne serilmekte…
Pina’dan Carmen’e
Dansa adanmış bir ömür… Pina 3D, klasik dansın sınırlarının dışına çıkmış, modern dansın öncüsü, ünlü koreograf ve sanat yönetmeni Pina Bausch’un anısına yapılmış bir film… Geçtiğimiz haftalarda –Dünya Dans Günü’nde- gösterime girip iki hafta boyunca gösterimde kalan 3D sinema filmi, dans tiyatrosunun beyaz perdeye yansımış hali…
Pina Bausch (1940-2009), Alman dans tiyatrosu akımının öncüsüdür. Almanya’daki, eski adı “Wuppertal Opera Balet” olup daha sonra “Tanztheater Wuppertal Pina Bausch” ismini almış olan, çağına göre sıra dışı ve oldukça da geniş bir repertuara sahip bir dans grubunun da sanat yönetmeni ve koreografıdır.
Wim Wenders’in Pina Bausch’un vefatından önce çekimlerine başladığı ve sanatçının ölümüyle iptal edildiği söylenen belgesel tadındaki filmde, mizah ve hüznü yer yer harmanlanarak, tekrarlarla yaratılmış ironik bir realizm gözler önüne seriliyor. Klasik dans kalıplarının dışına çıkılarak tahminimce doğaçlamalara da yer verilen, sahnenin yanı sıra dış mekânlarda da(orman, otoyol kenarı, toplu taşıma araçları vb) çekimlerinin gerçekleştirildiği Pina 3D, 2009’da yaşama veda eden büyük Alman koreografı Pina Bausch anısına, koreografı olduğu efsanevi dans topluluğu tarafından çekilmiş bir dans filmidir. Amerikalı, Alman ve Çinli dansçılardan oluşan çok dilli ve çok kültürlü bir dans gurubu olan Tanztheater Wuppertal Pina Bausch ‘in üyelerinin Pina hakkındaki düşüncelerine yer verilen filmde, düşünceler; sözlerden ziyade, bakışlar ve fiziksel performanslarla dillendiriliyor. Söylemlerin estetiğe ve kinetiğe dönüştürülerek aktarıldığı filmde dansçılar; performanslarını bireysel, ikili ve topluluk olmak üzere üç şekilde sergiliyorlar. Pina ile tanışmış, yalnız tanışmış olmakla kalmayarak uzun yıllar birlikte çalışma fırsatına erişmiş dansçıların, Pina Bausch hakkındaki düşüncelerine yer veriliyor. Filmin adından da anlaşılacağı üzere Pina’nın anlatıldığı belgesel tadında bir film. Belgesel derken biyografik bir anlatım değil elbette. Filmde, Pina’nın felsefesine uygun bir anlatım yolu seçilmiştir. Topluluk üyesi sanatçıların Pina hakkındaki düşüncelerinin, Pina’nın onların hayatına kattıklarının, bedensel olarak anlatıldığı filmde, sanatçıların hepsi de ortak bir görüşte betimliyor Pina’yı. Muhteşem insan… Filmde Pina’nın, dansçılara verdiği enerji ve öz güven sayesinde onları da kendi gibi nasıl dansa âşık ettiği de dillendiriliyor. Eminim ki sizler de bu filmi izledikten sonra, dansta çağdaş sanatın öncülüğünü yapmış olan Pina Bausch ile tanışmış olmadığınıza çok üzüleceksiniz.
Geçtiğimiz haftalarda ülkemizde sadece dört seansla RealD ve Londra Kraliyet Operası’nın ortak yapımı olan Carmen 3D ‘nin de gösterimi yapılmıştı. Yönetmenliğini Francesca Zambello yaptığı, İngiliz yapımı olan filmde, son zamanlarda en çok izlenen filmler arasında yer alan “Avatar” filminde kullanılan kameralar kullanılarak çekimi yapılmıştı. Gerek eser gerekse besteler açısından hayranı olduğum bir yapıt olmasının yanı sıra, opera eseri olarak da dünyada en çok beğenilen ve izlenilen klasiklerin başında gelen Carmen gibi bir yapıtın, hem de üç boyutlu olarak beyaz perdeye taşınması, modern çağın hızla tükettiği değerlerinin yanında, sanata dair güzellikler de sunabildiğinin bir göstergesi de olarak da yorumlanabilir belki de.
Carmen 3D izleyicileri, eminim ki keyifli bir görsel şölen yaşadılar. Carmen 3D’ de kendi adıma tek hayal kırıklığım Carmen karakterini canlandıran sanatçının (Christine Rice) iyi bir mezzo soprano olmasının, güçlü jest ve mimiklere sahip olmasının dışında, fiziksel özellikler bakımından hayalimdeki Carmen karakteriyle örtüşmemesiydi. Orta yaşlı, etine dolgun, kumral seyrek saçlı bir Carmen’i, açıkçası beklemiyordum. Erkeklerin birbirleriyle yarışırcasına peşinden koştuğu Carmen, bu olmamalıydı bence. Bir operada ses tabi ki öncelikli seçici unsur olmalı fakat Carmen gibi bir kadını canlandıracak sanatçının seçiminde ses kadar fiziksel görünüm de öncelikli unsurlardan olmalıydı kanımca. Her şeye rağmen en başta klasik bir eser olması ve sadece dört seans gösteriminin yapılması dolayısıyla olsa gerek biletleri günler öncesinde tükenmişti.
Carmen 3D ve Pina 3D… Uzak ülkelere ait yapımların, beyaz perde aracılığıyla bizlere sunulduğu dans ve operalar… 3D teknolojisinin sinema dünyasında yeni bir kavram olması ve maliyetinin de yüksek olması dolayısıyla bu tarz prodüksiyonların sayıları her ne kadar az olsa da, son birkaç yıldır bu sayılarda artış da gözlenmektedir. Gelişen teknoloji sinemaya her ne kadar adapte edilse de, bu yapımların, eserleri sahneden izlemenin yerini tutamayacağı da bir gerçektir.
Sanat ve sevgi ile…
Şöhret Doğruyol