Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '09

 
Kategori
Siyaset
 

Sahtecilikten zanlı cumhurbaşkanı

Sahtecilikten zanlı cumhurbaşkanı
 

İNŞALLAH!


Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, verdiği bir kararla sızlayan kamu vicdanını rahatlattı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı daha önce Cumhurbaşkanı Gül’ün dokunulmazlığının bulunduğuna hükmeden bir karar almış, “kayıp trilyon” şüphelisi Gül’ü yargılanmaktan kurtarmıştı. Sincan 1. Ağır Ceza ise aldığı yeni kararla savcı kararını geçersiz kıldı ve böylece ‘Kayıp Trilyon’ davasında Gül için yargılama yolu açıldı. Adalet Bakanlığının Yargıtay’a bozmak için gitmesinin ardından Cumhurbaşkanı yargılanabilir.

Nedir bu “kayıp trilyon davası”?

Refah Partisi’nin kapatılması davasını müteakiben ortaya çıkan, hazineye ait olduğu belirtilen 1 trilyonun sahte faturalarla buharlaştırılması üzerine oluşan hukuki süreci tanımlamak için kullanılan bir deyim…

Anayasa Mahkemesi, “Milli Görüş”ün partisi RP'yi 1998’de kapattı. Yöneticilerden elde bulunan Hazine yardımını devlete iade etmeleri istendi. Ancak RP yönetimi paranın örgütlere gönderilerek harcandığını ileri sürdü ve parayı vermedi. Müfettişlerin yaptığı incelemelerde ise Hazine’ye iade edilmesi beklenen, o günün parasıyla 1 trilyon liranın “sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği” ortaya çıkarıldı.

Olayı ortaya çıkaran Maliye Müfettişleri örgüte para aktarımında kullanılan makbuzların sahte olduğunu belirlediler. Olayın yargıya intikal etmesi üzerine Yargıtay Başsavcılığı suç duyurusunda bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da dava açtı.

“Kayıp Trilyon Davası”nda RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, "özel belgede sahtecilik" suçundan 2 yıl 4 ay hapse mahkûm oldu. İnfazındaki rezalet ve komedi kamuoyunun malumu. Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 68 RP yöneticisini de 1 yıl civarı hapisle cezalandırdı. Yargıtay kararı onayınca hukuki çark tamamlandı. Ancak eski RP Genel Başkan yardımcıları İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül hakkında, devamlı dokunulmazlık altında oldukları için ceza davası açılamadı. Erbakan’ın cezası ev hapsine çevrildi. Sonra da bilindiği gibi, kendisi de aynı davada bir “şüpheli” olan Cumhurbaşkanı tarafından affedildi.

İnsanın aklına olmadık şeyler geliyor.

Fıkrada olduğu gibi…

Adamın biri kızartılması için fırına bir ördek bırakır. Nar gibi kızarmış ördeği kadı vitrinde görünce “ben bunu aldım” der. İtiraza olanak var mıdır? Kadı bu, boru mu? Sonrası herkesin malumu…

2000'li yıllarda Maliye Bakanlığı ve Hazine yasal faizi 11 milyon (o zaman ki parayla trilyon) lirayı bulan kamu zararının parti yöneticilerinden alınması için Abdullah Gül, Necmettin Erbakan ve Abdülkadir Aksu gibi isimlerin de bulunduğu 88 kişi hakkında alacak davası açtı.

Kayıp Trilyon Davası’nda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkındaki evrak dokunulmazlığı bulunduğu için işleme konulmadı. Gül milletvekilliği süresince dokunulmazlığını korudu.

Zanlı, yani şüpheli ne demek?

Henüz suçlu değil, yargılama sonucu suçu sabit görülürse cezasını çekecek; yok eğer mahkeme suçsuzluğuna karar verirse zan altından kurtulacak…

Suçluluğunun telaşında olmayan bir yurttaş ne yapardı bu durumda?

Behemehal yargılanıp aklanmayı, zan altından kurtulmayı talep ederdi. Hele hele devletin sinir merkezlerinde görev yapan birisi için daha da elzem ve hayati bir tutum bu.

Tarihinin engin derinliklerinde insanlık tarihine yön vermiş büyük devletler ve imparatorluklar kurup yönetmiş, Avrupamerkezci Tarih Görüşünün perdelediği Karız kanalları gibi uygarlık harikaları yaratmış büyük Türk milleti şimdi evrakta sahtecilik zanlısı bir başkana sahiptir.

Ama Abdullah Gül ne yapıyor?

Sincan Ağır ceza mahkemesine köpürüyor.

Bir gün sonra da para pul işleriyle meşgul olmadığından bahisle “yargılanmaktan korkmadığını” ifade ediyor.

Blöf mü yoksa gerçek niyet mi?

www.fatihozcan.org

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..