Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '10

 
Kategori
Felsefe
 

Şair Eşref Abimi Anmamak Olmaz

Şair Eşref Abimi Anmamak Olmaz
 

Eşref Abimiz Kandil Misali... Aydınlattıkça, tükenmiş... Bu güne kalanlarsa, ancak ziyası...


Şair Eşref Abimizi Anmamak Olmaz

Bin sekizyüzlü yıllar.
İmparatorluk çökmekte,
Kemalin “ayrıldık sıdk ile babı hükümetten” dediği dönemler.
Yeterli kral çıplak diyeni olmamış ki, devlet hızla göçmekte
Yalakalar, yalamalar, götürücüler icrayı sanat etmekte
Eğri oturmaya mahkûm edilmiş olsa da, ehli dil vatan evlatları
Geri kalmazlar bir an bile doğruyu söylemekten

Şair Eşref abimiz bu çuvala sığmayan mızraklardan birisi.,
Elbet biliriz ki sığmaz bu bloglara kendisi
Üstattan alıntılar yapmaktır amacımız
Ki kar suyu kaçıralım sağır sultanların dahi kulaklarına.

“Eylemem ölsem de kizbi ihtiyar
Doğruyu söyler-gezer bir şairim
Bir güzel mazmun bulunca eşrafa,
Kendimi hicv eylemezsem kâfirim!”

Kendisi düşün hürriyetinin öncülerinden olan bir abimizdir.
Bu düşünce suçu işleme merakı şahsen kendilerinden miras kalmıştır sonrakilere.
Hele bir de Tevfik diye bir avanesi vardır ki… Ney çalmaya görsün
Vali olsa dahi kurtaramaz paçasını, su içerken ıslık yemekten.

Bu düşünce suçunun öncülerinden olan abimiz gerçekte zoraki şairdir.
Durup dururken ne kimsenin tavuğuna kışt
Ne de kimsenin eşeğine çüş denemelerine girmemiştir.
Gel gelelim tavuklar ve diğer nalsız mahlûkat rahat bırakmaz abimizi
Mübarek sanki yeni caminin duvarı, yazsa da üstüne işemek yasaktır diye
Tereddüt etmez devrin yönetici taifesi, raydan çıkarmaya Eşrefi..

Eh abimizde de iman gani, yürek mangal, söz, laf ola beri gele türünden
Paylanacağın payını vermemek de delikanlılığa sığmaz.
Çok cesaretlidir bizim memur Eşref abimiz.
Memur haline aldırmaz bile, çekinmez inandığını söylemekten.
İşte bu nedenle sık sık dokuzuncu köy de ikamet etmek zorunda kalır.
Gerektiğinde padişahı ve Mabeyinci Arap İzzet Paşa'yı dahi süsler abimiz.

“Besmele gûseyleyen şeytan gibi
Korkuyorsun höt dese bir ecnebi
Padişahım öyle alçaksın ki
İzzetin nefsin, Arap İzzet gibi”.


Yalnız nasıl anlatayım bilmem ama abimizde iman gür olunca
Karşıdaki hem anlasın hem de layığını bulsun diye dili biraz acı biberlik.
Şimdi onun dediklerini yazsam, ilk tefe konulacak olan bizim “güvenirlilik” olur..
Onun dediklerini tam olarak aktarmasam da,
Bu defa olay, naylon poşetin üstünden gül koklamaya döner.

Hiç eee demeyin ööööle… orta yolu yok bunun…
Şimdiden söyleyeyim de sööölemedi demeyin.
Her ne kadar temizliği çok önem versem de,
Olay azıcık “suya sabuna dokunmamaca”
Aksi takdirde Eşrefin belalısı olan valiler, hala icrayı sanat etmedeler günümüzde bile…

“Millete erbâbı mansıptan biri eşek demiş,
Reddedilmez böyle bir söz, amma ki pek can sıkar...
Olsa da millet eşek, eşek diyen bilmez mi ki
Sadrazamlarla vâliler de milletten çıkar...”

Hor görme garibi, bu millet ne çobanlar gördü.
Askeri kantin gibi işletmekteler koca devleti
Başına çoraplar örmede kullanmadalar asil milleti…

Eşref abimiz aynı zamanda azılı bir İzmir sevdalısıdır da.
Bakmayın öyle ordan oraya sürgün edildiğine.
İzmirin taşı toprağı, daracık sokakları dahi şahittir dediklerine.
Diyenlerin amaçlarına bakıldığında “dinime söven bari Müslüman olsa” hesabı,
İltifat gelir bu söylem, demokrat İzmir’lime.
Abimiz dahi kullanır bu deyimi birini süsleyeceğinde…

“Gâvur İzmir'de sokaklar dardır
Bir selâm tavrı ile can koruruz
Şöyle dursun atlarla araba
Yolda eşeklere biz has dururuz.”


Atlar, arabalar, makamlar ne ki, dar yolda eşeklere bile durulur selam
Sanmayın ki makam arabasına hastır, gösterilen bu ihtiram.
Çiğnemeyeceğini bilse beygirin, çekinmez ortasından yürümekte yolun
Vali paşalar zanneder, yol veren vatandaşın aklında var sorun...

Aynı zamanda Eşref abimiz güngörmüş cemiyet adamıdır da.
Yol yordam, usul erkân bilir.

“İktidarın yoksa ispat etmeye,
Doğruyu arz eylemek bi-faide.
Gam yeme meyhanede yersen dayak,
Son meze orda bu olmuş kaide”


Ehh hamama giren terler derler ya…
Son meze niyetine dayak yemeyi göze almak da var eğer niyet etti isen meyhaneye..
Söyleyişiyle ayıyla çuvala girenin, bazı şeyleri de göze alması gerektiğini hatırlatır bize üstat.
Her kıssadan bir hisse çıkaracak olursak, işte gelmekte oniki eylül…
Her kes göze almalı, vereceği ya da vermeyeceği oyun, nelere gebe kalacağını.

En delikanlı Abimiz harbi adamdır da.
Ulu Büyük Hayyam abimizin rahle i tedrisatından nasiplendiği de rivayet olunur.
Öyle olur olmaz durumlarda mevzuya dalmaz hemen.
Masumların ahını almamaya dikkat eder de
Alamaz kendini hıyara, hıyar demekten…

“Söz demem bir kimse hakkında tahkik etmeden,
Eski bir darb-i meseldir gerçi orman taşlamak.
Hicvedersem haini, zahid günah ettin deme,
Din-i islamda sevaptır çünkü şeytan taşlamak.”


Dindardır da üstat.
Söylediği rivayet olunur ya Peygamberin hadisinde;
“Doğruyu bildiği halde susan insan, dilsiz şeytandır” diye.
Var mı öyle üstadı susturup günahına ortak etmek,
Zira onun ibadeti olmuştur doğruları söylemek.
Doğal olarak da eski büyük ağabeylerimizden birisi buyurmuş ya
“Gerçekler acıdır” diye,
Acıyı yeyip de kimin ağzı yanmaz ki, abimizin yanmasın..

Çevrecidir de üstat, avcılara acaip bozulur.
Paylamakta gecikmez, av, spordur diye kendini dağa vuranları.

“Farkı yoktur ayıdan zerre kadar
Sayd için kendini dağda yoranın.
Böyle arzu eder insaniyet
Kuş kadar ömrü ola kuş vuranın!”


Nallı kuzu diyetisyenleri de, çıldırtır abimizi.
Maksat et satmaksa, eşeklerin günahı ne.
Kendisi dahi bilir ki, mundardır eti ellenmez
Millete eşek yedirenlere, musallada dua dahi edilmez

“Hükmüne bizler daha hayran olduk demekten,
Bu ne hata, ne ayıp, ne de en küçük günah.
Ölmüş eşek, at, katır etleri yemekten,
Anırır, çifte atar, kişner olduk maşallah.”


Yaww ben de merak eder dururdum, bu millet eskiden sakindi, geçim düzen bilirdi
Şimdi ne oldu bu familyaya, neden bu kadar tepişip dururlar diye.
İşte yine bir büyük abimizin dediği gibi; “Fatih, surları almakla Bizansın tüm ümidini kesmişti”. ..
İşte o abimizin bir tesbiti daha var; “Şimdi Fatihin torunları, o surların dibinde beygir kesiyor” diye.
Eşref abimizin zamanında bu taife, sadece anırır çifte atarlarmış,
Şimdi ise hem anır hem de bizi de anırtır oldular.

Sosyal olaylara da duyarlıdır Eşref abimiz.
Herkesin “bilmedim, duymadım, görmedim” ayaklarında
Üç maymunculuk oynadığı yerde, isyanlardadır kendisi.

“Her biri kendince zulüm etmekte
İnsan bir memur görünce eşkıya sanıyor...
Ey zavallı, boş yere yakınma, bağırıp çağırma
Çünkü ezilenlerin ahını işiten hükümet bunu musiki sanıyor!”

Eh ne demişler “kadı sağır, müftü kör, kendi işini kendin gör”
İşsizlik ali kıran, başkesen olmuş kol geziyor.
Geçim derdi, salgın olmuş, milleti eziyor,
Binlerce üniversiteli, maden işçisi olabilmek için ter döküyor.
İnsanlığımızdan utanmadık, takma bacaklı gaziyi bile koştuk yarışa,
Ormanda itfaiyeci olabilmek için, millet can üstüne can veriyor.

Sanki her musibet bitmiş,
Terör sona ermiş,
Ekonomik kriz teğet değmiş
Millet et yemekten gına gelmiş,
İş beğenmeyenler işten işe uçuyor,
İlgililer ise, buradaki işi “yüksek kaldırımdaki sanıyor” ki,
Keyifleri tam olsun diye, son bir hamleyle cila niyetine,
Referandum balonu üflediler milletin ensesine.
Niyet belli, götürüyorlar ya malı,
Olay yine çevir kazı yanmasın olayı..
Gündem değişsin de ne olursa olsun…
Üstelik “mal da yalan mülk de yalan, al biraz da sen oyalan” hesabı da çabası...
Adamlar tasavvuf erbabı ya…

Ah üstat ah.. ya erken gitmişsin,
Ya da terki mekan etmekte acele etmişsin…
Senin yaşadığın dönem, Lale devri sayılırmış bu gün yaşadıklarımızın yanında.

Aynı zamanda, filozoftur da abimiz.
Belli ki, kaderden yana şikayeti var.
Hangi üç kağıtçı, kağıt açar da
Bizim için söğüşlenmek olmaz kader.

“Kör kader saikımız oldukça
Atlı girsek hana harlı çıkarız
Bizde oldukça bu baht-ı nasaz
Hızr’ı görsek te zararlı çıkarız.”


İşte bizimki de öyle, kara bahtım kem talihim hesabı.
Eylülde girsek referanduma; kara kömür olur, kış kapıda
Patates olur, acı soğan olur boş tencere mutfakta.
Bedava abonman olur, milletin emekli maaşı ortada...

Camiada hürmet ettiğimiz abilerimizden birisi olan Gandi abimiz
“söz konusu mide ise, gerisini konuşmak boştur” der..
Hatta bakmış anlayana sivrisinek fasıl heyeti, anlamayana vuvuzela az…
Kocaman bi laf daha ederek demiş ki…
“Tanrı bile aç insanın gözüne, ekmekten başka kılıkta gözükmeye cesaret edemez”

Haydi, açlar ve dahi aç bırakılanlar ve dahi kuru soğana muhtaç edilenler...
Hatta iki kuru ekmek için çamur güreşi icat edenler...
Oylayın bakalım patatesinizi, soğanınızı ve dahi kömürünüzü
Sıcak günlerine kanıp da yazın, unutmayın yaklaşmakta olan kara kışı..
Aaaa şimdi aklıma geldi.
Yawuu biz neden klima, vantilatör dağıtmadık ki…
Ah bu danışmanlar.. neyse.. belki seney seçim öncesi yine güneş bi el verir de...

Devleti, özel mülkü yerine koyanlar
Vatandaşı, hiçe sayıp alaya alanlar
Yöneticiliği, kendine miras sayanlar da
Kurtulamaz, abimizin kalayhanesinde kalaylanmaktan.

“Beyt-i atiyi reva eylese herkes nakarat
Vali Paşa bu gece dar-ı bekaaya gitti.
Hiç iş görmedi eyyam-ı hayatında habis
Millete, memlekete öldü de hizmet etti.”

Yokluğu, varlığından evladır derler ya…
Trafik kazasında can kurtarma ameliyesine soyuna hırbolar gibi
Yaralı can havliyle feryat etmekte “kurtarmaya kalkanı vururum” diye..
Canımı kurtarmak istiyorsan,
Ne olur canıma kastetme, başka iyilik istemem hesabı..
Biz dahi, istemem hizmetin, yeter ki çalmasın … şeyimden donum… der hale geldik…

Kâmil paşa, valisidir gavur İzmirin.
Ve dahi küçücük memurudur, Eşref abimiz valisinin.
Eh böyle şenlik de her amirin başına...

Eşref eşeğiyle yolda yaya,
Vali gelmekte ardından, makam arabasıyla yayıla yayıla.
Bakmış can tatlı, Eşref’cik sığınmış çukurun kenarına,
Yol vermek için, peşi sıra gelen makam arabasına…

Vali bu hiç düşünmez mi küçücük memurunu
“Aman Eşref çok sokulma sonra düşersin uçuruma”…
Eşref bu, tak etmiş canına, Müslüman yapılan bu eziyet:
" Merak etme Paşam, eşek kâmildir "cevabı, olur ona meziyet..

Eee. Yeter yaww uzayıp gidiyor...
Demedim mi size, üstat sığmaz bu bloga diye.

Ama şunu da söylemeden geçersem, haksızlık da etmiş olurum kendisine...
Abimiz aynı zamanda yarı evliya da sayılır.
Başına gelecekleri bilmiş olacak ki sağlığında...
Mezar taşına yazılacakları da vasiyet etti, öldüğünde.

“Kabrimi kimse ziyaret etmesin
Allah için Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi
Gözlerim ebnayi âdemden, o türbe yıldı ki
İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar mezar taşım”.


Bu gün Kırkağaç'ta, istasyon yoluna giden kabrindeki mezar taşı,
Onu, yalancı çıkarmaya kıyamayanlarca… Çalınmıştır.

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..