Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '20

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Şaka Diyebilseydi Keşke

Nisan ayının ilk günü bu gün, düşünüyorum da çevremde kimse uzun yıllardır ŞAKA yap(a)mıyor. Ne büyük eksiklik bu hayatımızda, şakadan, neşeden  doğacak en güzel çocuk “GÜLME”ye hasretiz nicedir.

Bu güne de korona virüsü  denen celladın gölgesi düştü. Keşke bu gün çıkıp "ŞAKAYDI herkes her istediğini yapabilir"  deseydi  sağlık Bakanımız, demedi, diyemezdi elbette, Her şeye rağmen hayat güzel diyorum her zaman, evet hayat güzel, çekilmez hale sokan bizleriz, hırslarımız, fesatlıklarımız, aç gözlülüğümüz, halbuki hayat iki nefes arası bir gelen bir de giden serap aslında, ne olur kıymetini bilip herkes için aynı değere sahip olduğunu kabullenebilsek, hırs yerine ben de yapa bilirim  niyeti, gıptayı, fesatlık yerine karşımızdakinin ağır yüküne el atmayı, aç gözlülük yerine de O’nun ekmeğine göz koymak yerine kendi ekmeğimi yapabilirim inancını koyabilsek eminim daha güzel bir yer olacak yeryüzü,

Mart ayı geçti ne Cemre’den söz edildi, ne nevruz kutlandı ne de ateşler yakıldı. Nisan bir şakası yaparız diye umut ederken işler daha da kötüye gitti. Ne şakası kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Bu akşam haberlerde sağlık bakanımız en yüksek vaka sayısının İstanbul’da tespit edildiğini açıkladı. Zaten panikten iki günde bir doktora koşan komşularım vardı. Yengem aradı haber devam ederken sanki evinin kapısını korona çalmış gibi “duydun mu Cemileee en çok İstanbul dedi Bakan bey" diye, geçecek elbette bu günlerde geçecek dilerim en az zararla geçip gitsin aramızdan, elbette insanız ve bilinmeyen karşısında endişeliyiz, sadece biz de değil, iki gün önce, Prof. Dr. Yankı Yazgan  konuk olduğu programda, “Kaygılıyım elbette ben de, ancak kaygıyı saygıyla yenebiliriz, büyüklerimizin tecrübelerinden alacağımız dersle” dedi. Kaygımız karşısında gerçekçi olmalı, eylem planı yapmalı ve gerçek, güvenilir bilgi paylaşımı yapmalıyız ki;  kafa karışıklığına meydan vermeyelim. Bizim en büyük sorunumuz aslında bu gün korona, geçmişte deprem, sel v.s durumlarında önceki sorunları yok saymak, sorunlarımız var hem de çok, korona eklendi sadece doğru daha acımasız ve olağan yaşantımızı bıçak gibi kesti. 

Bakın her şey aniden nasıl değişti. Eşe dosta el uzatamaz olduk, en büyük erdemimizdi bizim el uzatmak, bırakın başkasına uzatmayı kendi elimizi kendi yüzümüze süremez olduk, dışardan gelen kıyafetlerimiz  düşmanımız oldu nerdeyse, nasıl yıkayıp nereye asacağımızı bilemiyoruz,  ne plan kaldı ne yapılacak iş, ne alış veriş desem de ayrı muamma alışveriş, sanal marketler ölmezsen bir hafta on gün sonraya teslim tarihi veriyor. Hadi “evde kalalım” da nasıl? hem stok yapmayıp, hem alışveriş yapmadan kalınamıyor. Markete gidiyorum  mecburen, keşke gitmeyeydim, görmeyeydim diyorum, elindeki eldiven, peynirden yumurtaya, oradan ekmeğe gelip gidiyor muhtemel akşama kadar çıkmıyor elden, müşteriye ise eldivensiz dokunma diyor. Eldivenli gelen müşteri ayrı zaten nerelerden geliyor belli değil. Her şey eğitime dayanıyor işte eğer marketler çalışanlarına, belediye ve taksiciler, minübüscüler şoförlerine(Çok kirliydi otobüsler, minübüsler özellikle halk otobüsleri) tek amacın para olmadığını düşünebilip,  acımasızca çalıştırıp canından bezdirmek yerine zaman zaman hijyen, psikoloji, kişisel gelişim v.s eğitimleri verseler bu gün bu durumlarla karşılaşmazdık sanırım, zira kimse neyi neden yaptığını bilmiyor. Geçecek elbette bu günler yeter ki ruhlarımızda telafisi imkansız yaralar bırakmasın. Sağlıklı ve güvenli gelecek günler dileğimle

 
Toplam blog
: 209
: 350
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Kurşun kalemden gelen ağaç kokusunun kağıtla buluşma büyüsüyle yoluna devam eden, Lise mezunu, ha..