Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '11

 
Kategori
Uzay
 

Sakın 'ben gördüğüme inanırım' demeyin. Gördüğümüz yıldızların bazıları çoktan yok oldular bile.

Sakın 'ben gördüğüme inanırım' demeyin. Gördüğümüz yıldızların bazıları çoktan yok oldular bile.
 

12 milyar ışık yılı ötedeki quasar'a bakmak demek, aslında evrenin 12 milyar yıl önceki halini gözlemek demektir.


'12 milyar ışık yılı ötede gözlenen o devasa su kütlesi var ya, o artık yok! ''

Yukarıda yazdığım cümle, Hürriyet gazetesinin 24 Temmuz 2011 tarihli nüshasında okuduğum bir kozmoloji (evrenbilim) haberinden sonra ‘zınkkkk!’ diye gelivermişti aklıma. Akabinde de, ‘bu cümlenin imâ ve vaat ettiği kozmoloji yazısını mutlaka yaz ve paylaş meraklısıyla’ demiştim kendi kendime.

     Önce Hürriyet’te çıkan söz konusu yazının linkini vereyim: http://www.hurriyet.com.tr/planet/18324808.asp

Bazılarınızın okuduğunu sandığım, okumayan meraklıların ise yukarıdaki linki tıklayarak erişebilecekleri mezkûr yazı öylesine özensizlikler, anlam kaymaları (ve hatta yer yer fahiş hatalar) içermekteydi ki, yukarıda da değindiğim gibi, bu temelde cevabi bir metin inşa etmek farz olmuştu adeta bana.

Çok da uzun olmayan o kozmoloji haberi, yerküremizden 12 milyar ışık yılı uzakta, bir kuasar (quasar)ın etrafında döner vaziyette gözlemlenen ve dünya okyanuslarının içerdiğinin 140 trilyon katı su ihtiva eden devasa bir su buharı bulutu hakkındaydı.

İşte bu kozmoloji haberini aşağıda otopsi (teşrih) masasına yatırıp, okuyanda yanlış anlamalara yol açabilecek bazı noktalara açıklık getirmeye çalışacağım.

Öncelikle şunun altın çizmek zaruridir bana göre:

Şayet kozmolojiye dair asgari bir temeliniz yoksa, yukarıda linki verilen haber sizi; gerçeklerle mutabık olan kimi bilgilerin arasına sıkıştırılmış bazı fahiş hatalar içeren argümanlarıyla ciddi olarak yanıltmaya namzettir.

  Yok, konuyu aç çok biliyorsanız, bu kez de yazıdaki doğru önermeleri, bunların altı yeterince dold urulamadığından, gerçek bağlamlarına oturtarak anlamlandırmakta zorlanacaksınız demektir . 

   Bu yüzden de bahse konu yazı esas olarak kötü, faydasız, hatta yer yer zararlı bir metindir.

Yazının kozmolojiye dair bilgisi olmayan, ya da çok az olan okurda oluşturacağı kanaatin kabaca şu şekilde şekillenmesi riski yabana atılamayacak denli yüksektir:

‘Evrenin bir yerlerinde, orası oldukça uzak da olsa, devasa boyutlarda su bulunmuş. Demek ki evrenin en azından o mıntıkası canlı yaşama elverişliymiş ve de su kıtlığı yaşadığımızda da gidip alacağımız neredeyse sonsuz miktarda su varmış elimizin altında. Bu iyi haber, zira, en azından gelecek nesillerimizin, bu su kütlesi sayesinde, temiz su sıkıntısı çekmeyecekleri gün gibi ortada’

Oysa kazın ayağı hiç de öyle değildir.

Yazının içerdiği sayılı doğru unsurdan olan şu informasyona dikkat:

Bulunan su kütlesi dünyadan 12 milyar ışık yılı uzaktadır. 

      Bu demektir ki, yolculuğumuzun tamamını saniyede 300,000 km hızla yapmamız durumunda [1]su kütlesine erişebilmek için (öyle böyle değil) tam 12 milyar yıl seyahat etmemiz gerekmektedir. Diyelim ki, Rölativite Teorisinin ışık hızına dair kat’i kısıtını ‘bir şekilde’ aşmayı başardık. Bu durumda 12 milyar yılda, bunun tamamında ışık hızıyla hareket etmemiz durumunda, alacağımız yolun km cinsinden karşılığı şudur:

300,000 x 60 x 60 x 24 x 365.25 x 12,000,000,000

bu devasa mesafenin tam olarak kaç km'ye karşılık geldiğini hesaplamayı (yazının içine çekerek tartışmanın tarafı haline getirmek adına) okuyucuya bırakıyorum :-)

Dolayısıyla bu derece uzaktaki bir kaynaktan güncel fizik müktesebatı ve bunların temelinde gerçekleştirdiğimiz teknolojik alt yapı ile yararlanmamız mümkün değildir.

Sorunlu ve özensiz diliyle, yukarıdaki iddiayı, sanki söz konusu kaynaktan yararlanmamız pratikte mümkünmüş gibi bir intiba edinmemize yol açacak şekilde argümante etmesi, didiklediğimiz metnin içerdiği hataların aslında en tehlikelisi değildir. Buradaki asıl vahim anlam kayması, bana göre, zamana dair oluşturduğu yanlış algıdır.

Einstein’in Genel Rölativite Teorisiyle kozmolojiye kattığı yeni boyut, zamanın (mekâna dair olan o 3 adet klasik Newtonian boyuta ilâve olarak) 4. boyut şeklinde evrenin mimarisine dahil edilmesiydi. Bir başka deyişle zaman, Einstein’le birlikte artık sadece birbirini belirli bir neden – sonuç ilişkisi içinde izleyen olayların kronolojik sırasını veren (psikolojik, kozmolojik ve termodinamik tesirleri ve veçheleri de olan kompleks) bir fiziksel entite olmaktan çıkmış, bizatihi bir mekânsal boyut, doğrudan bir uzaklık ölçüsü haline gelmişti.

Her geçen gün menzili artan ve elde ettiği görüntü kalitesi daha da mükemmelleşen gözleme sistemleri sayesinde astronomlar, son 100 yılda giderek evrendeki daha uzak noktaları gözleyebilir hale geldiler.

Öyle ki, 13.7 milyar yıl önce olduğu varsayılan ve kozmologlar ve kozmogonistlerce kozmosun da müsebbibi olarak gösterilen Big Bang’ten kısa bir süre sonrasının bile yakın zamanda uzaya gönderilecek olan gelişmiş teleskoplarca gözlenebileceği düşünülmektedir.

Nitekim, burada mercek altına aldığımız gözlemin 12 milyar ışık yılı öteye ait olması yukarıdaki savı teyit eder mahiyettedir.

Kozmosta ne kadar uzağa bakarsak aslında zamanda o kadar geriye gideriz demektir. Meselâ, güneşe her bakışımızda onun baktığımız sıradaki durumunu değil, aslında 8.5 dakika önceki halini görüyoruz anlamına gelir bu.

12 milyar ışık yılı öteye dair yapılan bir gözlem de haliyle, gözlediğimiz lokasyonun ya da fenomenin 12 milyar yıl önceki halini yansıtacaktır bu durumda.

Einstein’ın Genel Görelilik Teorisinin 4 boyutlu uzay – zaman sürekliliğini anlamlandırmamıza getirdiği  bu devrimci yeniliğin kozmolojiyi bir bilim haline getirdiği hem bilim tarihçileri, hem kozmologlar ve hem de fizikçiler tarafından ittifakla kabul edilen bir husustur.

Bu teorik zeminden, Hürriyet’in haberindeki o en tehlikeli anlam kaymasına sıçramanın aslında tam zamanıdır.

Haberde iddia edildiği üzere, gözlemin yapıldığı o lokasyonda, yani 12 milyar ışık yılı uzakta (Einstein’ın, ışığın kat etiği yolu geçen zamana eşitlediği o ufuk açıcı transformasyon kaidesi sayesinde) artık ne o gözlemlenen olgunun merkezinde olduğu varsayılan kara delik, ne onun tesiriyle oluşan kuasar (ak delik) ve ne de etrafındaki yörüngede kümelenmiş olan o devasa su buharı kütlesi mevcuttur artık. Bunlar çok büyük bir ihtimalle geçen 12 milyar yıl içinde evrenin içine dağılıp gitmişlerdir.

Hürriyet’in anlam kaymalarıyla malûl, bu yüzden de yanlış anlamalara neden olma olasılığı çok yüksek olan sorunlu haberine güvenip sakın ola ‘elimizin altında bol bol su kaynağı var’ şeklinde bir iyimserliğe gark olmayalım.

Zira o su kaynağı çoktan başka moleküller ve başka formlar haline dönüşmüştür bile.

Demek ki neymiş, 12 milyar ışık yılı ötede gözlemlenen o su kütlesi var ya, o artık yokmuş!

Bu durumdan çıkarılabilecek muhtemel vazifeleri, konunun önemine binaen, tekrarlamakta yarar görüyorum:

1 - Dünyamızdan çok ötelerde, öyle emrimize amâde devâsa bir su kütlesi falan yoktur. Evrenin 12 milyar yıl önceki haline güvenip dünyamızdaki suyu çarçur etmeye kalkmayalım, sonra susuz kalıverir ve pişman oluruz! 

2 - Medyadaki popüler bilim haberlerininin bilimsel gerçeklerle mutabık olup olmadıklarını ciddi manada sorgulamamız gerekir,

Aman dikkat! 

[1]Son 90 yılda sayısız kereler sınanarak kesin surette ispatlanmış olan rölativite teorisine göre; en az moleküler düzeyde kütlesi olan bir malzemenin dahi hareketi sırasında ışık hızına yaklaşması mümkün değildir. Bu durumda, 12 milyar ışık yılı uzaktaki bir su kütlesinden faydalanmak için ona doğru yapılacak yolculukta kullanılacak olan uzay aracının, bırakınız ışık hızıyla seyahat edebilmesini, bu hıza yaklaşmasının dahi söz konusu olamayacağı aşikârdır. Bu ise, söz konusu aracın yukarıda verilen uzaklıktaki lokasyona erişmek için harcayacağı zamanın yüzlerce milyar yıla erişmesini bulmasına neden olacak bir fiziki kısıttır.
 
Toplam blog
: 297
: 1623
Kayıt tarihi
: 29.08.11
 
 

1958 Fatih / İstanbul doğumlu. Etiler Lisesi ve İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü me..