Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Saklayan...

Saklayan...
 

Öyle çok şey sakladım ki derinlere, şimdi bir harman oldular...

Bir lastik top sakladım çok eskilerde. Maviydi rengi. Sarı saçlı mavi gözlü bir kız çocuğu vermişti. Ayla'ydı adı. "Hep sakla" demişti verirken "Hep sakla ki beni unutma. E mi?" Ondan yadigar bir o top kaldı bir de intihar eden ağabeyinin mavi gözlerine yansıması. Astı kendini, gencecikti. "Aklını kaybetti" dediler onun için. Daha dokuz yaşındaydım. "Akıl kaybetmek ve intihar nedir?" dedim anneme. Sustu sakladı benden o sözcükleri. "Şimdi bilme" dedi bir de "Nasılsa bir gün öğrenirsin." O kelimelerin anlamını öğrenemedim ama "saklamak" kelimesini o gün koydum hazineme. Saklamak üzülmesini istememek demekti...

Bir kağıt parçası sakladım bir de. Kenarına güller, yapraklar çizmişti titreyerek. Bir de "seni seviyorum" yazmıştı küçücük harflerle köşesine. Kızmış mıydım? Kızmıştım elbet. Arkadaşımdı, sırdaşımdı, aşk o hiç konuşmadığım çocuktaydı, onda değil. Yüzüne baktım, o ise kendi ayaklarına. Çocukların zalimliğini taşıyordum hala gözlerimde. Baksaydı gözlerime görürdü. Baksaydı, vazgeçerdi belki. Dedim ya; çocukların zalimliği kor gibi yanıyordu gözlerimde. Sakladı gözlerini benden. Ve bir daha hiç bir şey söylemedi. O zaman anladım, incinince birşeyleri sakladığını birinden... Sözcükte yeni bir kapı açıldı. Saklamak kalbine gömmek demekti...

Bir kahve fincanı sakladım sonra. Küçücük porselen bir fincan. Üzerinde minik mavi çiçekleri olanlarından. "Mine" demişti o çiçeklere babaannem fincanı verirken. Onun kırışmış ellerinin dokunuşunu, "mine çiçeği onlar" deyişini, gözlerindeki geçmişi sakladım o fincanla beraber. Ve bir ölüyü sakladım derinlere. Orada huzur içinde uyusun diye ve hep benimle olsun diye. Bir sabah henüz gözlerimi açmamışken görünmez elleri saçlarımı okşasın diye, beni "kara kuzum" diyerek uyandırsın diye. Geldi bir sabah. Gözlerimi açarsam gider diye korktum. Açmadım. Saçlarımı okşadı, kokusunu duydum. "Onu iyi saklamışım içimde" dedim "onu çok özlediğimde böyle içimden taşacak..." Başka bir kapı daha açıldı o sabah. Saklamak hiç unutmamak demekti...

Bir de bir bayram sabahı sakladım içimde. Çok ama çok eski bir bayramın kokusunu, kapının yanında duran kırmızı rugan ayakkabıyı, kardeşimin mavi gömleğini, babamın sarılışını, annemin yaptığı kahvenin kokusunu, öptüğüm elleri, komşu kadının balkondan sarkmış gülümseyen yüzünü, dedemin cebindeki şıngır şıngır bayram harçlıklarını sakladım bir de. Şimdi olmasalar da kokularını duyabileyim diye. Saklamak son kapıya açıldı. Saklamak, tüm geçmişinle harman olmak demekti, şimdi tek tek koparıp ayıklayamasan da seni sen yapanı asla unutmamak...

Öyle çok şey sakladım ki derinlere...


Resim: Josef Palecek
Not: Herkese mutlu, sağlıklı ve güzel bir bayram diliyorum...
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..