Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

26 Nisan '10

 
Kategori
Futbol
 

Şampiyonlar Ligi bir sene daha hayal

Şampiyonlar Ligi bir sene daha hayal
 

Gs-Bursa mücadele


Dünkü maça gelene kadar inanmıştım ki GS kalan bütün maçlarını alacak ve gelecek sene en azından Şampiyonlar Ligi'ne gitmeyi garantileyecek. Kalan maçlara baktığımızda bunun olması büyük ihtimaldi. Bu hislerle 7 saat araba kullandıktan sonra direkt ASY'nin yolunu tuttum. Takıma inancım tamdı. Futbolcuların özellikle yabancı futbolcuların kendilerini Şampiyonlar Ligi'nde daha fazla gösterebileceklerini düşüneceklerini ve canlarını dişlerine takıp maçı kazanacaklarını bekliyordum.

Nitekim maçın ilk 15 dakikasında herhalde 4-5 gol atabilirdik. Kora kor bir mücadele oluyordu. Bursa'lı futbolcular kendi taraftarları kadar inanmamışlardı maçı kazanacaklarına. Çok ürkek oynuyorlardı. Bizimkiler ise bir sağdan bir soldan bindiriyorlardı. Arada sırada defansta yapılan hatalardan ve verilen açıklardan Bursa'lı oyunculara da pozisyon doğuyordu. Beceriksizliklerinden topu kaleye atamadılar. Bizimkiler ise sanki gol atmak istemiyorlardı. Bir kere paslar ortalara hareketlenen oyuncu yoktu. İçeri atılan ortalarda hareketlenmediklerinden veya kafalarını kaldırmadıklarından 100 % gollük pozisyonlar kaçıp duruyordu. Dedim ki kendi kendime bu kadar çok pozisyona giren bir takım herhalde bu maçta Bursa'ya fark atar ve Bursa'da şampiyonluğa havlu atar. Pozisyonların ardı arkası kesilmiyordu. Bu arada kalemizde Aykut adeta devleşip Bursa'nın iftiharı Sercan'ın girdiği pozisyonları bir bir kurtarıyordu.

İlk yarı bu şekilde bitti. Kapalı tribünün sağında üstteki yerimizde dedik ki güzel olacak, ikinci yarıda atacağımız goller hemen bizim önümüzde olacak diye. İkinci yarı başladı. GS'lı oyuncular hemen baskıyı kurup gol atma denemelerine giriştiler. Nedense gol atma pozisyonuna girene kadar herşey güzel ama gol vuruşu anında birşey oluyordu ama top ağlarla bir türlü buluşamıyordu. Yani içimden diyordum ki acaba bu maç satılmış olabilir mi? Ancak satılsa bu kadar çok pozisyona girip hiç gol atılamaması olurdu. Tabii ki böyle birşey olmasına ihtimal vermiyorum. Kafalarda ise acaba sorusu dolaşmadı değil. Yani kale sahası içerisinden topu kaleye atamamak daha zor iken bunu başarabilmek, hatta bir pozisyonda üç kere arka arkaya gol vuruşunu karşı takım oyuncularına çarptırmak olur şey değil. Bu arada Rijkaard da gidip orta sahada top yapma kabiliyeti olan Giovanni ve Elano'yu oyundan çıkartıp yerine ne yaptığı belli olmayan Mustafa ve Jo'yu oyuna alınca herşeyin üzerine tuz biber eklenmişti. Pozisyon kaçırdıkça Bursa'lı oyuncular daha ümitlenip kontrataklarla gol yollarına girmeye başladılar. Aykut ilk yarıdaki gibi devleşmeye devam etti, Bursa'lı futbolcuların beceriksizlikleri de eklenince onlar da hava aldılar.

Bir de tabii maç boyunca çok gereksiz fauller çalan ve gerekli olanları görmezden gelen, ikili mücadelelerde her kendini yere atan Bursa'lı oyuncuya faul yapıldığına karar veren Bünyamin Gezer faktörü vardı. Olabilecek en kötü yönetimi gösterip bizim futbolcuların sinirlerini bozan ve dengesini bozan Bünyamin Gezer en sonunda en efendi oyuncularımızdan Lucas Neill'i da çıldırttı ve kırmızı görmesine sebep oldu. Bütün maçı katleden bu değerli(!) hakemimiz acaba bu direktifleri kimden alıp buraya geldi merak ediyorum. Bir de üstüne üstlük gidip yoktan yere Bursa'lı Zapo'yu oyundan attı. Oysa ki ona gelene kadar Bursa'lı en az iki oyuncu daha kırmızıyla şereflendirilmeliydi. Çok net hatırladığım birkaç pozisyondan birinde Arda arkadan müdahale ile indirildi tam ceza sahasına girmeden, hakem birşey yok dedi. Arkasından Baros, arkasından Keita çok sert müdahalelere maruz kaldı ama boş. Bünyamin Gezer adeta maçın bir sinir harbine dönmesini körükledi.

Maçta bir diğer nokta ise GS tribünlerinin arasında bir bütünlük olmamasıydı. Eskiden Kapalı ASY stadının maestrosuydu. Bütün tribünleri yönlendirir herkesin bir ağızdan tezahürat yapmasını sağlardı. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjileriyle takımı galibiyete sürüklerlerdi. Şimdi ise Kapalının eski ihtişamının, gücünün yerinde yeller esiyor. Küfür etmeye gelince hep bir ağızdan küfür etmeyi başarıyorlar ama tezahürat yapmaya gelince sadece Kapalı'nın solundaki grubun sesi çıkıyor. Diğerleri film seyreder gibi seyrediyor. Herhalde bu topluluk Numaralı pahalı gelince eh bari bizde Kapalı'dan alalım bu seferde kombineyi diyenlerden. Yazık olmuş yazık. Eski Açık derseniz bütün maç boyunca tezahürat yapıyorlar ama sadece kendileri yaptığından öyle çok faydası olamıyor. Diğer tribünleri de harekete geçirmeleri gerek. Açıkcası Eski Açık üstü açık iken sanki daha bütünleştirici, diğer tribünleri daha toparlayıcı davranıyordu. Yeni Açık derseniz onlar yine her zamanki gibi desteklemeye çalışıyorlar ama bütünleştirici bir grup olmayınca stadın sağından solundan değişik sesler geliyor ve dağılıp gidiyor. Tam tersi olmalı ki işte o zaman yer yerinden oynasın. Hem rakip takım oyuncuları hem hakemler üzerinde baskı kurulsun. Oyuncularımız da galibiyete odaklanıp Bu Maçı Alacağız Başka Yolu Yok moduna girerler. Ben diyorum ki Ben Sen O Biz Siz Onlar Dünya Yerinden Oynar !!!

 
Toplam blog
: 13
: 675
Kayıt tarihi
: 17.10.06
 
 

Küçüklükten beri sporla içiçeyim. Ortaokul ve Lise zamanlarında okul takımlarında basketbol ve vo..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara