Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '14

 
Kategori
Futbol
 

Şampiyonluk yarışı

Ligin her sene farklı bir heyecanı oluyor, bu seneninki de başka.

Grafikte görüldüğü gibi Beşiktaş kayıpsız geçirdiği ilk ayın ardından adeta kayıplara karışıp son dönemde tekrar varlığını hissettirirken Galatasaray inişli çıkışlı grafiğini öyle bir yükseltti ki adeta tüm kayıplarını unutturdu.

Fenerbahçe ise hiç alışık olmadığımız bir şekilde büyük bir puan farkını yakalayıp, benzeri nadir görünen bir şekilde bu farkın erimesine engel olamadı.

Bugün gelinen noktada, her ne kadar Fenerbahçe rakiplerinden, hatırı sayılır bir puan farkıyla önde olsa da iyi bir hava yakalayan Galatasaray ve Beşiktaş’ın yüzü daha fazla gülüyor.

Başka bir ifadeyle, puan olarak Fenerbahçe, moral olarak ise Beşiktaş ve Galatasaray önde.

Futbolun en önemli kriteri olan “oyun” açısından ise durum şu: devre arasında transfer yapmayan Fenerbahçe sakat ve hatta cezalı oyuncuları nedeniyle adeta kadro kurmakta zorlanma noktasında ve son haftalardaki görüntüsü hiç de umut vaat edici cinsten değil.

Orta alanda sene başından beri hissettiği fakat, hücum hattının gücü nedeniyle fazla olumsuzluk yaratmayan “kadife ayak” eksikliği, haftalar ilerledikçe sarı lacivertlilerin gol pozisyonu bulamamasının en önemli nedeni haline geldi. Nitekim orta sahada çok oyuncusu olsa da farklı oyuncusu olmayan Fenerbahçe’nin sezonun ilk yarısındaki iyi performansını tekrar yakalayabilmesi için, forvet hattındaki oyuncuların sakatlıkları göz önüne alındığında tek çıkar yol Alper ve Salih’in ekstra görevler alması gibi görünüyor.

Devre arasını, henüz hepsinin isimlerini ezberlemeyi mümkün kılmayacak kadar çok transfer ile geçiren Galatasaray, yeni kurulmuş ve hem etkili hem de moralli bir ekip görünümüne büründü. Daha iki hafta öncesine kadar rakip kaleye gitmekte zorlanan sarı kırmızılılar, son iki haftada öyle bir performans gösterdi ki bu performans adeta kafalardaki tüm olumsuz düşünceleri yıktı.

Özellikle Melo ve Sneijder’in üst düzey performansları, Hajrovic ve Telles’in katkısı takımdaki tüm futbolcuları hem ateşledi hem de onları daha uyumlu ve göze hoş gelen bir görüntü içine soktu.   

Beşiktaş ise yine Galatasaray’a paralel bir grafikle taraftarının artık kurumaya yüz tutmuş umutlarını yeşertmeyi başarırken, Fernandes’in aslında şart olmadığını, sene başındaki kayıpsız haftaların asıl mimarlarının Veli, Olcay, Oğuzhan gibi isimler olduğunu, dolayısıyla Bilic’in bu anlayış içinde olması gerektiğini ve başarının Beşiktaş için ancak bu şekilde mümkün olacağını herkese gösterdi.

Sonuç olarak rehavet futbol için zararlıdır fakat bu haftalarda Fenerbahçe’nin sahip olduğu endişe duygusunun da ondan aşağı kalır bir tarafı yok. Mevcut şartların sarı lacivertlileri kamçılayacağı kesin ancak bu kamçının öyle bir ayarda olması gerekiyor ki ne atı öldürsün ne de onu etkilemesin.

Galatasaray ve Beşiktaş açısından da yakalanan hava sonuna kadar kullanılmak istenecektir. Fakat nasıl bir takım geceden sabaha bu denli büyük bir değişiklik gösteremezse, bu iki takımın da bundan sonraki performansları son iki haftadaki gibi devam etmeyecektir. Bu nedenle onlar için önemli olan artık hedef daha yakından hissedildiği için kötü oynanan haftalarda dahi kazanmaya odaklanabilmek.

Can.nizamoglu@gmail.com

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..