- Kategori
- Güncel
Sanatçı "Darbe" Çağrısı Yapar mı?
Türkiye'de kavramlar evrensel anlamlarnında epeyce uzakta kullanılır, bu kesin...Demokratlık, sanatçılık, laiklik, solculuk..Bunların evrensel anlamı ile Türkiyedeki anlamı çok farklıdır.
Kısaca bakalım:
Demokratlık kavramının dünyadaki anlamı, toplumların seçim yoluyla kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesinden yana olmaktır..Yani, her farklı fikrin kendini ifade etmesi ve seçime girmesi Demokrasidir, bunu savunan düşünce de demokrat düşüncedir.
Türkiyede ise, Demokratlık, belli bir ideolojiye inanmış kendini imtiyazlı hisseden azınlıkların kendileri için biçtiği elbisedir...Ama bu elbise'nin gerçek demokrasiyle ilgisi olmadığı için, insanın altını üstünü açıkta bırakan paçavraya dönüşür.
Laiklik'in dünya uygulamasına bakınca nasıl olduğunu Türkiye uygulamasında nasıl sonuçlar verdiğini zaten yıllarca tartışır dururuz...Genel olarak Türkiye "aydını" laikliği dinden uzaklık ve hatta "dinsizlik" olarak algılar.
Oysa, laiklik, Ortaçağın karanlık Kilise baskısından kurtulmak için aydınlanmacı düşüncenin ortaya koyduğu sistemdir...İslamın hiç ortaçağı olmamıştır ama Türkiye "aydını", Batıdakilerden bile ileri giderek dini tamamen hayattan kaldırma yoluna girmiştir.
Solculuk/sosyalizm ise yine Türkiye uygulamasında, seçkinci azınlığın fantazisi olmaktan öte geçmemiştir...Hem kapital sahibi, hem sosyalist; hem zengin hem fukara savunucusu; hem Halktan uzak hem halk savunucusu...Kısaca hek kel, hem fodul!!
Sanatçılık da genel olarak yukarda saydığımız imtiyazlı kesimlerin tekelinde bulunduğu için, "sanatçılarımız" da evrensel sanatçı yapısından çok uzaktır.
Sanatlarını ideolojilerine alet etmiş; halkın değerlerini sürekli küçümsemeyi marifet belleyen; daima siyasetin içinde bulunan ama daima halkın seçtiklerine muhalif duran, yeri geldikçek darbe karşıtı ama gerektiğinde de darbeci alkışlayan tipler olmuştur...
Elbette, istisnalar vardır ve biz bunları daima saygı ile anarız...Ancak, son asırda sanatçı titrinin de genel anlamda böyle olduğunu inkar edemeyiz.
Buradan son günlerin sıcak tartışmasına geçip kişiselleştirmek istemiyorum...Ancak şunu söylemeden edemeyeceğim:
Yıllarca geri kalmış, kuyruklarla yokluklarla mücadele eden Türkiye'nin bu halini mizah konusu yapıp bunun üzerinden ekmek yiyen "sanatçı"lar, Türkiye gelişip bu sefil durumlardan kurtulduktan sonra iş bulamaz duruma düştüler.
Onlar da, yeni dönemin sanatını yapmak yerine, Türkiye'yi eski sefil hallerinden kurtaran siyasetçilere "düşman" oldular...Mizahi küfüre; muhalefeti darbeciliğe kadar götürdüler!!
Yıllarca, Levent Kırca izleyip ağlanacak halimize gülmedik mi?..Metin Akpınar, Müjdat Gezen bu ülkede mizah sanatçısı olarak gerçek hayatın "çile"lerini komedi yapıp para kazanmadılar mı?
Yeni Türkiye gelişip büyüdükçe, Eski Türkiye'nin kulağı kesikleri savrulmaya devam ediyor yani...Gazeteci, televizyoncu, sanatçı, solcu...vesaire zaten uzak oldukları evrensel değerlerinden tamamen kopuyor, adeta faşizme evriliyorlar!
Demokratlık, sanatçılık, laiklik, sosyalistlik, aydınlık uzun soluklu maraton koşusu gibidir...Ancak nefesi yetenler bu fikirler ve bu duruşlarını koruyabilir...
Nefesi yetmeyenler böyle yarı yollarda kalır; "demorkarken" darbeci, "sosyalistken" faşist, "aydınken" cahil olulverir.
Ama halk yoluna devam eder!