- Kategori
- Siyaset
Sapla samanı karıştırmamak gerek...
Bildiğiniz gibi 15 Temmuz tarihinde FETÖ terör örgütü, ordumuz içine sızdırıp yerleştirdiği elemanları vasıtasıyla “bir kalkışmaya” girişti. Yani, güya “Askeri Darbe” yaparak yönetime el koymaya tevessül etti. Neyse ki, milletimizin aklıselimi ve sağduyusuyla bu meşum başkaldırı bertaraf edildi.
Sonra, yine toplumsal/kamusal düzeni tesis edebilmek amacıyla hükümet/siyasal irade, Anayasaya dayanarak OLAĞAN ÜSTÜ HÂL ilan etti; ve bu durumu KHK’lerle yönetme meyline girdi. Tabii bu arada parlamento devre dışı bırakıldı. Aslına bakarsanız, böyle ülkenin ve devletin bütünlüğüne, yine Anayasal düzenine kasteden girişimler karşısında, olağan durumun dışına çıkılması ve ülkenin ek tedbirlerle idare edilmesi, normal karşılanmalıdır.
Yalnız, elma ile armudun, sap ile samanın birbirine karıştırılmaması gerektiği gibi, suçlu ile suçsuzun, mazlum/masum ile muktedirlerin de birbirine karıştırılmaması gerekir. Bildiğiniz gibi, uzun bir aradan sonra Sayın Erdoğan, tekrar Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkanlığına seçildi. Burada yaptığı açıklamada “Olağan Üstü Hâl’in” devam edeceğini dillendirdi. Tabii ki, az önce de ifade ettiğimiz gibi, böyle kamusal düzeni bozmaya yönelik teşebbüslerin gerçekleştirildiği dönemlerde, bu döneme uygun tedbirler alınır ve gerek görüldüğü takdirde de bu önlemlere devam edilir. Ama, toplumda muhalif kesimlerin sesinin bu önlemler vasıtasıyla kesilmeye çalışılıyor algısının yaratılması, bu önlemlerin “meşruiyetine” gölge düşürebilir.
İşte son günlerde şahit olduğumuz üzere SÖZCÜ gazetesine yapılan FETÖ terör örgütüne yardım ettiği gerekçesiyle suç atfı, bu duruma örnektir. Olur-olmaz şekilde toplumun farklı katmanlarından kişilerin; ama muhalif ama değil toplumda kuşku oluşturacak biçimde FETÖ terör örgütü torbasına doldurulması, ülkede “Adalete” ve “Hukuka” olan güveni sarsabilir.