- Kategori
- Güncel
Sarıgül, umudun yeni türküsü olabilir mi?

Mustafa Sarıgül, uzun yıllardır planladığı siyasi hareketini sonunda başlattı.
“Türkiye Değişim Hareketi” adlı bu siyasi girişim pek çok çevrede farklı tepkilerle karşılandı.
CHP’ye yakın sosyal demokrat kesimler, Sarıgül’ün başkanı olduğu Şişli Belediyesi’nin borçları ve faaliyetleri üzerinden çeşitli iddiaları öne çıkartıp, yıpratma atışlarına başladılar.
AKP ve hükümet cephesi ise, Sarıgül’ün CHP ve DSP tabanından koparacağı seçmenlerle muhalefette açacağı gedikten dolayı şimdilik memnun görünüyor.
Hatta AKP yanlısı basın ve televizyonlar, yeni harekete deyim yerindeyse “kol-kanat” germenin yarışına bile girdiler.
Öncelikle bir gerçekliği tespit edelim.
Sarıgül’ün öncülük ettiği siyasi hareketin rengi nedir?
Bu siyaset, Türkiye’de hangi tarafı temsil ediyor?
Görünen tablo ve tabandan gelen ilginin adresleri, bu siyasi hareketin “sosyal demokrat” sularda gezmek üzere örgütlendiğini gösteriyor.
İstanbul’da yapılan ilk toplantıda ortaya çıkan manzara da bunu doğruluyor.
Zaten ülke genelinde bağlantıya geçilenlerin ezici çoğunluğunun CHP ve DSP’de bulunması da bir başka güçlendirici delil niteliği taşıyor.
Peki, bu hareket tutabilir mi?
Sarıgül, sıkça dillendirdiği gibi “Ankara’yı teslim alabilir” mi?
Başbakan Erdoğan’ın siyasetteki serüvenini bilenler için Türkiye’de hiçbir şey imkânsız değildir.
Erdoğan’ın Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı’ndan İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı’na, 28 Şubat’ın “yardımıyla” oradan da AKP Genel Başkanlığı’na ve sonunda başbakanlığa geliş macerası başkaları için de neden model olmasın?
Türkiye’deki siyasetin belirleyicilerinden ABD ve TÜSİAD, uzun yıllar “mimledikleri” Erdoğan’a bile destek olduklarına göre, kendileriyle hiçbir zaman çatışmaya girmemiş Sarıgül’e neden onay vermesinler?
Üstelik Sarıgül’ün İstanbul “karnesi” de Erdoğan’dan kat be kat üstün notlardan oluşuyor.
Gelelim işin uygulama tarafına, yani seçimlerdeki başarıya.
Türkiye’de seçimlerde başarılı olmanın ilk kuralı ABD vizesi ise, ikinci kuralı halkın sevgisini kazanıp, önüne “heyecan verici” büyük “hayal şekerleri” koymaktır.
Bugüne kadar yapılan seçimlerde ana muhalefet partisi CHP’nin ortaya koyduğu politikalar ve performans, iktidar olmaktan ziyade ana muhalefet rolünü kimseye kaptırmamak üzerine oluşturulmuş gibidir.
İktidarı isteyen heyecan ve şevk, parti yönetiminde olmadığı gibi topluma da yansımamıştır.
CHP seçmeni partideki oligarşik yapıya kızsa da, kullanacağı oya ihanet etmeyi aklından bile geçirmemiştir.
Ama hep biliyoruz ki, ülkenin dört bir yanındaki sosyal demokratların, siyaset dışında kalan demokratik kesimlerin, mağdurların ve itilmişlerin yakıcı talebi, biran önce AKP’den kurtulmak ve sosyal demokratları iktidarda görmektir.
İşte bu noktada, sabrı taşan sosyal demokrat seçmenin Sarıgül’e destek verip vermeyeceğini kim bilebilir ki?
Bana göre bu Sarıgül merkez solda kendine yer edinebilirse, sağ kesimden önemli oranda oyu da rahatlıkla partisine çeker.
Sosyal dokumuzu hiçbir zaman unutmayalım
Halkımızın 9 milyonu okuma yazma bilmiyor, 9 milyon civarında da engelliye sahibiz.
İnsanlarımızın yaş ortalaması 27, eğitim yılı ortalaması ise ilkokul 4.sınıf seviyesinde..
AB ülkelerinin insanlarına oranla, ergen insanlarımızın düşünme ve analiz yeteneği enaz 3 kat geriden geliyor.
Bu gerçekliğe bakarak siyasi öngörülerde bulunmak akılcı olmanın temel kuralıdır.
Halkımız kendisiyle aynı dili konuşana sempati besliyor; sevdiği ve güvendiği bir liderin ne siyasi seviyesine bakıyor ne de kültürüne..
Sarıgül acaba bu yüzden mi halkın aklına değil de kalbine seslenmeyi tercih ediyor?
Burası Türkiye, her şey olabilir bu ülkede..